1 entry daha
  • hüseyin rahmi gürpınar'ın, 1900'lü yılların başlarındaki eşkıyalık mevzusunu canlı bir dille yansıttığı romanıdır. şayet eşkıyalık mevzusunu az biraz kurcalamışsanız, o devirde hakikaten yaptıklarıyla arkalarından türkü yaktıranlar kadar, tütün kaçakçılığı ve asker kaçaklığı gibi çeşitli sebeplerden dağlarda gezen, kıyıcı ve müsellah kimselerin de pek sık görülmesi vakiydi. roman bu yapıyı oldukça başarılı bir şekilde yansıtmaktadır.

    --- spoiler --- alıntıdır------

    "ah kardeş ah, beni deşme... ırak cephesinde idik. subayımızı öldürdük. biz beş, altı er firar ettik. bu öyle bir zorunlu iş idi ki, ah nasıl anlatayım; uzun... hükümetler birbirlerine; asker kaçakları biz de, bütün insanlara savaş açtık. eşkıyalığa vurduk. çalarak, öldürerek yaşamaya başladık. karı demedik, ırz demedik; genç demedik, yaşlı demedik... köy demedik, kasaba demedik; vurduk, yaktık, yıktık... kurşuna dizilmek istersen memlekete git; sıkıyönetim mahkemesinin huzuruna çık... ölmedense, öldürmesi daha kolay değil mi efendi? zaten memleketten ne kaldı ki... ne tarla kaldı, ne ev, ne ana, ne avrat, ne evlat... mademki senin ocağını yaktılar; sen de rast geldiğini yakar, yıkarsın, olur gider. dünya canavar oldu. sen kuzu kalırsan ot bulamazsın. ölür müsün? öldürür müsün? diye işte evrenin bu haline derler."

    --- spoiler --- alıntıdır------
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap