5 entry daha
  • onlar buradaydılar, yaşadılar ve şimdi sanki hiç yaşamamışlar gibi beni kendi ölümlerine hazırlıyorlar. ne kendi hayatlarına sahip çıkıyorlar ne de kendi hayatıma sarılmam için yüreklendiriyorlar beni. hayat dediğimiz şu "fani dünya" onlar için üzerinde durulması, oturup düşünülmesi bile gereksiz bir ayrıntı sadece. ne tuhaf, korksalar da ölmek istiyorlar.

    onları her gördüğümde gözlerinin içine bakıyorum. orada küçücük bir hayal kırıklığı, anlamsız, onları yiyip bitiren gereksiz bir öfke, çok eski yıllardan kopup gelen bir özlem, (çökelekle sarılmış bir yufka dürümü kokusu mesela) bir yaşama tutkusu arıyorum ama yok! (yaşamayı sevmek utanılması gereken bir zaaf onlar için.)

    sanki onlar hiç olmamışlar, arkalarında koca bir ömür bırakmamışlar gibi bakıyorlar bana. "sen hiç olmadın, o gün geldiğinde arkanda hiçbir şey bırakamayacaksın." der gibi bakıyorlar.

    ben ölmek istemiyorum, onların da ölmesini istemiyorum. küçümsüyorlar beni bu yüzden, eline verilen oyuncakla kendinden geçen salyalı bir çocukmuşum gibi bakıyorlar bana. öyle değil oysa. dünya kötü, biz kötüyüz ama yaşamak gerek; hatırlamak, özlemek, hayal etmek, mutsuz ölmek gerek.

    "bana neden böyle bakıyorsun baba" diye sorar kızım sık sık. suçlu hissederim her yakalandığımda. dünya kötü evet, burada iyi bir şey bulmak zor, ama yine de "hayal et" diyorum ben o kız çocuğuna. "yüreğini mutluluktan patlatacak coşkulara, aşka, korkuya, hayal kırıklıklarına, geçmişin gözlerini toprakla dolduran izlerine ve geleceğe sahip çık. düşünme ölümü, çünkü ölüm diye bir şey yok. hem korkma, varsa bile ben hiç ölmeyeceğim."
44 entry daha
hesabın var mı? giriş yap