4 entry daha
  • hiçbir zaman gerçekleşmeyecek. çünkü felsefede doğru bilgi yoktur. bir şeyin 'o şey' olduğunu kimse iddia edemez.

    fakat oransal olarak iddia edilebilir. bunu, partner arayışındaki birinin tercih edilme oranı olarak değerlendiriyorum; örnekseme babında. yani, güzel bir kız istediği kadar güzel olsun, mutlak güzel değildir. mutlak güzelliğe yaklaşır. aşağıdaki limit örneği gibi. o kızın güzellik oranı %99.999999999999 olur, ama hiçbir zaman %100 olmaz, olamaz. elbette bir şekilde o kız güzel değildir. ve bu da bizi 'kusursuz insan yoktur' mottosuna çıkarıyor.

    mutlak adalet de aynı şekilde. mutlak kelimesi, '%100' oranını temsil ediyor. güzellik örneği gibi. adalete de hiçbir zaman mutlak adalet diyemeyiz. oranı yükselterek, mutlak adalete yaklaşırız; fakat hiçbir zaman mutlak adalet olmayacak. birileri, o diğer yüzdelik dilimin hep içerisine girecek ve mağdur olacak.

    bu da hukuk ilminin meşruiyet tartışması açısından şahsen en kuvvetli argümanlarımdan biri. pozitif hukuka çoğu zaman gelişmiş ülkelerde inanıyorum. ama o gelişmiş ülkelerin gelişmiş olabilmeleri için, çok daha fazla ülkenin gelişmemiş olması gerekiyor. olaya makro bakarsak, birileri o adalet kavramından faydalanırken; diğerleri mağdur olan kısıma giriyor. bu da benim inanmamamı sağlıyor.

    böyle adaletin içine sıçayım.

    ***

    dünya felsefik bir yerdir. dünyada insan yaşamını anlamlı kılan tek şey felsefedir. o da düşünmek, bilgilerle yoğrulmak demektir. hayattaki her şeyin altından felsefe çıkar. matematik, fizik, öğretmenlik, okul, teknoloji, yaşam, aşk, güzellik, müzik, sanat ve geri kalan her şey. çünkü kavramların görüntüsüdür veya faaliyetleridir bizim gördüklerimiz. önce zihnimizde ideasını yaratırız, daha sonra onu pratiğe geçiririz.

    aslında tüm insanlık akıl hastası diyebiliriz. çünkü global bir tiyatro oynanıyor. fakat bu tiyatro, insanoğlunun var olduğundan beri tecrübe edinerek oynadığı bir tiyatro. bir sistem tiyatrosu.

    mutlak adalet de bu şekilde bir kavramdır. bu kavramı meta olarak görmeyiz, ama bir davranış olarak görürüz. mesela hakimin mahkemede hüküm verdiği an, adaletin uygulandığı andır. ama mutlak adaletin değil. çünkü mutlak adalet, mutlaktır. tartışılamaz. tartışılsa da, herkes onun mutlaklığını kabul edecektir zaten. fakat o zaman mahkeme diye bir şey olmayacaktır. çünkü mahkeme denilen adaletin arandığı yer, tez-antitez-sentez üçlü sacayağı şeklindedir. bir tartışma söz konusudur. fakat dediğimiz mutlak adalette tartışma olmaz.

    lise matematik dersinde limit diye bir konu vardı, hatırlar mısınız bilmiyorum. limit aslında buna benziyor. 0'a yaklaşıyoruz ama hiçbir zaman ona ulaşamıyoruz. fakat bir süre sonra o aradaki çok küçük farkı dikkate almıyoruz ve ona 0 diyoruz. aslında bu durum da tamamen bu. bu sebepten limit hep ilgimi çekmiştir.

    yani insanlık, geçtiğimiz süreç boyunca hep fikren evrilmekte olduğundan, mutlak adalet arayışı da değişiyor. eskiden kısasa kısasken, sonra hapis geliyor, şimdiyse rehabilitasyon. ileride ne olacağını bilmiyoruz, fakat tüm insanlık şu an buna inanıyor. çünkü daha iyisini bulana kadar en iyisi bu mottosunda yaşamak zorundayız. bundan 300 sene sonra adalet algısı değişecek, ve şu anki adaletin adalet olmadığına hüküm getirecekler elbette. sadece bu bile, mutlak adaletin olmadığına delalet.

    okuduğunuz için teşekkür ederim, 3-5 kişi vardır en fazla ama; şu güzel cumartesi öğleninde yazıma vakit ayırıp onu okumanız ve değer vermeniz benim için bir şeref.

    saygılarımla.

    faydalı bilgi:

    (bkz: ceci n'est pas une pipe)

    eklemeyi unuttum editi:

    işte hayatta, daha sonra olması için yalvardığım tek şey de şu, inşallah ölüm sonrasında mutlak adaletin uygulanabileceği bir platform vardır ve orada yaptıklarından sorgulanırlar. kendimi tüm insanlığın mutlak adaleti bulabilmesi için feda etmeye razıyım.

    keşke.
13 entry daha
hesabın var mı? giriş yap