1 entry daha
  • rahmetli tanju okan'ın katılmadığı önermedir.

    şimdi öncelikle şunu söyleyeyim, bu hükümetin yaptığı hiç bir şeyi onaylamıyor, kendilerinden zerre kadar da hoşlanmıyorum. eminim bunu duyunca çok üzüleceklerdir ama olsun.

    iddia ettikleri gibi sigara paketine konulan uyarı yazıları, fiyatlara yapılan zamlar sigara içiş oranını azaltmamış, hatta tam tersi bir etki oluşturup, murattiye winstona 7,5 tl vereceğime 9 tl veririm marlboro içerim parliament içerim gibi bir düşünce yapısına girmiştir insanlarımız. bunu yapamayan, maddi imkanları daha kısıtlı olanlar ise m&m gibi 3 tl ye alınabilen kaçak sigaralara yönelmiş, ya da pazardan hazır tütün alıp tütün sarma makinasıyla evde sigaralarını kendileri sarmaya başlamışlardır.
    ama zam geldi aman da bırakayım diyeni ben daha görmedim, en azından çevremde yok.

    alkol olayına gelince, ilk defa bir önermelerine katılıyorum. dayatma şeklinde yapmasalar daha güzel olacaktı ama neyse.
    sigara olayında olduğu gibi, bu uyarı etiketini görenler aaa bak bu benim dostum değilmiş bir daha almayayım ben bunu demeyecekler elbet.

    sözüm düzenli içicilere ve alkolü dost kabul edip en ufak bir sarsıntıda onun kucağına koşanlara.
    bu bir zamanlar bendim çünkü. alkolizmin üst sınırlarında dolaşıp bağımlısı olduğumu kabul etmiyordum.
    her gün içmek için bir bahanem vardı. o gün iş stresli geçmişti, diğer gün keyifsizdim, güzel bir şey olmuştu kutlamak lazımdı, ama bugün cumartesiydi. haftanın bir veya iki günü alkol almadığım zamanlar kendimi zafer kazanmış hissediyor, demek ki içmeden de oluyormuş nidalarıyla ertesi gün aynı rutine geri dönüyordum.

    üstelik bir şişe de kesmiyordu bazen gidip ikinci şişeyi alıyordum ve saat on- on bir gibi uyuya kalıyordum. hep bir bahanem vardı, yalnızdım ve canım sıkılıyordu. o bana eşlik ediyor, hayatı o keskin sert hatlarından çıkarıp her şeyi daha flu daha yumuşak gösteriyordu. gündüzleri kimse bir şey anlamıyordu, ya da bana öyle geliyordu. hatta abartıp ikinci şişeyi içmemişsem ertesi gün işe gayet enerjik dinç gidebiliyordum.

    hani bahanem yalnızlığımdı ya, sonra şunu fark ettim ki herhangi bir sosyal ortama gireceğimde, bir arkadaşımla sohbet edeceğimde yanımda yine hep o vardı. çünkü alkol alınca daha rahat oluyor, uzun sohbetler edebiliyor ve sürekli gülebiliyordum, kendimce eğleniyordum. ama ertesi gün olunca gayet depresif bir moda giriyor, gülümseyemiyordum bile. sanki gülümsemek için ekstra bir çaba sarf etmem gerekiyordu ve bu yoruyordu. sonra aynaya baktığımda gördüğüm çok yorgun bir yüzdü. üstelik bazen makyaj da kapatamıyordu bu yorgunluğu.

    artık kapıcının manidar bakışlarına denk gelmemek için çöpe haftada bir ya da iki kere şişe atmaya başlamış, kalan şişeleri mutfak dolaplarında biriktirmeye başlamıştım. poşetlere doldurup kendim atıyordum şişelerimi.

    bana değer veren insanlar vardı, ve bunu her fırsatta incitmeden söylemeye çalışıyorlar, yerine başka şeyler de koyabileceğimi bana göstermeye çalışıyorlardı. onları dinler gibi görünsem de bir kulağımdan girip öbür kulağımdan çıkıyordu. neticede o eve girip kapısını kapattığımda onlar yanımda yoktu ve benim bir dosta ihtiyacım vardı. ama yanlış dost seçmiştim.

    bir yandan da zayıflamaya çalışıyor, diyetisyene gidiyordum. ama alkol yüzünden verdiklerim artık gramlarla ölçülmeye başlamıştı.
    kilo bile versem o karın bölgesindeki şişlik asla gitmiyordu ve bu çok sinir bozucuydu. diyetimde haftada 3 şişeye kadar izin vardı, ama ben bunu 6 ya da 7 ye tamamlamadan asla haftayı bitirmiyordum. kendimi bırakmıştım, evle hiç ilgilenmiyor doğru dürüst temizlik bile yapmıyordum. evi b.k götürüyordu ama umursamıyordum. çünkü işten kendime kalan kısıtlı zamanlarımı da alkolle geçiriyordum ve o kafayla bir şey yapmaya fazla bir enerjim kalmıyordu.

    sonra bir gün nasıl oldu bilmiyorum ama bir şey oldu. kazandırdıklarının yanında ki bu hayatı daha flu görüp sıkıntıları ertelemek ve kendini kaybetmekten başka bir şey değildi, kaybettirdiklerine baktım. sağlığım çok şükür yerindeydi ama bir çok kanser vakası hiç bir şey yokken, bardağı taşıran son damla gibi bir anda ortaya çıkabiliyor ve altı ay içinde de ölüme götürebiliyordu. maddi boyutuna gelecek olursak bir hesap yaptım, yanında içtiğim bir paket sigarayla beraber ayda 750 tl gibi bir meblayı gidip alkole gömüyordum. bu sadece evde içtiklerim. dışarıda 4 kadeh şaraba 70 tl verip kalktıklarımı saymıyorum bile. eve ya da üstüme başıma bir şey almaya kendi bakımıma harcamaya gelince de hep param yoktu.

    sevdiğim adam bile belki bu yüzden uzaklaştı benden.zamanında hayatımın merkezine alkolü oturtmuş olmasaydım, şu an çok mutlu bir beraberliğim olabilirdi. ama olmadı. içip içip kendisine saran, sürekli melankoli sınırlarında gezen, iradesiz bir insanla olmak kimse istemezdi. ben kendime tahammül edemiyordum, kendimi sevmiyordum, kendime saygım kalmamıştı. başkasından bunları nasıl bekleyebilirdim ?

    ama inanın hiç bir şey için geç değil. her şey kafada bitiyor. hayat sizin karar sizin. ha tamamen bıraktım mı hayır. ramazandan sonra bayramda içtim. ama artık o benim dostum değil, sadece canım isterse gidip parasıyla alabileceğim bir içecek.
    ben yapabildiysem herkes yapabilir. tamamen uzak durun demiyorum, uçlara gerek yok ama alkol dostunuz değildir. bunun bilinciyle seviyeli, arada bir görüşmeli bir arkadaşlık yürütebiliyorsanız sıkıntı yok.
290 entry daha
hesabın var mı? giriş yap