6 entry daha
  • yeni çağın en nihayetinde bir görev ifa ediyormuş edasıyla yapılan işler sınıfına katmayı başardığı ziyaretlerdir. ne yazıktır ki, görev gibi yapıldığı için; ziyaretten alınan en büyük zevk, söz konusu olan görevi ifa etmiş olmanın verdiği dayanılmaz hafiflik olup, sıkı akraba-dost bağları ile tüketim çağının fast foodları arasında sıkışıp kalan genç kuşak, bu ziyaretlerle hem ana-babasından gördüğü şeyleri yapmaya devam etmenin verdiği hissiyatı yaşamaya devam etmekte; ve hem de tüketim çağının silip süpürdüğü dostluk, arkadaşlık, dayanışma gibi bağ ve değerlerin, kavramların tesirinde fazlasıyla kalmışlığından mütevellit, yaptığı ziyareti iki çift hoş lakırdı yapar gibi değil, anasından, atasından aldığı bayrağı taşımaya devam ediyor olma hissiyatıyla yerine getirmektedir. amaç, ne ziyaret edilen kişiyi görmek, ne de onunla sohbet etmektir. eğer hala anne-babadan alınan bayrağı bir şekilde taşımaya devam etmeye dair bir istek kalmışsa, bunun gerekliliğine dair inanç bünyede mevcutsa; gidilir, gidilen yerde beş dakika ya da maksimum on dakika oturulur ve "e hadi biz kalkalım artık." denilerek mekan terk edilir. görev yerine getirilmiştir.

    tüketim çağının, iş adamı ve iş kadını olmaya zorlanan, olmadığı ve çok çalışmadığı sürece aç kalmakla yüzleşmeye aday olan genç bireyleri; anadan babadan gördüğü davranış tarzı ile, tatile olan ihtiyacı arasında gel-gitler yaşaya yaşaya yapar bu ziyaretleri velhasıl. eh, aslında haksız da sayılmazlar. bayramları bir tatil olarak kullanmaya da bir anlamda zorunludurlar. nereden çıkmışsa çıkmıştır işte bu bayram ziyaretleri. empati denilen şey; yaşama şartlarının giderek güçleşmesi, dinlenmeye vakit olmaması nedeniyle bayram tatillerinin bir dinlenme süreci olarak görülmesinin çok normal olduğunu anlamaya muktedir kılar bizleri. lakin, yapılan şey bir ziyaret ise ve evde pijama terlik oturmak ya da bir tatil mekanına gidip her şeyden uzak yaşamak yerine söz konusu ziyaretleri gerçekleştirmek de bir şekilde tercih edilmişse, empati ve akıl ve mantık ve sağduyu ve yürek; yerine getirilen şeyin bir görev gibi değil de, istekle yerine getirilmesini diliyor ne çare ki. "madem geldiniz, hoş geldiniz. ne iyi ettiniz de geldiniz. bir dahaki bayrama kadar kim öle kim kala, haydi sohbetimize bakalım." diyesi geliyor insanın elde olmadan. görev aşkıyla yapılan şeyden pek hayır çıkmaz ama belki bir umut da vardır işte. "madem yapıyoruz şu ziyaretleri, bari tam yapalım. gittiğimiz evleri şenlendirelim, onları görmekten yana mutlu olmaya çalışalım..." demek, diyebilmek, belki işe yarar... bayram ziyaretlerini, yangın yerinden kurtarabildiğimiz son şeyler arasına katabiliriz belki ve hala...
82 entry daha
hesabın var mı? giriş yap