6 entry daha
  • insanlar 3'e ayrilir: sayi saymasini bilenler ve bilmeyenler üzerine... (www.yazar.com 'dan alıntı)

    berkan’in ayrimlari

    elinize aldığınız bir kitabın arkasına bakınca ne görürsünüz? kitap hakkında bir yazı, arka kapak yazısı... kitabın ilgi çekmesini sağlayan bu yazı, kitap hakkında bilgi verme maskesine bürünmüştür. “hadi beni al!” dercesine okutur kendini...

    acaba okurlarımız, o yazının bazen yazar ve editör, bazen sadece yazar, bazen de sadece editör tarafından yazıldığını biliyor mu? kitapların arkasındaki o “açıklayıcı” yazılar, hiç de çaktırmazlar bunu.

    işte bu yüzden kitapların arka kapak yazılarına pek güvenmemişimdir.

    ismet berkan’ın bu kitabını, ismini sevdiğim için okudum. hatta kitap kitap bitene kadar arka kapağı okumak dahi aklıma gelmedi. zaten bu 77 sayfalık kitap başladığım gibi bitti.

    isminden ötürü güzel ve tatlı bir iz bırakan bir mizahi roman okuyacağımı sanmış, zira kitabın kapak tasarımı da bu kanımı destekliyordu, ama yanılmıştım. kitap hemen ve kolayca okunabilse de normal olandan fazla bir mizahi öğe barındırmıyordu.

    üç ana bölümden oluşan kitapta, asal kişilerimiz, adını bilmediğimiz ve öyküyü ağzından dinlediğimiz kahraman, onun çocukluk arkadaşları, cem’le çağla.

    adamımız çağla’ya aşık, çağla’da cem’e. gel gör ki, aralarındaki cinsel ilişki konusunda çağla iki erkeğe de boncuk dağtmakta. cem intihar ediyor (nedeni yok, sormayın); çağla’ysa kahramanımızla geçirdiği trafik kazası sonucunda yaşamını yitiriyor.

    olaylar, farklı ancak gerekliliği tartışılacak bir kurguda gelişiyor. tarihler birbirinin içine girmiş durumda ve bu kafaları karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor.

    tüm karakterler, entel: burada entellektüel deyimini bilinçli olarak kullanmıyorum. bu kişiler bir hiçliğin içinde kaybolmuş, karamsar tipler. hiçbirinin kişiliği çizilmemiş romanda, nereden gelip nereye vardıkları saptanmamış.

    kafanızda olayların gelişimini ve bitişini oturttuğunuzdaysa öyle aman aman bir öykü çıkmıyor karşınıza.

    ismer berkan, köşe yazarlığından kalmış olduğunu sandığım, öyle bir anlayışla yazmış ki, her bölüm bir köşe yazısı gibi. fikirler bir romanın lezzetinde değil de, bir köşe yazısının kisvesinde.

    romandaki cinsel sahneler, hiçbir amacı olmayan, yavan kalmış bölümler. bu bölümleri çıkartsak roman hiç birşey kaybetmiş olmaz gibi gözüküyor.

    ismet berkan, arka kapak yazısındaki “polisiye kurgusu ve senaryo sürükleyiciliği” tabirlerini hakedecek bir eser çıkartmamış ortaya.

    bu arka kapak yazılarına pek güvenmemek lazım...
36 entry daha
hesabın var mı? giriş yap