9 entry daha
  • katy önde, kendisi arkada koşarak ilerliyorlardı. ikisinin de gözlerine müthiş bir öfke hakimdi. çıplak ayakları çimlerin altındaki yumuşak topraktan doğanın gücünü bedenlerine çekiyordu. güçleri az önceki savaşta azalmış olsa bile doğa dostu melekler her zaman tabiat ana'nın merhametine sığınır, güçlerini tekrar toplardı.

    elijah daha yeni göreve atanmıştı fakat katy kendisinden çok daha deneyimli ve yetenekliydi. birkaç ay önce eğitime başlamışlar fakat eğitimleri henüz bitmeden büyük bir savaş patlak vermişti. acımasız şeytanlar, cehennemden kaçmanın bir yolunu bulmuşlar ve melekler diyarını talan etmeye başlamışlardı. yaklaşık 2 haftadır süren bu savaşta yüzlerce melek katledilmiş, binlerce ruh şeytanlar tarafından cehenneme gönderilmişti.

    elijah aslen safkan bir melek olmasına rağmen, katy ast melekti. kanatlarla doğmamıştı fakat yetişkin bir ast melek olduğunda kutsal ruhlar tarafından kutsanmış ve ona da kanatlar bahşedilmişti. bir melek olarak doğmasa da oldukça yetenekliydi. elijah bile safkan olduğu halde, onun bilgisine erişemiyordu.

    katy, bedenindeki güç yenilenince, sırtına gizlenmiş siyah kanatlarını açığa çıkardı. kısacık saçları koşarken geriye savruluyordu. "hazır mısın elijah?" dedi bağırarak.

    katy kanatlarını saldığında, o da hiç zaman kaybetmeden, kanatlarını dışarıya saldı. safkan melekler saflığın temsilcileri oldukları için elijah'ın kanatları bembeyazdı. "hazırım!" bedenindeki enerjiye yanıt veriyor gibi çırptı kanatlarını. "hadi yapalım şunu!"

    güçlü ve geniş kanatlar olabildiğince açıldı ve ikisi de havalandı. koşmak başka bir şeydi, uçmak çok daha başka. rüzgarı da arkalarına alarak, karanlık gökyüzüne bekçilik eden dolunayın önünde gölge oluşturmaya çalışır gibi yükseğe tırmandılar. gözlerini ıraklara dikerek birkaç dakika boyunca mesafeleri sessizce aştılar.

    önlerinde umut kalesi belirdi. bu kale, melekler diyarı'nın var oluşundan beri ayaktaydı. her devrin izlerini taşıyordu. yüksek rütbeli melekler tarafından korunsa da, cehennemin derinliklerinden kaçıp kurtulan şeytanların hedefiydi. ve bir efsaneye göre de...
    ... elijah'ın mensubu olduğu ırk yüksek rütbeli meleklerin bile baş edemeyeceği bir güç yoğunluğunu ruhunun derinliklerinde barındıran bir ırktı. elijah soyundan büyük ve kontrol edilemez bir yetenek miras almıştı. çok zor eğitilmesinin, eğitimcisinin de katy olmasının asıl sebebi buydu.

    kaleye yaklaştıklarında katy kalenin girişindeki kızıl kanatlı şeytanları işaret etti: "işgal çoktan başlamış!" tam alçalıyordu ki, korkuyla hızını kesti, elijah ise hızını düşürmediği için onun önüne geçti.

    elijah geri dönüp baktığında katy'nin gözlerinde belli belirsiz bir korku gördü. "ne oldu?"

    "yok bir şey." dedi kendini toparlayarak. tereddüt etme zamanı değildi. "aşağıdakileri görüyor musun?"

    elijah dikkatle kan revan içinde kanatları koparılarak yere serilmiş meleklere ve pençeleriyle önlerine gelen her şeyi paramparça eden şeytanlara bakarak yanıtladı: "evet?"

    "biraz alçal."

    ikisi birden yavaşça alçaldı. şimdi ise şeytanların yanında onlardan daha ufak yapıda yeşil tenli yaratıklar olduğunu daha net görebiliyorlardı.

    "bunlar?" dedi elijah. "bunlar yeraltı cinleri mi?"

    katy'nin teninden bir ürperti geçti. "evet."

    yeraltı cinleri, henüz elijah'ın görmediği, sadece öğretilen bilgiler arasında sözü geçen yaratıklardı. "ne yapacağız?"

    katy kısa bir süre düşündü. "kalenin içine girmemiz gerek fakat öncesinde burayı aşmalıyız. biliyorsun ki, umut kalesi üzerindeki büyü sebebiyle sadece sadece giriş kısmından girebiliriz. orasını da bir şekilde aşmamız gerekecek." ellerini saçlarının arasına daldırıp, geriye attı. "tabi ikimiz birden burasıyla uğraşırsak, çok vakit kaybederiz."

    "yani?"

    "yanisi şu: ben bir süre önden gideceğim ve sana yol açacağım. sonra da sen benim önüme geçip içeri gireceksin. umut kalesine sadece melekler girebilir ama şeytanlar cehennemden çıkmanın bir yolunu buldularsa, kaledeki büyüyü bozmanın da bir yolunu bulacaklardır. bu nedenle acele etmemiz gerekiyor. içeri girdiğinde epsilon bizi bekliyor olacak. onu bulup göreve devam edersiniz."

    "ya sen?"

    "toprakla bir bütün olacağım için sıkıntı etme. bir yolunu bulurum."

    elijah, katy'nin çok daha yetenekli olduğunu bildiği için bu plana sadık kalmak çok daha mantıklı gibi görünmüştü. katy her şeyin üstesinden gelmişti bir şekilde, bundan da gelecekti. bundan adı gibi emindi. "pekala."

    hızla alçaldılar ve sert bir rüzgar dalgasıyla yere indiler. indikleri anda yeşil tenli yaratıklar, siyah gözlerini katy'nin üzerine dikti. şeytanlar elijah'ın üstüne saldırmaya yelteniyorken katy kanatlarını gerip yere yakın bir şekilde uçmaya başladı. önünde engel olmaya çalışan şeytanları elinde beliren küçük hançerlerle yaralayıp yol açıyordu kendisine. elijah bir süre katy'nin arkasında ilerledikten sonra yükseldi ve katy'nin önüne geçti. tam bu sırada katy kanatlarını sakladı ve yere indi.

    elijah birkaç saniyeliğine arkasına baktı. katy işte tam orada, yere inmişti. yüzünde garip bir huzur, git gide kaybolan umut ve kaybetmişlik ifadesi vardı. içi ürperdi o an. sebebini bilmediği bir huzursuzluk yayıldı içine. katy kollarını açtı ve etrafında bir çember oluşturarak üstüne saldıran yeşil yeraltı cinleri'ne bakarak kollarını açtı.

    "git elijah! epsilon'u bul! bizi kurtar!"

    o an bu sözleri anlamadı. sözcüklerin devamını duyamadan, kale girişinin önündeki sadece meleklerin girişine izin veren bariyeri rahatlıkla aşarak kale içine girdi.

    geniş koridorda hızla süzüldü ve onu koridorun sonunda bekleyen epsilon'u gördü. ondan daha uzun boyluydu. epsilon merakla yanına geldiğinde bakışları katy'i arıyor gibiydi. nitekim ilk sözleri de onunla ilgiliydi: "katy nerede?"

    "o dışarıda. kapıdaki şeytanlar ve yeraltı cinleriyle ilgileniyor."

    mavi gözleri koskocaman açıldı. "ne dedin?!"

    "dışarıdaki..." sözünü tamamlayamadan epsilon araya girdi:

    "dışarıdaki hiçbir şeyle o ilgilenemez! buna nasıl izin verirsin?!"

    "nasıl..."

    "yeraltı cinleri ast meleklerin kokusuna dayanamazlar! onu..." elinin altından çıkan bir ışıkla koridorun duvarına birtakım işaretler çizdi ve duvarda dışarısını gösteren bir ayna belirdi. aynadaki görüntüler karşısında elijah dehşetle haykırdı: "katy! hayır!"

    *

    katy kollarını açıp adeta yeraltı cinlerini davet ediyordu. şeytanlar katy'e bakıp kahkahalar atmaya başladı. elijah çoktan gözden kaybolduğunda, şeytanın biri "yeraltı cinleri, ziyafet çekin kendinize!" diye bağırdı.

    gözlerinden bir damla yaş süzüldü. vücuduna yapışan yeraltı cinleri etlerini koparıyordu dişleriyle. acıyı hissetmiyordu ama gücü hızla tükeniyordu. demek ki ölüm dedikleri şey buydu. yüzündeki gülümseme git gide solarken, "umarım başarırsın elijah..." diye fısıldadı kendi kendine. gülümsemeye bile mecali kalmamıştı. onlarca yeraltı cini her bir yanından bir parça koparıyordu...
302 entry daha
hesabın var mı? giriş yap