28 entry daha
  • 21. yuzyilda insanoglunu en cok tehdit edecek tehlikelerden biri.

    agiz dadiynan tanimimizi yaptik, sadede gecelim:
    (en aşşaada özet bilgi de var, isteyenlere).

    duyuruda bir soru ve cevaplari vardi. yitip gitmesine gonlum razi olmadi buraya tasimak istedim:

    http://www.eksiduyuru.com/…/ice-tea-kilo-aldirir-mi

    sorunun silinme ihtimaline karsi, bazi bolumlerini kesip yapistirayim:

    soru: ice tea kilo aldırır mı
    içinde şeker yazıyor ama çok kilo aldırır mı acaba?

    edit: dimesin meyvesularını alıyorum bir de onlar kilo aldırır mı acaba üstünde şeker katkısı yok gibi bir şeyler yazıyor ama?

    benim cevabim:

    bu konuda bilinclenmeye, (bkz: taze sıkılmış portakal suyu/@compadrito) yazisiyla baslayin lutfen.

    isin ozeti:

    su, ayran, kefir, sut disindaki iceceklerin tamami sagliga zararlidir. makul miktarda maden suyu icebilirsiniz.

    kola, aysti, gazoz'un icinde, ya (bkz: yüksek fruktozlu mısır şurubu), ya da tatlandirici vardir.

    ben ille de baska bisey icmek istiyom diye tutturursaniz, evde limonata yapin ve sekerini de ennn az duzeyde koyun.

    ingilizceniz ve sabriniz varsa,

    youtube'da sugar: the bitter truth isimli videoyu seyretmenizi tavsiye ederim.

    http://www.youtube.com/watch?v=dbnniua6-om

    buyuyunce bu videoyu tercume edip altyaziyla youtube'a koyabilsem keske! hepimiz anlasak burda ne dendigini!

    http://haber.gazetevatan.com/…ber/568873/4/yazarlar

    "benim dedem seksen yasinda gunde bi paket bafra iciyo" geyigine girmeyelim. bu iceceklerin, fast foodun ve sigaranin, bu ulkeye, bu dunyaya verdigi zarari, savaslar bile veremiyor. cunku bunnar insanlari yavas yavas, caktirmadan, sinsice olduruyor.

    hay allah, hic bi seyi yoktu, niye diyabet olduysa diyoruz sonra. hay allah 38 yasinda kalb krizi mi olurmus diyoruz. bunlar ne haberlere yansiyor, ne istatistiklere.

    gidin bakin olum sebeplerine: kac tane kardiyopulmoner yetmezlik goreceksiniz?

    bi akilli da cikip demez ki o anli sanli doktorlarimiza, gardasim kardiyopulmoner yetmezlik diye olum sebebi mi olur? bu hasta neden oldu? asil sebep ne?
    arastirip baksan, trafik kazasi, kanser, diyabet komplikasyonlari, sigaraya bagli koah, sigaraya ve sacma sapan bi hayat tarzina bagli aterosklerotik kalb hastaligi cikar altindan.

    ama oraya kardiyopulmoner yetmezlik yazan bilincsiz ve egitimsiz doktorlar yuzunden, istatistikler sikilip atiliyo. rakam yok lan elimizde!!!

    olcmedigin seyi kontrol edemezsin olm!!!

    baska bi cevaptan bi bolum:

    şu anki tabloya baktığımızda kola vs gibi gazlı içecekler dünyada 100 yıldır tüketiliyor. ülkemize girişi daha geç olsa da bu topraklarda da baya uzun süredir bu içecekler içiliyor. bu sürecin sonunda bu tip yapay ürünlerin insan sağlığını kısa vadede etkilemediğini görmek mümkün.

    benim o cevaba cevabim:

    şu anki tabloya baktığımızda kola vs gibi gazlı içecekler dünyada 100 yıldır tüketiliyor. ülkemize girişi daha geç olsa da bu topraklarda da baya uzun süredir bu içecekler içiliyor. bu sürecin sonunda bu tip yapay ürünlerin insan sağlığını kısa vadede etkilemediğini görmek mümkün.

    bu cumlelerle, kola, gazoz, aysti'yi beraat mi ettiriyosunuz yani?

    o cevabima gelen cevap:

    hayır asla, ama bunların direkt zehir etkisi göstermediği de açık. yani bunlar geçmişte de içiliyordu. şu anda da içiliyor. son 10 yılda icat edilmiş şeyler değil.

    sonra benim cevabim:

    amarigadaki okul mudiresinin dustugu hataya siz de dusuyosunuz.

    su vending machine'leri kaldirin su okuldan, cocuklara bos kalori yukluyosunuz dedim de, "biz hepimiz onnarnan buyuduk" diye bi cevap aldim.

    evet madama! sen onnarnan buyudun ama, o zaman bilgisayar, vidyogeym, ayfon yoktu. cocuklar, bisiklete biniyo, kosuyo, amarigan fitbolu oynuyodu.

    sinerji diye bi sey duydunuz mu?

    peki youtube'da o bahsettigim videoyu seyrettiniz mi?

    bu iceceklerin 100 yil icinde kac diyabet vakasina sebep olduguna dair bir rakam var mi elinizde?

    olcmediginiz seyi kontrol edemezsiniz.

    o iceceklere dair boyle bir arastirmaya girmeye kalksaniz, aninda sizi ortadan yok ederler... tuhaf bir kazaya kurban gidersiniz.

    o iceceklerin ulkemizde ve dunyada kac diyabet vakasinin gercek sebebi ve kac diyabet vakasinin erken tetikleyicisi oldugu bilinmiyo.

    sadece diyabet degil, aterosklerotik kalb hastaligi ve metabolik sendrom. bu da bilinmiyo.

    peki o iceceklerin ambalaj hacimlerinin zaman icerisinde nasil buyudugunu, fiyatlarinin nasil sudan ucuz hale geldigini takip ettiniz mi?

    zamaninda o icecekleri billboard, gazete v.s. reklaminda goren neslin gidip, simdilerde yerine seksen cesit medya aracindan, direkt ya da subliminal reklam bombardimanina tutulan bir nesil ya da nesiller geldigini gorebiliyo musunuz?

    peki bu iceceklerin tuketimi artarak ilerlerken, bilgisayar, vidyogeym, ayfon ile hareketsizlesen, saatlerce yerlerine mihlanan bu neslin ve nesillerin sinerji nedeniyle nasil bir tehdit altinda oldugunun farkinda misiniz?

    yani artan tuketim, sifira inen hareket sinerjisinden bahsediyorum.

    abd'de 100 kisiden 30'u obes iken, bizim de dort nala bu orana dogru gittigimizi gorebiliyo musunuz?

    diyabetin yayginlasmasina dair bir rakam var mi elinizde?

    diyabetin bundan 50 sene onceki baslama yasiyla, simdiki baslama yasi arasinda bir mukayese yaptiniz mi?

    olcmediginiz seyi kontrol edemezsiniz, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olamazsiniz.

    neden bu kadar cok unlu pankreas kanseri oluyor?

    steve reyiz, ufuk guldemir, mehmet ali birand aklima ilk gelen isimler... bi de gassarayin bi baskani vardi kaliba...

    lutfen bu sorularin cevabini rakamlarla, ama dogru rakamlarla ortaya koymadan, bu konuda fikir yurutmeyin. haaa, o rakamlar var mi? maalesef yok!!!

    e yoksa ben ne diye atip tutuyorum burda? cunku klinikte goruyorum, gozumle goruyorum neler olup bittigini...

    yillar icinde de takip ediyorum...

    bibip: insulin direncinin ne oldugunu ve nasil olculdugunu bilmeyen dahiliyeci var be! ben neden bahsediyorum???

    soru: son zamanlarda malumunuz sağlık lobisinde şekere epey yüklenilmeye başlandı. bana gelirsek eskiden abur cubursuz duramayan biriydim taki kilo verme uğruna yaklaşık 4-5 aydır şekerli bütün gıdalardan uzak durana kadar..

    şimdi son zamanlarda artık şekersizliğe bünye alıştığından mıdır nedir şekerli bir gıda tüketince midem bulanıyor. markette filan o çok sevdiğim çikolatalar-bisküviler ilgimi çekmemeye başladı. bu da beni şaşırtıyor açıkçası.

    1.bunun sebebi nedir acaba?
    2.dışarıdan vücuda sıfıra yakın şeker almamanın vücuda herhangi bir zararı olur mu? olmazsa şekerin gereksiz hatta zararlı olduğu kanısı doğru mu?

    cevabim: "sekerin gereksiz hatta zararli oldugu kanisi" ifadesini yaziyosaniz sorunuza, bu konuda oldukca cok bilgiye ihtiyaciniz oldugu ortada. evet cok zararli. misir surubunun cok daha zararli oldugu ortaya cikinca, abd'de bu tur zararli gidalari satan sirketlerden bazilari, sugar cane juice adi altinda bi soytariliga giristiler.

    bazi gidalarin ustune etiketler var, icinde asla misir surubu yok, valla billa seklinde... e ne var ulan diye bakiyosun, sugar cane juice. ulan o zararsiz mi dallama?

    sadece misir surubu olsa, bi de hidrojene nebati yağ diye bir sey var ki puskevit, goflet benzeri seylerin icinde, misir surubu ile birlikte damarlari mahvediyorlar.

    (bkz: metabolik sendrom)

    dusunsenize lan, bu hastalik yeni tarif edildi. eskiden yoktu boyle bi hastalik. aids bile vardi ama bu hastalik yoktu. tarif edilmemisti. durumun ne kadar vahim oldugunu, ne kadar salgin haline geldigini ve ne kadar acil tedbir gerektirdigini ordan annayin. tedbiri kim alacak? biz alacaz. maallede bi bina yaniyosa, gidip icine mi girersin, yoksa, uzak mi durursun? durum bu kadar ortada, kendimizi biz koruyacaz. doktor gelip sizin markette gofrete, puskevite uzanan ellerinize şap şap diye vuramaz. kendinizi koruyun kardesim. vucudunuzu koruyun bu illetten.

    ıcinizden bir kisiyi bile vazgecirebilirsem misir suruplu, sekerli ve tatlandirici iceceklerden ve yiyeceklerden, bir kisiyi bile aydinnatabilirsem bana yeter. denize atilan deniz yildizi misali...

    cevabima gelen yorum:

    yahu şekere ihtiyaç yok denir mi hiç? şeker dediğiniz şey çaya attığınız toz şeker değil. bir karbonhidrat grubu. tek şeker çeşidi beyaz toz şeker değil. isteseniz de istemeseniz de şeker tüketiyorsunuz, zaten normali de bu. bütün vücut hücreleri şeker tüketir, hatta beyin hücreleri sadece glikoz tüketebilir. yani şeker tüketmemek mümkün değil ve şeker vücut için kesinlikle gerekli bir şey. halen daha gereksiz demeyin.

    benim o yoruma cevabim:

    evet hocam, seker gereksiz.

    yediginiz zeytinyagli yaprak sarma, iskender kebap, lahmacun, portakal, kestane, menemen, ayvalik tostu, ictiginiz ayran yani agzinizdan giren hersey karacigerde glukoz'a donusuyor.

    ihtiyaci olan butun dokular, basta beyin hucreleri o glukozu yakiyorlar. kaslariniz da o glukozu yakiyor. yani sifir sekerle beslenseniz bile, yediginiz diger seylerin tamami zaten karaciger tarafindan glukoza donusturuluyor.

    dolayisiyla ilave seker, glukoz almaniza hic gerek yok.

    karacigerde sentezlenen glukozu kaslariniz, beyin hucreleriniz yakti mi? yakti.
    ama hepsini yakamadi, biraz artti. cunku biraz fazla beslenmissiniz.

    fazlasi ne oluyor? karacigerde glikojen halinde depolaniyor. glukoz molekulunu tek bir uzum tanesi gibi dusunun. glikojen molekulu ise uzum salkimi.

    karacigerin glikojen depolama kapasitesi sınırlı. karacigerdeki glikojen depolari dolunca ne oluyor?

    cunku hala fazla glukoz var, ornekteki bunyemiz hayvan gibi yemeye devam ediyor cunku.

    glikojen depolari da dolunca, bu defa, yag sentezi basliyor. yag olarak depolanmaya basliyor fazla glukoz. gobek, ask tutamaclari, got oluyo o glukoz fazlasi. sismanliga ilk adim o gobek, o ask tutamaclari. onun ardindan belinize araba ic lastigi gecirmissiniz gibi bir sismanlik geliyor. onun pesinden de metabolik sendrom.

    ozet: beyin hucreleri glukoz yakiyo, ben seker yiyeyim, glukoz tuketeyim demek, bilgisizlikten oluyor.

    bilgi su: agzinizdan ne girerse, idrar, diski ve glukoz oluyor sonunda. idrar ve diski atiliyor. glukoz harcanabildigi kadar harcaniyor, fazlasi depolaniyor.

    ama dogrudan seker, glukoz, fruktoz almak cok zararli. o da yukarida bahsettigim videoda cok guzel anlatiliyor. anlatan da, soytari degil, kaliforniya universitesi san francisco tip fakultesinde pediatrik endokrinoloji profesoru.

    cocuklarda salgin hale gelen obeziteye isyan ediyor. ama devlere karsi gucu ancak bu kadar.

    dusunun ki, o videoyu youtube'a 2008'de koymus. 5 senede sadece 3 milyon kisi seyretmis o videoyu. bunlarin bir kismi da, yeniden seyredenlerdir.

    dunyanin nufusu 7 milyar. bunun kacinin internet erisimi, kacinin youtube'a erisimi var bilmiyorum.

    feysbukta gevezelik ve sebeklik yapacaklarina su videoyu seyredip aydinlansalar ne guzel olur, etraflarina da anlatirlardi.

    ama cehalet ve sebeklik kol geziyor, gida devleri de butun insanlari zehirlemeye devam ediyor.

    ortalik yangin yeri hocam, uzak durun yangindan.

    size soyluyorum, metabolik sendrom diye bi hastalik yoktu eskiden.

    ozet: evet seker gereksiz ve hatta zararli.

    ısterseniz bi deney yapalim. sifir miktarda rafine seker ve ambalajli gida tuketin ama hayvanlar gibi meyve tuketin, taze meyve suyu icin. bakin bakalim insulin direnciniz ne hale geliyor?

    yani meyvedeki fruktoz bile olcusuz alindiginda zararli. o video da bunu anlatiyor.

    (bkz: bariatrik cerrahi)

    sadece baritarik cerrahi ile ugrasan merkezler aciliyor artik.

    ahan da bu brooklyn'deki:

    http://www.brooklynbariatric.com/

    tokyo'da cocuklara bariatrik cerrahi uygulaniyor. bu ne demek biliyo musunuz? cocuk patolojik derecede sisman ve hayatini kurtarmak icin midesine kelepce takiyolar, yok bilmem (bkz: roux en y) yapiyolar.

    tokyo lan tokyo! japonya, sushi memleketi, ortalama yasam beklentisinin en uzun oldugu ulke!!!

    orada bile bu salgin basladi.

    biz bu kafayla, bu cehaletle ve bu tempoyla gidersek, turkiye'de de bariatrik cerrahi alaninda uzmanlasmis merkezler acilacak.

    ne ozellikleri var? yataklari 500 kilo tasiyabiliyo, sedyeleri ozel, ameliyat masalari ozel, kapilari genis, asansorleri genis. cunku morbid obezleri, evin duvarini yikarak vincle cikariyolar evden ve kamyonet kasasina yerlestiriyolar, yataklarini. onlari tasiyacak ambulans yok, kabul edecek hastane de yok.

    ben morbid obez ameliyatina girmedim ama obez ameliyatina girdim, herkes icin buyuk eziyet. en cok da hasta icin tabii.

    goreceksiniz, 90'lilar ve 2000'lilerden yani 90'dan sonra doganlar arasindan morbid obez olan, metabolik sendroma yakalanan, pankreas kanserine, meme kanserine, diyabete yakalanan ne kadar cok kisi olacak. goreceksiniz, diyabet nasil patlayacak ve insanlar endokrinoloji polikliniklerinin onunde nasil kuyruga girecekler.

    bu bir salgin ve cok saldirgan bir sekilde mucadele edilmesi gerekiyor. ben de kedileri cok severim. ben de kediciyim.

    ama hicbiseyden haberi olmayan, 3 yasinda 5 yasindaki bebelere de yazik degil mi? kedi yavrusuna acidiginiz kadar acimiyo musunuz onnara? guya universite mezunu ama zir cahil anne babalarin elinde, fast food ve sekerli, misir suruplu icecek tuketerek buyuyolar. ıste bu nesilde diyabet, morbid obezite, metabolik sendrom ve pankreas kanseri patlamasi yasanacak, onumuzdeki 20-30 sene icinde.

    bunun tedbirinin acilen alinmasi lazim.

    bilgisayar, televizyon, akilli telefon, video oyunu, uzaktan kumanda, otomobil hepimizi cok hareketsiz hale getirdi.

    1+1 2 degil de 5 ediyosa, ona sinerji diyoruz. hareketsizligin ve bu tur zehirli icecek ve yiyeceklerin sinerjik etkisi var.

    bariatrik cerrahi icin masaya ameliyat masasina yatacak insanlar cogalacak.

    diyabet, metabolik sendrom, pankreas kanseri, meme kanseri, felcler patlayacak.

    bunnar nostradamus kehanetleri degil. gostere gostere geliyor. siz sahildesiniz, ben tepedeyim. tsunami dalgasini ben sizden daha once goruyorum.

    tek farkimiz bu!

    ekşi duyuruda, pankreasımızı nasıl koruyalım diye bi soru vardı.

    ona cevâbım:

    ayda iki dilim baklavadan bişey olmaz. arada bi nefis köreltmek lâzım. ama glikoz şuruplu olmasın lütfen.

    eve çay şekeri almıyon, oluyo.
    gola, gazoz, aysti, taze sıkılmışı da dahil olmak üzere, meyve suyunu zaten ezberlediniz. markette bunnarnan yığılı koridorlar bile mide bulandırıcı. kahrolsun bağzı şeyler!

    kefir, ayran, su, yeşil çay içiyon bol bol.

    gelelim zurnanın "zırt" dediği yere:
    yani harekete, yani yürüyüşe...

    diyabeti önlemenin ya da başlamış insülin direnci, azalmış glukoz toleransından geri dönüşün ennnnn önemli silahları, hem şekerden uzak durmak hem de yürüyüş yapmak. ne kadar uzun mesafe, o kadar iyi! kasmadan ama. önemli olan attığın adım sayısı.

    en büyük kaslar götte.
    bacaklar da çok zengin. vücut kas kitlesinin %80'i "belden aşşaa"! haa, o kas da olur, onu da çalıştır.

    dolayısınnan yürüyüş, en akıllıca yapılacak hareket.

    günümüz insanının yüzyüze kaldığı tehlike 1 adet değil. zehirli gıda ve içecekler + hareketsizlik + güneşsizlik yani iç mekânlara mahkûm bi hayat.

    güneşsizlik = d vitamini eksikliği; o da = insülin direncine yaldızlı ve 5 yıldızlı davetiye...

    hareketsizlik + güneşsizlik + zehirle beslenme = azalan glukoz toleransı ve metabolik sendrom ve diyabet ve sikilip atılmış koronerler, göz dibi, böbrek tübülleri, beyin damarları ve hayatın hastalıklarla ve çok düşük kalitede geçmesi, işkenceye dönmesi. hele bunnarın yanında, tuz, stres ve sigara da varsa, ooooohh dadından yinmez olur. hoşgeldin bebek, yaşama sırası sende; senin yolunu gözlüyor, hipertansiyon, koah, psikosomatik hastalıklar ve diyabet!

    edit: ben bu giriyi yazdıktan sonra bi telekonferans metni gördüm nette. italyan pediatrik hepatolog dehşete düşmüş: "günde 20 - 25 çocuğa karaciğer biyopsisi yapar hâle geldim, bu bi salgın!" diye feryâd ediyo! niye biliyonuz mu? bu zehirli yiyecek ve içecekler nafld'ye sebep oluyo çocuklarda. non-alcoholic fatty liver disease, yani karaciğerin alkole bağlı olmayan yağlanması. youtube'daki "sugar: the bitter truth" dersi neyi annatıyodu? şeker karaciğeri, aynen alköl gibi mahveder. 21 yaş altına alköl satmıyonuz da 3 yaşındakine niye gola ve junk food dayıyonuz? bu mu lan sizin insannığınız???

    eyyy genç anneler ve babalar!!! çocuklarınızı nafld'den koruyun. beni dinneyin, sesime kulak verin! tsunami gibi geliyo üstümüze!!!

    http://www.hurriyet.com.tr/…25443481.asp?yazarid=96

    http://www.hurriyet.com.tr/…25449984.asp?yazarid=96

    http://www.hurriyet.com.tr/…25562361.asp?yazarid=96

    ***

    soru:

    şu şey belgeseli vardı ya, sugar the bitter truth muydu... ben onun bir bölümünü izledim sadece. adam "yağla bi derdimiz yok, eskiden daha çok yağ tüketiyomuşuz ama şişmanlamıyomuşuz, hepsi bu şekerden oluyo" diyodu di mi, ben yanlış hatırlamıyorum?

    kilo her şekilde verilir, o çok dert değil de, benim beynim durdu artık resmen sağlıksız yiyip içmekten. şekeri tamamen kesmek mi lazım şimdi, olmuyo mu başka türlü?

    bu glisemik indeks midir nedir, o yüzden bu kadar çok acıkıp yemek istiyorum ben herhalde... allah seni inandırsın, kallavi bi mc donalds menüsünün üstüne pizza, onun üstüne de ev yemeği falan götürebiliyom. bünyem direniyo. bi süre daha böyle devam edersem bi anda patlayıp şişmeye başlıcam.

    benim cevâbım:

    sen ficûuda şeker yükledikçe, ficut onu nötralize edebilmek için insülin salgılıyo. the more sugar the more insuline!

    ama insülin artık iş yapamaz hâle geliyo çünkü insülinin iş yapacağı mekanizmalar folloş oluyo, yalama oluyo artık.

    şeker fazlası varsa, bir insülin şelalesi oluyo ficûudunda! o müthiş bi açlık hissi yaratıyo. sonra deli gibi yiyeceğe saldırıyosun.

    sonra uykun geliyo. sonra gece uyku düzenin şaşırıyo.

    vicious cycle deyimini, dallamanın biri kısır döngü diye çevirmiş türkçeye. ulan dallama! kısır döngü olur mu hiç! onun adı zâlim döngü!!!

    bu zalim döngü birbirini besleyerek, kar topu yumağı gibi büyüyo. daha fazla insülin = daha fazla acıkma o da = daha fazla fast food ve kola o da = daha fazla insülin!

    sonra glucose intolerance başlıyo. folloş olma aşaması.

    sonra buna paralel olarak insülin direnci başlıyo.

    yani insuline resistance.

    gece uyku paterninin bozuk olması ve kolalı içecekler yani mısır şurubu, insülin direncini ve damarların iç çeperini kaplayan dokuyu sikip atan unsurlar. damar sikip atılırsa kime zarar? beyne, kalbe, böbreklere, gözlere ve özellikle ayaklara. beyin felci geçirip yatalak olan yani inme inmiş denen, kalb krizi geçiren, böbrek yetmezliği olup diyaliz makinesine bağlanan, kör olan, ayakparmakları veya ayakları veya bacakları kesilen hastaların hepsi değil ama bir kısmı, şeker hastalığına bağlı olarak o hâle geliyolar.

    bu arada, doğru hatırlıyosun. bizi mahveden şey yağ değil, şeker diyo o hoca, o videoda.

    şekersiz nası olacak? şekeri meyveden alacaksın. meyve suyundan değil; sadece yaş veya kuru meyveden. ama abartmayacaksın. günde 4-5 adeti geçmeyeceksin. bi de üzüm gibi incir gibi çok şekerli meyvelere abanmayacaksın.

    onun dışında herhangi bir şeker almana gerek yok. çünkü ihtiyacın yok. aynen alkol gibi bağımlılık yaratıyo ficutta! çünkü o videodan hatırlıyosan, şeker, aynen alkol gibi metabolize ediliyo yani parçalanıyo karaciğerde.

    benim o insülin direnci entarimde yazdığım bi gerçek var. italyan pediatrik hepatolog yani çocuk karaciğerleri uzmanı, isyan ediyo, feryâd ediyo!

    diyo ki, ulan günde 20-25 çocuğa karaciğer biyopsisi yapar hâle geldim! bu bir salgın!!! nerde bu devlet??? nerde bu insannık???

    niye yapıyo biyopsiyi???

    non-alcoholic fatty liver disease yani sebebi alkol olmayan karaciğer yağlanması hastalığını teşhisini koyabilmek için.

    kimde???

    çocuklarda???

    peki bu karaciğer yağlanmasının adı non-alcoholic olduğuna göre, demek ki bi de ne var??? alcoholic fatty liver disease... yani karaciğerin alkol sebebiyle yağlanması. akşamcı karaciğeri yani...
    siroza doğru seyahat ama bileti tek yön!

    peki kimde??? moruk akşamcılarda... ya da orta yaşlı alkoliklerde...

    peki niye? alkolden...

    peki çocuklarınki niye??? şekerden...

    patlayıp şişmeye başlaman şart değil, karaciğerin alkole bağlı olmayan yağlanmasının ve sonrasında sirozun, insülin direncinin, metabolik sendromun, diyabetin, kalb hastalığının, böbrek yetmezliğinin, beyin felcinin yoluna kırmızı halı, gendilerine de yaldızlı ve 5 yıldızlı davetiye bu senin yaptığın...

    http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/26215725.asp

    ***

    ekşi duyuru'da bir soru:

    son bir kaç aydır resmen tatlı bağımlısı oldum. eskiden bayan, tamamını yiyemediğim ağır tatlılar bile şimdi az geliyor. çoğu zaman yemek yemeyi es geçip, pasta vs. yiyorum. bu nedenle 1 ayda 3 kilo aldım. iradem o kadar zayıf ki konu tatlı olunca durduramıyorum kendimi. bu isteğimin önüne geçmek için neler yapabilirim?

    bu soruya benim cevabım:

    şeker hastalığı sonnnn derece sinsi ve sonnnn derece habis bir hastalıktır.
    tıbbın, bir hastaya tip 2 diabetes mellitus teşhisi koyması utanç verici bir başarısızlıktır. bu başarısızlık, yılanı, küçükken farkedip başını ezmemekten kaynaklanır. peki bu farkındalık nasıl yaratılır? sosyal medya vasıtasıyla insanları aydınlatarak.

    çocuklukta başlayıp, insülin iğnesi kullanılmasını gerektiren şeker hastalığı olan tip 1 diabetes mellitus 'henüz' önlenemiyor. ama yetişkinlikte başlayan ve mutlaka insülin iğnesi yapılmasını gerektirmeyen şeker hastalığını yani tip 2 diabetes mellitus'u önlemek mümkün.

    tip 2 dm, sonnn derece sinsi başlar. marifet, o başlangıç safhasında yakalayıp, yılanın başını küçükken ezerek, o kişinin, 40'lı, 50'li, 60'lı ve 70'li yaşlardaki hayat kalitesinin düşmesini ve 10 sene daha az yaşamasını önlemektir.

    peki bu sinsi başlayış nasıl olur?

    1. glukoz metabolizması bozulur (aslında bozulan glukoz değil lipid metabolizmasıdır ama şimdilik böyle diyelim).
    2. insülin direnci başlar
    3. prediyabet yani diyabet öncesi dönem başlar. yani kişi, resmen diyabet adayıdır artık.
    4. diyabet teşhisi konur.

    bu aşamalar, yıllara yayılmış olarak gerçekleşir.

    marifet, o teşhisi, 1 ya da en geç 2. aşamada koyabilmektir. bundan sonrası, o teşhisi almış olanda biter. teşhisi koyan doktorun dedikleri yapılmazsa, 3. ve 4. aşamalara geçilir.

    açlık kan şekeri
    açlık insülini
    hemoglobin a1c (a bir ce diye okunuyor)

    bu 3 tahlili yaptırmakla başlayacaksınız işe. önce bir durumun fotoğrafını çekeceksiniz yani.
    diyelim, hepsinin sonucu normal ama açlık kan şekeri biraz üst sınıra yakın. veya üst sınırı bi tık geçmiş.
    bu arada 'açlık' nedir? onun bi tarifini yapalım: en az 10 saat en fazla 11 saat oruç tuttuktan sonra kan verilmesi demek. bu oruçta su içmek serbest. onun dışında herşey yasak.
    ne demiştik? açlık ken şekeri biraz üst sınıra yakın veya üst sınırı bi tık geçmiş. diğerleri normal.
    ''hmmm, bi şey yokmuş, iymişim'' dediğiniz, ya da ''bişeyin yok, tatlı şeyleri fazla yeme'' dendiği anda sıçarsınız. maçın kırılma ânı o andır işte. maç tam o anda aleyhinize döner!

    ama akıllı ve basiretli bir hekim varsa karşınızda, 'yav bu sonuçlar normal olmasına normal de, bana anlattığınız bu hikâyeden çok işkillendim. ben size bir de oral glukoz tolerans testi yaptırmak istiyorum'' der. işte o an, gene maçın kırılma ânı, ama bu defa, maçın, sizin lehinize dönme ânıdır.

    bu arada, bu saydığınız belirtilere ek olarak, çok su içmek ve çok idrara çıkmaya başlamak, 3. aşamanın da geçilip, 4. aşamaya intikal etmiş olduğunuzun habercisi olabilir.

    endokrinoloji poliklinikine veya endokrinoloji uzmanının muayenehanesine gidin.
    kendinize ve geleceğinize yapacağınız en önemli ve en değerli yatırım bu olur.

    ayrıca, yarından tezi yok, profesyonel kalitede bir yürüyüş ayakkabısı ve çorapları alın ve günde en az 100 dakika yürümeye başlayın. yürüme hızınızın ve yürüdüğünüz mesafenin bir önemi yok. hergün 100 dakika yürüyün. bunu hergün yapmak mümkün olmaz. o günlerde de en az 30 dakika yürüyün. haftalık ortalamanız 6-7 saatin altına düşmesin.

    21 eylül 2017 tarihli özet bilgi:

    10 saat oruçtan sonra, kan vereceksin.

    bu 10 saatte, su içmek serbest.

    açlık kan şekeri ve açlık insülinine baktıracaksın o kanda.

    sonra google'dan homa-ir calculator'ü bulacaksın.

    açlık kan şekeri ve açlık insülini değerlerini o bulduğun hesap makinesine gireceksin.

    insülin direnci var mı, yok mu böyle hesaplanıyor.

    insülin direnci başlamışsa, günde en az 30 dakka, en fazla 100 dakka yürüyeceksin. (tabii, gençken ve henüz insülin direnci başlamadan yürüyüş yapmak, en akıllıca davranış.)

    100 dakka yürüyen mükemmel sağlıklı da, 90 dakka, 80 dakka yürüyen sağlıksız diye bişey yok. 30 ile 100 arasında bir süre yürüyeceksin.

    bu dediklerim senin için geçerli olmayabilir ama yakınında, yörende, göbeklenmiş, bellerinde 'aşk tutamaçları' oluşmuş kadınlar, erkekler varsa, onlara tavsiye et.

    öte yandan, o kanda, hemoglobin a1c'ye de baktırabilirsin.

    amerika'da, hemoglobin a1c yani hba1c'nin %5.7'ye dayanması, öndiyabet (prediabet) olarak kabul ediliyor.

    %6.5 olursa, diyabet oluyor. yani şeker hastalığı teşhisi konuyor.

    ben dün bir adam gördüm. 61 yaşında diyabet teşhisi konmuş. italyan asıllı olduğu için makarnaya bayılıyor.

    hba1c değeri %9'muş. tutmuş bir egzersiz bisikleti almış. şoförlük yapıyordu. daha aktif bir işe geçti. merdiven inip çıkıyor ve yürümesi gerekiyor biraz.

    o hareketten dolayı, 15 kilo vermiş 10 ay içerisinde. ve noolmuş biliyo musun? hba1c değeri, %9'dan %5.7'ye düşmüş! 10 ayda! yani diyabetten kurtulmuş.

    tabii metformin de alıyor diyabet ilacı. ve makarnadan, şekerden uzak duruyor.

    diyabet asla kader değil! geri döndürülebiliyor. ama en akıllıcası, hiç diyabet olmamak!

    pekiiii, diyabet, yani şeker hastalığı neden kötü?

    damarları mahvediyor, tahrip ediyor da, ondan kötü. damarlar, vücutta nerde var? her yerde var!

    diyabet, gözü kör ediyor, beyin damarlarını tıkayıp felç ediyor, yatalak hâle getiriyor. (yatalak hâlde, 10 sene yaşayan gördüm. hem kendi için, hem ailesi için en büyük felaket!)

    kalb damarlarını tıkayıp, kalp krizine (miyokard enfarktüsüne) neden oluyor ve 40'lı, 50'li yaşlarda öldürüyor.

    böbrek hasarı yapıp, böbrek yetmezliğine neden oluyor, diyalize bağlanır hâle geliyor kişi.

    ayak damarlarını tıkıyor ve ayak parmaklarını, ayakları, bacakları kesmek zorunda kalıyorlar sonunda. yani, tam anlamıyla, gerçek bir lânet!

    o yüzden, insülin direnci başlar başlamaz, gayet saldırgan bir şekilde yürümek lazım.

    insülin direnci başlamamışsa da, insülin direncinden korunmak için yürümek lazım.

    temponun hiç bir önemi yok. önemli olan yürümüş olmak.

    terletecek kadar yürümek filan hikâye. yürü de, istersen kaplumbağa gibi geze geze yürü.

    tabii bunun en güzel ölçüsü, akıllı telefonlara yüklenen, adım ölçer (pedometer) uygulamalar.

    bu uygulamalar, süre değil, adım ölçüyor.

    günde 5000 adımı geç de, bak neler oluyor, ruh sağlığına, beden sağlığına.

    hele günde 8000 adımı geçersen, yeniden doğmuşa dönersin.

    hele günde 10 bin adım yürürsen, her yaşta, genç kız, delikanlı olursun.
220 entry daha
hesabın var mı? giriş yap