3 entry daha
  • cennet beratını alan adam

    abdullah-ı rumi, bir sohbetinde ebülleys-i semerkandi'den naklen şöyle anlattı: bir tarihte bağdat'ta, zenginler hacca gidiyorlardı. peygamber efendimizin aşkıyla yanan bir fakir de, o sene hacca gitmeye niyet etti ve hac kafilesiyle yola çıktı. kafile hareket etmeden önce, herkes eşi-dostu ile helallaştı.

    şehir dışına çıkıldığında, zenginlerden biri bir fakirin de hacca gittiğini görünce; "bineğin yok, azığın yok. sen hacca nasıl gideceksin? bari cebinde birkaç bin altının var mıdır?" diye alay etti. fakir, bu zenginin alaylı sorusuna çok üzüldü ve; "allahü teala ne güzel vekildir. mahlukatın rızkını o vermektedir. hepimiz o'nun verdiklerini yiyoruz." diyerek, zenginin bulunduğu yerden mahzun bir şekilde ayrıldı. hac vazifelerini yapana kadar da o zengine hiç görünmedi.

    herkes mekke-i mükerremeden, medine-i münevvereye yola çıktıkları zaman, o zengin, fakiri sağ salim tekrar karşısında görünce hayret etti ve; "komşu, sen de buraya kadar gelip hac vazifeni yapabildin mi?" diye sormaktan kendini alamadı. fakir de; "allahü tealaya sonsuz hamdü senalar olsun. yüzümüzün karasına bakmayıp, bu mübarek makamı ziyaret etmeyi nasib etti. geldim, beyt-i şerifi tavaf ettim. sağ salim dönüyorum." dedi.

    zengin; "hacı efendi! acaba sana da berat verdiler mi?" diye sordu. fakir; "bu ne beratıdır ki?" dedi. zengin; "beyt-i şerifi ziyaret edenlere, cehennem'den azad olduğuna dair berat kağıdı verilir." diyerek, koynundan herhangi bir kağıt çıkarıp fakiri aldattı.

    fakir, berat kağıdının kendisine verilmediğine çok üzüldü. derhal geriye dönüp harem-i şerife geldi. iki gözü iki çeşme halinde, kanlı yaşlar akıtarak çok inledi. allahü tealaya kırık bir gönülle dualar etmeye, yalvarmaya başladı: "ey alemleri yaratan yüce rabbim! sen herşeye kadirsin, gani bir padişahsın. ihsanların bütün kullarına her an yağmaktadır. cehennem'den azad olup orada incinmemeleri için kullarının bazısına berat vermişsin. bu fakir kuluna berat verilmedi. yoksa bu garib kulun azad olmadı mı?" deyip bayıldı.

    baygın halde iken, mana aleminden yanına bir kimse gelip; "ey fakir! başını kaldır ve şu beratını alıp arkadaşlarına yetiş!" diyerek elindekini ona verdi. o anda fakir kendine gelerek ayıldı. elinde, dünya kağıtlarına hiç benzemeyen, yeşil renkli nurdan yazıları olan ve misk gibi kokan bir berat kağıdı vardı. kağıdı defalarca öpüp başına koyan fakirin sevincinden neredeyse aklı gidecekti.

    şükür secdesine kapandı. ömründe hiç görmediği o beratı, yüzüne ve gözüne sürdü, bağrına bastı ve koynuna sokarak arkadaşlarına yetişmek için hızlı adımlarla yürümeğe başladı. arkadaşları, geriden fakirin geldiğini görünce gülüşmeğe başladılar. yanlarına soluk soluğa gelen fakire alayla; "cehennem'den azad olma beratını alabildin mi?" diye sordular. fakir de koynundan beratını çıkararak; "işte! rabbimizin ihsanı olan beratım!" diyerek, misk kokulu beratını zengine sunuverdi....
130 entry daha
hesabın var mı? giriş yap