2 entry daha
  • kitabı okumadım. ama eminim o tuğla kitap harcanmıştır. yazık olmuştur o güzelim kitaba. zira film hiçbir şekilde dört dörtlük denen bir kitabın uyarlaması gibi durmuyor. ben de kitaptan önce filmi izlediğim için üzüldüm. öncelikle bana keyifli vakit geçirttiğini, filmi de başarılı bulduğumu söylemeliyim. hayal kırıklığı yaşamadım ama eminim kitabı okusaydım yerden yere vururdum filmi, nitekim genelde kitabın hayranlarından iyi eleştiriler alamamış bu film.

    filmin en göze batan tarafı fazlasıyla hollywood kokması, formüllere yaslanıyor oluşu. bir devrimcinin anıları şeklinde özetleyebiliriz filmi. bir adamın eline bir kitap geçer, adam lizbon trenine atlayıp kitabın yazarını soruşturmaya başlar, flashbacklerle bu adamı tanırız. film bu adamın üzerine kurulmuş.

    aslında daha önce izlemediğimiz şeyler yok filmde. devrimcinin arkadaşına ihanet etmesi, polis baskınları, işkenceler vs. bu klişeler bir de hollywood formülleriyle işlenince filmin değeri iyice azalıyor. kesinlikle etkileyici, sarsıcı değil bu film. gene de fena değildi bence. klişe hikayeyi izlettirmeyi başarıyor yönetmen.

    oyuncu kadrosu da izlenilirliği artırıyor tabi ki. başrolde jeremy irons. ona kısa rollerde bruno ganz (o nasıl ingilizce aksanı idi öyle!), christopher lee, charlotte rampling ve melanie laurent eşlik etmişler. dediğim gibi film izleniyor. fena da değil bence. ama izlendikten sonra hızla unutulacaktır.

    --- spoiler ---

    millet can derdinde, devrim derdinde, ülkeyi faşistten kurtarmanın derdinde. eleman, arkadaşının sevgilisine gözünü dikiyor, kızla birlikte oluyor. hey yavrum, dört dörtlük devrimciymişsin! işe bak. arkadaşının manitasına yan gözle bakıp onunla ilişkiye giren herif mi devrim yapacak?

    --- spoiler ---
29 entry daha
hesabın var mı? giriş yap