941 entry daha
  • bayıldığım üniversitemdir. andımız olayına kendilerini kaptırmış olan milliyetçilerin şovuna sahne olmuş, tepki gösterilmesi gereği bile duyulmamış, gayet de eğlenilmiştir. birincisi, bu arkadaşların samimiyetini sorgulamıyorum, ama mantıklarını sorgulamamak elde değil, ki "andımız" okuma özgürlükleri ellerinden alınmadı, isteyen her sabah kalkıp "öyle hissediyorsa" okuyabilir, ama aşırı milliyetçi, ideolojik bir "yemin"i küçücük çocuklara her sabah ve sekiz yıl boyunca zorla okutmanın mantıklı olduğunu düşünüyorlardı ki demokratik tepkilerini gösterdiler. kimse de "okutmayız" falan demedi, medeniyeti medeniyetin içinde görmüş oldular. çünkü hatırlıyorum, aynı insanlar okulda açlık grevleriyle ilgili oturma eylemi yapıldığında sanki o eylem namuslarına, şereflerine saldırmış da kendilerine somut bir zarar vermiş gibi çıldırmış, ağır tepkiler göstermişlerdi. ertesi gün de öğrenci merkezi'nde 20 yaşındaki çocuk "benim kürt kardeşiiiiim" diye devam eden aşırı milliyetçi bir karşı konuşma yapılmıştı. o da teknik olarak demokratik bir tepkiydi ama açlık greviyle ilgili eyleme gösterilen ağır tepki değildi.

    milliyetçilerin ülkeyi kendi doğru bildikleri "tek" şey etrafında ve gerekirse "zorla" birleştirmeleri gerektiği inançları bize dün çok güzel bir şey gösterdi: her eylem bu şekilde gerçekleşmeli, yapılabilmeli, müdahale edilmemeli, isteniyorsa aynı demokratik ifade şekliyle uygun bir zamanda kimseye müdahale etme isteği duymadan karşılanmalı. gerçekleşen eylemi özetliyorum:

    - 13:50'de "öğrenci andı" okundu, bazı yerler şu şekilde tekrarlandı:

    türküm! tüüüürküm! varlığım türk varlığına armağan olsun! türk varlığına! armağan olsun! armağan olsun!

    - kim ne derse desin aşırı milliyetçi ve ırkçı ideolojik bir söylemin çok dünyevi ve insancıl, belki biraz modern bir coşkuyla "bis" yapılarak tekrarlanması ve oradaki gaz çok komikti.

    - bizim arkadaşlardan bazıları merak edip içeri girmişlerdi, başında anons da yapıldı "lütfen okuyacak arkadaşlarımıza engel olmayalım", zira kendileri zamanında oturacak arkadaşlarımıza engel olmaya çalıştıkları için herkesi kendileri gibi zannetmiş olmalılar.

    - kimse engel olmadı, kimse tepki göstermedi, içeri giren arkadaşlar balkona döndüler, herkesten kahkaha koptu, herkes, ama o balkondaki bizim tanıdığımız veya aşina olduğumuz grubun dışındaki birkaç yetişkin insan da dahil herkes çok çok eğlenmişti. bir on beş dakika falan eğlendik sanırım. sonra birbirimizi atatürk'e şirk koşmakla falan suçlayıp daha da eğlendik.

    - arkadaşların gayet demokratik haklarını icra ederek sergiledikleri şovun sonunda "ne mutlu türk'üm diyene" sloganından sonra dağılındı, bir saniye bile ara verilmeden radyodan "dımtısdımtıs"lı bir şarkı girildi. bir an "onuncu yıl remix olmasın bu" dedim ama gayet tekno bi şarkıydı.

    sonuç:

    - bu insanların en azından küçük de olsa bir bölümü eminim ki ellerinden alınan şeyin bir hak veya özgürlük değil, başkalarına zorla bir şey yaptırma lüksleri olduğunu anlamışlardır, zira kimse çıkıp "sen nasıl andımız okursun" falan demedi, herhangi bir karşı slogan, protesto olmadı. isteyen gayet de andımız metnini okuyabiliyordu. kimsenin okuması engellenmedi.

    - koç üniversitesi gibi beyaz türk'ün harman olduğu yer olarak bilinen bir yerde çok çok cılız sayılabilecek bir kalabalık vardı. hatta ona kalabalık demeye bile dilim varmıyor. kalabalıkçık. kemalist popülasyonun yüksek oranda olduğu düşünülen bir ortamda bile belli bir kalabalığın üstüne çıkılamamış olması bence kendini kemalist veya benzer çizgide tanımlayan insanların bile "andımız" meselesini pedagojik açıdan manasız ve mantıksız bulmalarını gösterebilir. benim tanıdığım sıkı ulusalcıların bazıları bile "tamam biz milliyetçiyiz ve bunda bir sorun görmüyoruz ama küçücük çocuklara asker gibi yemin ettirmek..." falan demeye başlamışlardı zaten. belki gezi olaylarında gerçek dünyayı ve özellikle muhalefet tarafının atatürk'ün altında birleşmediğini anlamaya başlamışlardır.

    - oturduğumuz balkonda otuzlu yaşlarda bir kadın vardı, öğrenci olduğunu sanmıyorum. hoca da olduğunu sanmıyorum. büyük ihtimalle çalışanlardan biri ya da bir ziyaretçiydi. çok cımbızla çekilmiş örnek gibi olacak ama o yaşlardaki, özellikle bu tür ortamlarda bulunma ihtimalleri olan insanlar biraz daha ulusalcılığa yönelik oluyorlar ve fikirlerinin değişmesi biraz daha zor oluyor, yoksa genç insanlar reel dünyaya daha kolay adapte olabiliyorlar. neyse, kendisine yaşlı demiş olmayım, ben de o yaşlara yaklaştım ama öğrenciyim, çevrem daha dinamik. o da olayın başından sonuna kadar bizimle aynı tepkileri verip eğlendi, bundan da mutlu oldum. kendisine daha sonra ortama giren başka çalışanlar da katıldılar, örneklemimiz genişledi ve şu sonuca vardım:

    akp'nin ifade özgürlüğü konusunda gerçekten belki de cumhuriyet tarihinin en kötü performansını sergiliyor olması, ülkedeki genel milliyetçi görüşün de halen kalıntı olan etkisini görmezden gelmemizi gerektirmiyor. orada etrafımda sadece 20-25 yaşlarında heyecanlı küçük bir grup marjinal görüşte gençler yoktu, okul çalışanları, daha önceden ulusalcı olduğunu bildiğim birkaç insan, ve öğrenci merkezinde konuyla ilgilenmeyen kocaman bir güruh vardı.

    yani insanlar belki bazı şeylerin olması gerektiğine, doğrusunun o olduğuna o kadar inandırılmışlardı ki sorgulamamışlardı bile. bazısı sorgulamıştı ama ilgilenme gereği duymamıştı. bazısı ilgilenmişti ama dile getirirse tepki göreceğini zannediyordu. o gün orada artık bir şeyleri söyleyebildiğimizi gördük.

    eyyoğrlamam buğadar.
542 entry daha
hesabın var mı? giriş yap