24 entry daha
  • güneydoğu'nun çorak yollarında, kavurucu sıcağının altında yorgunluğuna, bitkinliğine aldırmadan elinde üç telli sazıyla yürüyen bir adam vardı. üzerinde hafif lekeli yine de bembeyaz (isterseniz masmavi) hırkası, çıkınında birkaç dilim ekmekten ibaret öteberisiyle köyüne doğru ilerliyordu bu adam. hava kararmasına yakın köye ulaşınca ışıkların yandığı kahvehaneye doğru yürüdü.
    kapının bitişiğinde tahtadan bir sandalyede kurulmuş nargile tüttüren, iri yarı, topluca bir adam yüzünde samimi gülümsemeyle "hoşgelmişsin bahtiyar, şükür kavuşturana. hele bi çay iç, dinlen." diyerek adının bahtiyar olduğunu öğrendiğimiz adamı masasına davet etti.
    hemen bir iskemle kaptı bahtiyar ve yanına oturuverdi adamın. çaylar söylendi ancak bahtiyar'ın tek düşündüğü sevdiğiydi. "nedir yıllar sonra seni buraya getiren bahtiyar?" diye sorunca nargile tüttüren adam, bahtiyar'ın kupkuru morumsu dudaklarından yalnız "bir haber var mı?" sözleri döküldü. bu soruyu duymayı beklermiş gibi hiçbir değişime uğramayan yüz ifadesiyle adamcağızdan "jandarma köylerini boşalttı bahtiyar. o günden beridir haber yok. büyükşehre gitti diyolar. söylentidir tabi. bırak artık bu sevdayı bahtiyar. aslan gibi delikanlısın" karşılığı geldi. bir süre, öylece kalakaldı bahtiyar. yüzü asılmış, sesi soluğu kesilir gibi olmuştu. boğazına koca bir taş oturmuştu sanki.
    gayriihtiyari, uzun kollu sazının teline iki vurdu bahtiyar. kimseden çıt çıkmadı... herkes bir anda başını sesin geldiği yöne doğru çevirdi. "fanidir, dünya fani! alır da vermez yari. bu tükenmez derdimi..." hınçla vuruyordu sazına bahtiyar. sessizce meydan okur gibi... boynu eğik, kendinden geçmiş bir vaziyette, kan ter içinde tıngırdatıyordu sazını. bütün kahve, hatta bütün köy buz gibi kesilmiş, donup kalmıştı...

    bir bahtiyar vardı, o bahtiyar ki, akademik çevrelerde adı duyulmamış, hiç kimseden hiç bir çıkar beklememiş bahtiyar'dı... koğuşunda sık sık gözleri uzaklara dalan, yüreğindeki yaraya katlanmaktan başka çaresi olamayacağından mütevellit sürekli acıyan yüreği parçalanarak öldü saz çaldığı için sürgünlere yolladığınız o bahtiyar...

    ** yazılanlar, hayal ürünüdür, gerçekliği yoktur. şiirinden yola çıkarak yazdığım hikaye gibi bir şeydir. hem zaten bahtiyar kimdir, nedir, nasıl bilebiliriz ki? dinleyen ya da okuyan herkesin başka başka bahtiyar hikayeleri vardır yada olmuştur, olacaktır da...
43 entry daha
hesabın var mı? giriş yap