4 entry daha
  • galata'da çok güzel dükkanları vardır.

    yaklaşık iki ay evvel, bunlardan birinin camekanına bakıp şöyle düşünmüştüm;

    '' bu denli sebat gerektiren bir şeyi acaba ömrü hayatımda ben hiç yapabilecek miyim?''

    feci bir hayranlıkla doldum adamlara karşı. düşünsene, bir ömür aynı konuda odaklanıp, bundan bıkmamışsın. vallahi bravo. obsesyonun yüceltilmiş* hali gibi.

    ben ki örgüden hiç anlamam, elime aldığım an sıkılırım, düğme dikerken ruhum daralır, sarma sarmak, mantı doldurmak vs gibi şeyleri çok canım isterse yaparım ama fenalık basar. ilkokulda arkadaşlarım peçete, silgi, poşet (valla vardı böyle bir şey, ne saçmaymış) pul filan biriktirirlerdi. ben bir kez bile böyle bir şeyi beceremedim. isteyip de yapamadım yani. olsun benim de bir poşet yarım kalan atkım var. başlamışım ama gerisi yok.

    aynı biçimde tekrar eden işleri yaparken ya da tek bir şey üzerinde uzuuuun zaman uğraşmam gerekirse, çok zorlanıyorum. ve bıkıp usanmadan bu hususta kendimi terbiye etmeye uğraşıyor, her defasında biraz daha artan bir hayal kırıklığı ile kalakalıyorum. yapmak için gösterdiğim azmin onda birini bu tür işleri yaparken gösterebilmiş olsam sorun çözülüverecek halbuki.

    ama bana uğraş meselesinde teklik yetmiyor.bir mevzuuya uzun yıllar adayamıyorum. bir çok mesele ve iş için parça parça zamanlarda gayet başarılı bir konsantrasyonum var ama.

    tek bir noktada odaklanmış olarak uzun yıllar kalabilmek için insanın fıtratında bunun karşılığının olması lazım. belli ki bende bu yok.

    iki aydır arada sırada filatelistler aklıma geliyor. resmen, kendimdeki bu eksiğin temsili resmi oldular.

    dün gece rüyamda uzun uzun gezip çok kıymetli bir pulu aradım. pullardan da zerre anlamam. sonuç? sabah kendime kızgın uyandım.
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap