9 entry daha
  • ortaokulda iken yaşadım ilkini, iliklerime kadar. çok acıydı gerçekten. aslında öyle abartılacak, senaryolara konu olacak bir hikaye de değil ama o yaştaki bir bünyeye bıraktığı etki oldukça fazla. yatılı okuldaydım, ortaokul 1 ya da 2. sınıfım, bayram tatili idi sanırım, otobüs terminaline ulaşıp oradan ailemin yanına gideceğim. nasıl heyecan, nasıl sevinç anlatamam. zaten özlemişim anamı, babamı, köpeğimi bir yığın. ohhh o an dünya aydınlık, berrak tertemiz ve her şey net kafamda. içimdeki sevinç muazzam. dolmuştan indim, terminale doğru yol almaya başladım, elimde kocaman bir valiz. içi, kirli mavi donlarım ve üzerine ad ve soyadımın baş harflerini nakşettiğim gömlek ve kamyoncu atletlerimle dolu. yolda bir adam gördüm, tezgah açmış, siyah tenli ama öyle sütlü çikolata gibi güzel bir siyah değil de nasıl tarif edeyim, kara sarı bir adam. sakalları seyrek ve biraz uzun. gözleri sarı mı desem kara mı desem bilemedim, otuzlu yaşların henüz başlarında. ilgimi çekti, bul karayı al parayı oynatıyor ve eğer fincandaki parayı bulursan sana çin malı ucuz saatler, çakmaklar falan veriyor. amacım bir saat almak, ama radyolu saatlerden, bir tane de babama çakmak almak. cebimde ne kadar para olduğumu bilmiyorum ama 15 dakika içinde, ayırdığım yol parası hariç, tamamını o adama bıraktım. saat ve çakmak yok elbette. paramın bir miktarını olsun geri verir mi diye gözlerinin içine öyle bir baktım ki oralı bile olmadı. mekanikleşmişti sanki, işi buydu ve benim bu talebim kurallar dahilinde değildi. o zaman, taa ciğerlerime kadar dolandırıldığımı hissettim. belki öyle değildir ama ben öyle hissettim. çok saf ve küçüktüm, yazık la benim o halime, şimdi gene üzüldüm. başından dedim bundan senaryo çıkmaz diye.
161 entry daha
hesabın var mı? giriş yap