3 entry daha
  • "iyi ki kanatlarin var senin"

    kemal sayar’in ucuncu siir kitabi ricat ile san francisco donusunde bulustum. sierra daglarinin karli zirveleri altimizda uzanirken, olusum sureclerine yakindan taniklik etme ayricaligina sahip oldugum siirlerin buyusuyle zamanin akip gidisini farkedemedim.

    ricat; zeyl, ricat ve montreal mektuplari'ndan olusuyor. zeyl'de sairin oglu ile konusmalarina tanik oluyoruz. dylan thomas'in "do not go gentle into that good night" siirindeki geceye, karanliga, gunun olumune ofkenin aksine sair, gunduzu, aydinligi ve derin bir iyimserligi koyuyor. ogluna, her yeni gunde insani sasirtan bir mucize olan hayati zarif bir dille tanimliyor. kosarken, ucarken, duserken, gulumseyen gozlerle bizi izleyen ve en umulmadik zamanda yanaklarimiza buseler koyan hayatin portesi bu.

    bir dag yolculugu'nda, insanin asil yuruyusunun, yolculuklarin anasinin kendi icine dogru olan oldugu resmediliyor. saire gore biteviye kendine donen, hic bitmeyen, hic durmayan bir yuruyus, susmayan sularin sesizliginde bir durus, bir egilisin oykusuydu bu yolculuk.

    dans eden psikiyatristler siiri, postmodern dunyanin sikisip kalkmis ruhlarini tedavi etmeye yeltenen ruh hekimlerinin acmazlarina isaret ediyor. aslinda kimdi tedavi edilen, kimdi eden acmazinin siirsel bir anlatimidir denilebilir. psikoterapinin bir anlamda insanin kendi yaralariyla avunmasi oldugunun alti ustalikla ciziliyor. kitabin ilerleyen bolumlerinde, modern psikiyatrinin insan ruhundan millerce geride oldugu elestirisi yankilandiriliyor:

    "neme gerekti benim tababet-i ruhiye
    kac ormanda kayboldum ararken
    kendi izimi, kac ses yanki vermeden,
    dondu gitti, eyvah ki eyvah."

    bilardo oynayan islamcilar siirinde, ilk genclik yillarinda idealist yol arkadaslarinin gecirdigi donusum oykuleniyor. bir uygarlik goz gore gore katledilirken ve tum dunya bu yanilsamanin ortasinda uykuya dalmisken "dunyayi unutmaktan baska" dilekleri olmayan genc adamlara donusumun huzunlu bir oykusu bu. "askin bahcelerine" degil de "okullara ve bankalara" seyretmenin siiri. ormanin derinliklerinde vasaklar irkilirken hala o gocebe ruhunu koruyabilmis olmanin anlatimi belki de. bir anlamda gencligin yitirilisine bir yas tutma, zaman ve mekanin sinirlari icinde bir kendi kendine bir yakaris, inanc ve ulkulerinden geri cekilen bir topluluga yazilmis dokunakli bir mersiye.

    montreal mektuplari'nda, uzun bir yolculuga cikarken bohcasinda kendi gecmisini goturen bir yol gezgininin onu bekleyen bir kent ile elest bezminden asina dostlarla kucaklasmasinin lirik anlatimini buluyoruz. her biri basli basina cozumleme gerektiren bir anlam yogunlasmasi, taptaze bir lirizm ile orulmus siirler bunlar. kahramanlari sadik, sara, jaswan, cori, nur hanim, laurance, serafeddin ile dostlarla baslayip, dostlarla biten bir yolculugun, vuslatin ve ayriligin siirleri. montreal mektuplari'ni ingilizceye cevirerek siirlerin kendi kahramanlarina ulasmasina katkida bulunmus olmaktan da kendi adima goneniyorum.

    kemal sayar'in siirleri telkari incelikte bir duyarlilikla islenmis, derin bir birikimin urunudur. kendi kulturunu bir batili gibi disardan gorerek, anlayamayan onca sair ve entelektuel arasinda kemal sayar'in siiri hem dogu'lu hem de entelektuel olmanin kesisim noktasi olarak ortaya cikiyor. adeta west-ostlicher divaninin "itiraf ediniz, dogunun sairleri batininkilerden buyuktur" tanikligini dogruluyor: "dogu diye bir yer var ve oraya aittir ruh!"

    kemal sayar, kulturel gecmisimizi diyalektik olarak toptan yadsiyanlara, siirleriyle "gelenegi olmayan bir siirin gelecegi de olmaz" diyor. birikimi ve sindirilmis kulturu onemsiyor. tasavvuftan psikanalize uzanan esintiler sarmaliyor siirini ve "yollar hep bir cembere doner" de "biz icinden cikamayiz zamanin, ancak yolumuzu isitirsa melekler" diyor. sair icin yasamdaki hersey bir imgedir, bir imge kaynagidir, ustelik de "pastoral"dir. beraberinde arketipler tasir. ayin sesi vardir, gulun sesi ve de gunun. hatta sessizligin bile. hayatla olum arasindaki iliski mistik bir ruhla islenir siirden siire.

    kuslar, inci taneleri, ucurtmalar, igdeler, melekler, gelinlik kizlar, bilardo toplari, kelebekler, albatroslar, havariler, eskimolar, yerliler, ceylanlar, mihr u mahlar arasinda otelere, indikce derinlere inilen bir yolculuga cikmak istiyorsaniz, auden'den, eliot'a, celan'a uzanan bir haykirisi cagristiran kemal sayar'in ricat kitabi, insanin kendi icindeki bosluga bir kok salma girisimi olarak, bir basucu siir kitabi olmaya aday olarak okuyucusunu bekliyor:

    "gitmek bukulmektir yalnizliga
    ...
    hep gidecekmis gibi yasarsin da
    dunyada bir gurbet tadi olur agzinda."

    samet kose
    03.06.2003
198 entry daha
hesabın var mı? giriş yap