2 entry daha
  • kitabı henüz bitiremedim ama sanki anladığım bölümleri arttı gibi. güzel dilimizin sınırlarının benim bildiğimin çooook ötesine uzandığı kanaati uyandı bende bu kitap sayesinde. kafa karıştırıcı bir anlatımı var. kahramanlarının sürekli kafa sesiyle konuşmaları, diyaloğun az olması ve anlatıcının monologlarının dahil olması ile kaotik bir okuma olup çıkıyor. okuyucuyu kendine çekmeyen, hatta iten, okurdan çaba sarfetmesini isteyen bir kitap. okurun kitabı sevip sevmemesi önemli değil de kitabın okuru kabul etmesi önemli sanki.

    yabancı bir dilde okuyormuş hissi uyandırıyor ben de. kelimelerin tek tek anlamlarını bilirsin de, kelimelerden oluşan her cümleyi anlayamazsın ya. ne anlatıldığını anlarsın ama dilin inceliklerine, açılımlarına henüz vakıf olmadığın için metnin edebi lezzetini fark edemezsin. işte öyle bir şey.

    anladığım kadarıyla, 60larla başlayıp 80lerde iyice yaygınlaşan gecekondu semtlerinden birinde; çukur mahallesi'nde geçiyor hikaye. yozlaşan, ekşiyen, bozulan devranın yeni düzenine ayak direyen, oldukları gibi kalmak isteyen, kafa tutan iki delikanlının hikayesi bu. zekeriya, yakışıklı, solcunun devrimci kanadından olma bir ibne. aynen öyle hem devrimci hem ibne. ama delikanlı ibneymiş.öyle kahvede, haddini bilmeyip diğer küçük oğlanlara yaptıkları gibi, kendisine zarf atan şişko kıçlı adamları evden kapıp getirdiği kasap bıçağıyla doğruyor. hazan’ı seviyor. sonları nice olacak bakalım. bir de sahte diddo yapan medusa benzeri melahat hanım var. sevilmiyor bu kadın, onu anladım. düzenin temsilcisi görevini hikayede başarıyla ifa eden “kement” bey de hiç hırlı biri değil.

    ha bu arada belirtelim; kitap metis yayınlarından çıkmış.
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap