74 entry daha
  • şu lanet ülkede her konu aynı yere çıkar, işte oradadır bu baba.

    ulan gözlerim doldu, ben de bir babayım. eve geç gitsem üzülüyorum az görüyorum diye o gün, adam sırtında çuvalla taşıyor yavrusunun cansız bedenini. bu bir durum, bu bir oluş, bu bir sonuç.

    hayata her yerden ve seviyeden bakmak mümkün. malın teki çıkar "sosyal darwinizm" der öteki dangalak belki "adama bak böyle cenaze taşımak olur mu" der. der oğlu der, var olmak bu çünkü sosyal insan için.

    ama işte o adam bir yerde. senin o zengin dünyanın, mükemmel donatılı dünyanın, varlık, çeşit, nesne dolu dünyanın çok çok uzaklarında bir yerlerde. toprak var o adam için, kerpiç belki veya yığma tuğladan bir ev, bir baraka. kar var, su var, rüzgar var, soğuk var onun hayatında sende hiç olmadığı kadar. beden işi var, yorgunluk var, çok çocuk var, çok eş var belki, işte senin cehalet dediğin belli bir kültür var. eşyaları birbirlerinin yerine kullanmak, çok alakasız bir ihtiyacı çok alakasız bir nesne ile çözmek var. dert var, hastalık var, çözümsüzlük var.

    sen yadırgayacaksın, tuhaf bulacaksın, anlamayacaksın o adamı. saçma, kaba, nobran, cahil bulacaksın. belki sövüp sayacaksın. kürt diyeceksin belki veya dağlı olarak çağıracaksın. suçlayacaksın, kendi hayatından yola çıkıp, imkanlarını ve erişimlerini ve sana sağlananları varsayılan kabul edip sorgulayacaksın bu adamı. "yok mu şahsiyetin? vicdanın yok mu?" diyeceksin.

    ama yok işte!

    yok; yok demenin ne olduğunu biliyor musun bilmiyorum. yok ulan işte! eğitim yok, yol yok, bina yok, araba yok, tesisat yok, hastane yok, internet yok, okul yok, market yok, ekşisözlük yok, mağaza yok, anlıyor musun ne olduğunu? yok! devlet yok, yetkili yok, kimi zaman allah yok!

    sadece şu erişebildiğin internetin ne demek olduğunun farkında mısın acaba? eğitim geçmişinin, sana yüklenenlerin, hayata bakış açının, imkanlarının, doğduğun yerin, anne ve babanın kim olduğunun nasıl bağlantılı olduğunu, seni şu yazıyı okuyan insan olarak şekillendiren tüm geçmiş parametreleri görebiliyor musun?

    yok işte! bu adam için yok bunların hiçbiri. belki askerlik için çıktı köyünden, sonra döndü toprağına. imkanı oldu belki ama o toprağını, dağını, köyünü seçti. anasına, babasına, akrabasına ve mezarlarına yakın olmayı seçti. şehir hayatını bırak dünyanın başka herhangi bir coğrafyasına göre çok çok zorlu ve çetrefilli olan o topraklarda varlığını sürdürmeyi seçti belki. ve belki seçmedi, belki hiç imkanı olmadı. hiç önemi yok bunların, biz o adamı anlayamayız. o adamın baktığı gibi bakamayız hayata. o adam gibi mutlu olamayız küçücük bir şeyden, o adam gibi kaskatı olamayız ölüme ve cesetlere karşı, o adam gibi üzülemeyiz belki küçücük bir fındık faresi öldüğünde ve o adam gibi sevemeyiz hayatını, toprağını, varlığını!

    yok çünkü! o yokluk içinde o adamın hayatını sürdüren sorgusuzluk ve dürüst teslimiyet yok çünkü hayatlarımızda. bir soru işareti kadar mutlu olabiliriz bizler; o ise çuvalda yavrusunun cesedini taşır ve ertesinde belki küçük bir çiçek görüp mutlu olur. sen ben anlayamayız bunu.

    o yüzden tüm bu yokluklara karşın bir kez olsun yargılamayın şu adamı, yerden yere vurmayın. bırakın, küçük bir haber olsun hayatlarımızda. küçük bir bilgi. diğer soru işaretleri gibi. yok olsun yine o adam hayatlarımızdan tıpkı şu an yavrusunun yok olmuş olması gibi. acısını, hayatını sorgulamayalım binlerce kilometre uzaktan. ya kalkıp gidelim ve bir şeyler yapalım illa değişmesi gerekiyorsa veya susup saygı duymayı öğrenelim.
160 entry daha
hesabın var mı? giriş yap