8 entry daha
  • uygarlık süreci kitabıyla klasikleşmiş düşünür. tarihselci bir yaklaşımın en ustaca örneklerinden birini sunmuştur.

    norbert elias işe 20.yy'ın egemen düşünü haline gelmiş yapısalcılık düşüncesine eleştiriyle başlar. yapısalcılığın en önemli iki noktası eşzamanlı yani tarih dışı toplum anlayışı ile kapalı özü dışında toplumdan farkı kalmayan birey anlayışıdır. klasik yapısalcılık anlayışında birey topluma tamamen bağlıymış gibi gözükür. iç deneyimlenme yönünden bu düşünceye saldırılsa da, asıl görülmesi gereken yapısalcı öznenin "kara kutu" oluşudur. yani yapısalcılık, descartes'ten bu yana uzatabileceğimiz, gizli ve kapalı öze sahip özne düşüncesini devam ettirir. bu zaman-mekan dışındaki özne figürü topluma bakışımızı saptırmaktadır. elias, tam tersi noktadan hareket ederek, özneleri atomize değil, birbirlerine sosyal, kültürel, ekonomik açıdan bağımlı figürasyonlar olarak ele alır. elias, düşüncesinin temelinde yer alan tarihselcilikle, descartes'tan uzanan bu özne anlayışının insanın evren merkezinden atılmasıyla oluştuğunu gösterir.

    elias'ın diğer yapısalcılık eleştirisi tarih dışı ve statik toplum anlayışına yöneliktir. elias bu düşüncenin sebebini, 19.yy'ın hareketli düşünce anlayışına karşı korku olarak gösterir. yani statik toplum anlayışı; sistem ve denge kavramlarını kullanarak büyük muhafazakarlığını göstermektedir. bu muhafazakarlaştırma çabası, ampirik verilerle de gözükebilen, toplumun aslında bir süreç olduğu gerçeğini baskılayamaz. çünkü, elias'ın deyimiyle psiko-oluşumsal ve sosyo-oluşumsal değişimler gözümüzün önündedir.

    bu değişimler uzun zamanlı incelendiğinde ve kısa zamandaki istisnalar gözardı edildiğinde, toplumların belli bir süreci gerçekleştirdikleri gözükür. bu süreç uygarlıktır. ancak elias'ın uygarlık tanımı, duymaya alışık olduğumuz uygarlık tanımlarından farklıdır. o'na göre uygarlık, batı'nın özbilincini yansıtan bir şey değildir. uygarlık; insan duyguları üzerinde dış ve iç etkiler ile yaratılan baskılanma ile insan duygu ve düşünüşlerinin değiştirilmesidir. yani uygarlaşma, duygu denetiminin artmasıdır. yani uygarlaştıkça kişinin kendine yabancılaşması olgusu daha da belirginleşir.

    döneminin egemen ideolojisi olan yapısalcılığa çok isabetli eleştiriler getiren elias, uzun süre görmezden gelinmiştir. günümüzde ise, sosyolojinin en büyük başyapıtlarından birini vermiş ve çok önemli bir kuram geliştirmiş bir düşünür olarak anılmaktadır. kendisi, düşüncesinin aşılması ve tarihin tozlu raflarına karışması gerektiğini söylese de, bir klasik olarak her zaman sosyolojinin gündeminde yer alacaktır.
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap