14 entry daha
  • kitaba dair vikipedi'de verilen bilgi: 1950'lerin başında bukowski, iki yıldan az bir süre abd posta idaresi'nde posta kuryesi olarak çalıştı. 1955'te ölümün ucundan döndüğü alkol komasından dolayı hastaneye kaldırıldı. taburcu olduktan sonra bir daktilo satın aldı ve şiir yazmaya başladı.1957'de barbara fry ile evlendi fakat 1959'da boşandılar. bukowski, şiir yazmaya ve içki içmeğe devam etti ve sonra los angeles'taki postaneye geri döndü.
    1969'da black sparrow yayınevi'nden ömür boyu 100 dolar maaş teklifini alınca postaneden ayrıldı. bir mektubunda şöyle bir açıklaması vardı "iki seçenekten birini seçmek zorundaydım: posta ofisinde kalıp delirmek ya da yazmaya oynayıp açlıktan ölmek. ben aç kalmayı seçtim." posta ofisini bırakalı bir ay olmadan bukowski postane ismindeki ilk romanını bitirdi.

    kim ne derse desin, bukowski okumayı seviyorum. dümdüz yazıyor (yazmış), süslemeden ve en ufak bir kaygı gütmeden. hayatını hazlarına adamış; içmek, düzüşmek, at yarışı. ve bu hazlarının yinelenen kısır döngüsünü anlatmış durmuş, tüm bunlara rağmen seviyorum tarzını.

    --- spoiler ---

    yine akşamdan kalmaydım ve sıcak dayanılır gibi değildi -kırk derecelik bir hafta. her gece içmeye devam ediyor, sabahları taş ve her şeyin olanaksızlığıyla yüzleşmek zorunda kalıyordum. çocukların kimileri afrika güneş kaskları ve gözlükleri giyiyorlardı ama ben, hep aynıydım, yağmur ya da güneş- yırtık pırtık giysiler, çivileri ayaklarıma batan eski ayakkabılar. mukavva parçaları koyuyordum ayakkabalarımın tabanlarına. bir süre için iş görüyorlardı, ama çok geçmeden çiviler topuklarıma batmaya başlıyorlardı yine. viski ve bira terliyordum, koltuk altlarımdan, ve sırtımda bir torbayla dolanıyordum çarmıh misali torbadan dergiler çıkarıyor, binlerce mektup dağıtıyordum, güneşin altında kavrulup sendeleyerek.

    * bana vız gelir. kıçını öpecek değilim. ya işi bırakırım ya da açlıktan ölürüm; başka yolu yok.

    * bütün bu postacıların yaptığı, mektuplarını kutulara atmak ve düzmekti. bu tam bana göre bir işti, ah evet evet evet.

    - “ya köpek?”
    - “köpek de senin olsun” dedim,
    - “seni özleyecek.”
    - “ne güzel, birisi beni özleyecek.”

    * ya bütün dünyayı istiyordum ya da hiçbirşeyi.

    * yemek sinirlere ve ruha iyi gelir. cesaret mideden gelir, gerisi boştur.

    * iş, bir hava saldırısı anında düzüşmeye çalışmaya benziyordu.

    * hapiste güvence altındaydı insan. 3 metrekare. ne ödenecek kira, ne kamu hizmetlerinden yararlanma, ne gelir vergisi, ne çocuk yardımı. ne taşıt plaka ücreti. ne trafik cezaları. ne içkili araba kullanma suçu. ne at yarışlarında kaybetme. ücretsiz sağlık hizmetleri. kafanın uyuştuklarıyla yaptığın yoldaşlık. kilise. tokmakçılık. bedava gömülme.

    * herkesin sürdürdüğü türden bir yaşam: bizi öldürüyor.

    * bütün dahiler ayyaştır.

    * cenaze törenlerinde bir iş vardı. olaylara daha iyi bakmanı sağlıyorlardı. hergün bir cenaze töreni olsaydı, köşeyi çoktan dönmüştüm.

    * saçımı taradım. keşke şu suratımı da tarayabilsem, diye düşündüm.

    * sabahleyin, sabahtı ve ben hala yaşıyorum.

    --- spoiler ---
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap