5 entry daha
  • kendisi, epeyce uzun tuttuğu türkçeye kazandırdığı odysseia’nın önsözünde; “homerik eposları en önce ben mme dacier'nin salon fransızcasından okumuştum. fakat altı, yedi senemi homeros'un dilini tahsile, filolojik, historik ve arkeolojik etütlere sarf etmeden, victor berard'ın yayınlarını mütalâa etmeden; öbür yandan da gök türklerin yazıtlarından, uygur anıtlarından ön asya ve küçük asya fatihleri oğuz türklerinin onüçüncü ve ondördüncü asır betiklerine ve dede korkut kitabı gibi ulusal eposlarına nüfuz etmeden homerik eposların çeşnisine erişmek mümkün olmamıştır. kullandığım üsluptaki arkaik renklerin sebebi iki devrin yaklaştırılmasıdır: otuz bu kadar asır evvel balkanlara, tesalya ve makedonya'ya, peleponez'e, ege denizi sahil ve adalarına, ionya'ya, akınlar edip yerleşen akhai, danaos ve nihayet dor hanlarının homerik eposlarda tasvir edilen devrini, oniki asır evvel ön asya ve küçük asya'ya akınlar edip oralarda yerleşen oğuz hanlarının, onüçüncü ve ondördüncü asır betiklerinden ve dede korkut eposlarından anlaşılan devrine aklımla ve gönlümle yaklaştırdım; bununla beraber, zamanımızın, tabir caizse, potansiyel dil çeşnisinden de aklımı ve gönlümü uzaklaştırmamağa çalıştım; işte bu tercüme, bu emeklerin bir verimidir.”(sf:52)der.

    destan, odysseus’un, truva savaşı sonrası evine dönüşün (on yıllık) hikayesidir. bu destan, genel olarak kültürel bakımdan başta avrupa olmak üzere, çevre coğrafyalarda yaşayan bütün toplumları etkilemiş; özel olarak da, shakespeare’den james joyce’un eserlerinin kurgularına kadar nüfuz etmiştir.

    itiraf etmeliyim ki, öğrencilik yıllarımda iliada ile birlikte odysseia’yı a. kadir/azra erhat çevirilerinden okumuş, bunların yanındaki ahmet cevat emre çevirisinin –haksızlık ettiğimi şimdi anlayarak- kapağını açmamıştım. şimdi, ulysses’le birlikte okuduğumda; görüyorum ki, a kadir/azra erhat çevirililerinin başarılarının arkasında, bu önceki çevirilerin önemlice payı var.

    müellifinin bizim kuşaklarca bilinmeyen değerini de teslim etmek gerekmektedir. o, doğduğu çok dilli girit’inden -mübadil olmaksızın- kurulan ulus devletin içinde yer aldığı hayatının bu ikinci döneminde, osmanlının pek çok entelektüelinden yoksun yeni türkiye’nin çoraklaşmış kültüründe dil alanında her daim parlayan bir yıldız olmuş.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap