5 entry daha
  • 1905’te veya resmi kayıtlara göre 1319’da istanbul küçük çamlıca’da bizans manastırı’nın temelleri üzerine yapılmış bir köşkte doğmuştur.
    suat derviş, her şeyden önce bir yazar ve gazeteciydi. bir köşkte başlayan mutlu çocukluk günlerinden yalnızlık içinde öldüğü ve cenazesini komşularının kaldırdığı feriköy mezarlığında biten yaşamına şiirler, romanlar, hikayeler, gazete makaleleri ile birlikte sıcak dostluklar, kardeşlikler ve hiç birinden pişman olmayacağı aşklar sığdırdı.
    nazım hikmet’in “ağlasa da gizliyor gözlerinin yaşını; bir kere eğemedim bu kadının başını” diye şiirler yazdığı bu mağrur kadın, reşat fuat baraner’in karısı olarak tanıtıldığında hiddetle ayağa fırlayıp “ben, yazar suat derviş’im! kimsenin karısı olarak yâd edilemem!” diyecek kadar kendisinin farkındaydı. bu yüzden, aristokrat tarihi ile barış ve kardeşlik içinde yaşama isteğini en iyi ifade edebildiği kesimi hiçbir zaman barıştıramadı. belki de “ben suat derviş’im” dediği için, bugüne kadar kimse onu hatırlamak istemedi ve adı unutturulmaya çalışıldı. ama imzasını kullanamadığı için yazdığı masallardan izini süremeyen çocuklar, çok başka bir yerde; cinsiyetlerinden dolayı birilerinin eşleri, kızları veya kardeşleri olarak tanınmak istenmedikleri, sadece kendileri olarak var olmanın mücadelesini verdikleri bir yerde, bir zaman diliminde ona tekrar rastladılar ve onu tanıdılar...
73 entry daha
hesabın var mı? giriş yap