aynı isimdeki diğer başlıklar:
537 entry daha
  • ben ki; istanbul' dan çok değil, 3-5 gün ayrı kalayım, istanbul' u deliler gibi özlerken; kaş' ta 1 hafta kalmama rağmen istanbul aklıma dahi gelmedi. bu durum kaş' ın huzur verici güzelliğiyle mi alakalı yoksa gerçekten istanbul' un beni artık yavaş yavaş boğmaya başlamasıyla mı alakalı pek emin değilim. buna bir sonraki tatilimde karar vereceğim sanırım.

    tatil anlayışınız gideyim de biraz kafa dinleyeyim, iç huzura kavuşayım, gezeyim, türlü heyecanlar yaşayayım, senenin yorgunluğunu biraz olsun atayım şeklindeyse kaş tam size göre. öyle eller havaya, vur patlasın çal oynasın bir yer değil yani. olmasın da zaten, hatta hep böyle kalsın.

    eğer kaş' a hava yolu ile antalya havalimanı üzerinden gelecekseniz size tavsiyem bundan vazgeçmenizdir. çünkü antalya havalimanı' ndan kaş' a kendi imkanlarınızla gelecekseniz önce havalimanından her yarım saatte bir kalkan ve otogara giden 600 numaralı belediye otobüsüne binmeniz gerekmektedir. havalimanı-otogar arası yaklaşık 50 dakika sürmektedir. otogardan da kaş' a yine her yarım saatte bir otobüs kalkmaktadır. antalya-kaş arasının da 4 saat sürdüğü düşünülürse otobüs bekleme durumunuza göre sadece havalimanından kaşa gitmek 5-6 saat sürebilmektedir. uçacağınız havalimanına giderken yolda geçen süreyi, havalimanında bekleme süresini, uçuş süresini hesaba katmıyorum bile. tüm bu süreler ve masraflar dikkate alınırsa otobüsle herhangi bir aktarma yapmadan kaş' a direk gitmek bence daha mantıklı. bir de dalaman havalimanı üzerinden gidilebilir ki ben bu yolu kullanmadığım için bilgi veremeyeceğim.

    ister havayolunu ister karayolunu kullanarak bir şekilde kaş' a vardınız. peki ne yapmalı? öncelikle şunu belirtmekte fayda var: kaş' ı diğer tatil belderinden ayıran en önemli fark türlü atraksiyonlarda bulunabilmenizdir. sadece ye-iç-yat-yüz-güneşlen mantığındaysanız kaş' a gelmeyin bile. çünkü bu kaş' ın kültürüne ters. kaş' ın 35-40 km etrafında görülecek örenyerlerini görmeden ve kaş içinde yapılacak türlü aksiyonlara katılmadan kaş' tan dönmek sanki tatili biraz boş geçirmek demektir. bunlardan sizlere yazının devamında bahsedeceğim.

    her yerin kendine özgü artıları ve eksileri vardır. eğer bu eksiler artılardan nitelik ve/veya nicelik olarak fazla ise oranın pek bi albenisi yoktur. muhakkak kaş' ın da her tatil yöresi gibi eksileri var. başta koyların birbirinden uzak olması ve ulaşımın pahalı olması bunlardan bir kaçı. örneğin minibüsler yarım saatte bir kalkıyor ve 1 km' lik bir mesafe için bile 2 tl ücret almaktalar. gerçi otostop da çekebilirsiniz. muhakkak yerli veya yabancı birileri sizi arabasına kabul ediyor.

    tatilin ilk günü pek sayılmaz derler, zaten yol yorgunusunuz, biraz dinlenmeniz ve enerji toplamanız gerek. biraz dinlendikten sonra havluyu en yakın kayalık veya plaja atabilirsiniz. gerçi ben eski bir amatör yüzücü olduğum için çukurbağ yarımadası ile marina arasında mekik dokudum. denizle seviştim. zaten öyle bir deniz ki kendinizi tutamıyorsunuz. ne kadar yorulsanız da çıkmak istemiyorsunuz. eğer dinlendiniz ve yüzme modunda değilseniz naçizane tavsiyem kaş' ı gezilmedik sokak bırakmayıncaya kadar gezmeniz. ilk günden etrafı öğrenmeniz size o bölgeyle ilgili yapılması gerekenlerle ilgili , yeme-içme mekanları hakkında ve oranın sosyolojik yapısı ve tarihi üzerine detaylı bilgi sahibi olmanızı sağlayacaktır.

    kaş' ta bir çok koy ve plaj var. bunların en bilinenleri küçük çakıl plajı, büyük çakıl plajı, kaputaj plajı ve hidayetin koyu. her koyun ve plajın kendine özgü bir güzelliği var.

    sırasıyla bahsetmek gerekirse küçük çakıl plajı ismini plajda bulunan çakılların küçüklüğünden değil, plajın küçüklüğünden almaktadır. toplasanız 20 kişi plaja sığmaz. kaş merkeze en yakın plaj budur. sadece plajdan değil civardaki otellerin iskelelerinden de girenler var bu plaja. sanırım denizin içinden yeraltı suyu çıkmakta. bu sebepten denizin belli bölgeleri oldukça soğuk olmaktadır. ben buraya sadece bir kere gittim. en azından bir gidilip görülmeli.

    bu plajın yaklaşık 500 m ilerisinde ise büyük çakıl plajı bulunmakta. kapasitesi daha fazla olan bu plajın yamulmuyorsam 6 tane restaurantı vardı ve hayatımın en güzel menemenlerinden birini o restaurantlardan birinde yedim. eğer ön sıralardan kendimize güzel bir yer ayıralım düşüncesindeyseniz sabah biraz erken bir saatte gidip yer tutmanız gerekli olabilir. öğlen vaktine doğru oldukça kalabalık olabilmekte lakin.

    bir diğer plaj ise kaputaş plajı. merkezden patara istikametine giden minibüslerle bu plaja 5 tl karşılığında ulaşabilirsiniz. minibüsten indikten sonra sizi eşsiz bir manzara karşılamakta. denizin ne kadar turkuaz olabildiğinin en güzel örneği. zaten manzarayı görür görmez hemen denize girmek isteyecekseniniz. ancak önce yaklaşık 3 dakika süren bir merdiven yolculuğuna hazır olmalısınız. çünkü uçurum o kadar dik ki sadece merdivenlerle plaja inebiliyorsunuz. eğer o gün şanslı gününüz ise deniz pek dalgalı değildir. ben buraya 2 kere gittim. ilk gittiğimde örtü gibi bir denizle seviştiysem de ikincisinde biraz dalgalıydı. plajda gözleme yapılan yerler var. gözlemelerin tanesi 7,5 lira. ıspanaklı kaşarlıyı tavsiye ederim. bana göre en lezzetlisi buydu. bu plajın hemen yakınında mavi mağara bulunmakta. oraya botlarla geziler düzenlenmekte. isteyen bu botları kullanıp gruplar halinde mavi mağarayı görebilir. isterseniz benim gibi yüzerek de gidebilirsiniz. bu arada hayatımdaki denizde yaşadığım paniği mavi mağaraya yüzerken yaptım sanırım. falezlerin açığında, plajdan çok uzak sakin bir şekilde kulaç atarken denizin üstünde gördüğüm köpürtüler ve o köpürtülerin altında bir karartı görmem bana ne yalan söyleyeyim panik yaşattı. hiç şansımı zorlamadan gerisin geriye döndüm. bu panikte sabah kahvaltıda tanıştığım dalgıç bir arkadaşın caretta caretta kaplumbağalarının çenesinin en az pitbull kadar güçlü olduğunu söylemesi etkili oldu sanırım. gerçi daha sonra bu şirin hayvanların durduk yere kimseye saldırmadıklarını ve bugüne kadar yaşanan tek vaka hariç kaydadeğer pek bir olayın yaşanmadığını öğrenmemle tekrar açıklara kulaç atmaya devam ettim.

    hidayetin koyuna ise kaş merkezden kalkan minibüslerle gidilmekte. zeytin ve incir ağaçlarının altında tam bir kafa dinleme yeri. herkes kendi halinde. gittiğinizde öyle ince kumlu bir plaj beklmeyin yoksa hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz. burda denize kayaların üzerindeki merdivenden giriliyor. su öylesine berrak ki şınorkelsiz bile belli bir derinliğe kadar suyun altını görebilmektesiniz. zaten dalış için buraya tekneler de yanaşmakta. hemen arkada gözleme ve çiğ börek yapan kadınlar var ve gerçekten çok lezzetliler. çayı demlikle vermekteler. benim gibi tek gidenler için sallama çay da yapmaktalar ama ben burda ayran içmenizi öneririm. gözleme 7 tl, ayran 3 tl, çiğ börek ise porsiyonunda 2 tane var ve 6 tl.

    gidilebilecek yerler arasında bir de limanağzı var. buraya karayoluyla gidilemediği için sadece teknelerle ulaşım sağlanabilmekte. gidiş geliş 15 tl. limanağzında 3 tane işletme var. bilal' in yeri. delos ve nuri' nin yeri. ben delos' a gittim. servisi biraz yavaş olmasına rağmen yemeklerinden memnun kaldım. ama bundan sonra limanağzı' na gideceğime hidayet' in koyuna bir kere daha giderim.

    kaş'a giittiğinizde mutlaka kekova turu ve safariye katılın. ben bu turlara xanthos firması ile katıldım ve gayet de memnun kaldım. kekova turu 80 tl ve safari ise 85 tl idi. tabi bu fiyatlar üzerinden pazarlık yapabilirsiniz.

    kekova turu için sizi saat 10' da kaş merkezden alıyorlar ve otobüslerle kekova' ya bırakıyorlar. burada teknelere binip önce akvaryum koyunda demirleniyor. koyun etrafındaki roma döneminden kalma kalıntılar hakkında bilgiler veriliyor daha sonra yaklaşık 40 dakikalık bir yüzme molası başlıyor. bu moladan sonra ise yine etrafında kalıntıların bulunduğu başka bir koyda yine yaklaşık 30-35 dakikalık yüzme molası veriliyor. akabinde kekova adasının kıyısında denizin altındaki kalıntılarla ilgili bilgiler veriliyor. bu noktada teknelerin durması ve insanların yüzmesi yasak. tekneler çok yavaş ilerlediği için kaçırdığınız pek bir şey olmuyor. tüm kalıntıları görebiliyorsunuz. kekova adasının kıyısında gezindikten sonra başka bir koyda hem yüzme hem de yemek molası veriliyor. bunun ardından tekne kaleiçine diğer bir adı simena adlı köye yanaşıyor. burada köylülerden alışveriş yapabilir ve aynı zamanda kaleye çıkabilirsiniz. eğer müze kartınız varsa bedavaya girebiliyorsunuz. yoksa kaleye çıkış ücreti 10 tl idi. ve göreceğiniz manzara karşısında buna fazlasıyla değer. kalenin içinde anadolu' nun en küçük tiyatrosu da bulunmakta. sanırım 6 basamaklıydı. kalenin doğu tarafında ise likya mezarlarını görebilirsiniz.

    safari turu ise daha erken bir satte başlıyor. merkezden 9:30 civari sizi land roverlarla alıp önce sadece resim çekmek için kısa bir kaputaş plajı molası veriliyor. bu moladan sonra ilk önce patara antik kenti gezdiriliyor. yaklaşık bir saat süren bu gezintinin ardından patara plajına gidiliyor. burda yaklaşık bir saatlik yüzme molasının ardından saklıkent kanyonuna doğru yola çıkılıyor. patara plajı türkiye' nin samandağ plajı' ndan sonraki 2. en uzun plajı. yaklaşık 18 km uzunluğunda. uzun plajları oldum olası sevmediğim için bana pek keyif vermedi. ayrıca patara' nın denizi size suyun içinde takla attıracak kadar dalgalı. saklıkent kanyonu' na doğru ormanın içinde su savaşları yapılıyor ki çok keyifli. su tabancalarıyla jip üzerinden diğer jipte bulunanları ıslatıyorsunuz. ancak bidonda bulunan suyu yani cephaneyi idareli kullanmanız gerekmekte. saklıkent kanyonu' na vardıktan sonra bir yemek molası veriliyor. yemeklerin lezzeti doğanın güzelliğiyle ters orantılıydı. oradaki işletmelerin böyle bir yerde bu kadar kötü yemek yapmalarına şaşırıyorsunuz. yaklaşık yarım saatlik bir yemek molasından sonra saklıkent kanyonu' na doğru yola çıkıyorsunuz. kanyon 16 km uzunluğunda ancak kanyonun ilk 6 km' sine kadar yürüyebiliyorsunuz. 6. km' sinden sonra parkur zorlaştığından dolayı tırmanma ekipmansız ilerleyemiyorsunuz. eğer kanyonu baştan sona yürümek isterseniz 2 gün 2 geceyi gözden çıkarmanız gerekmekte. kanyonun yüksekliği 100-400 metre arasında değişmekte ve içinden killi su akmakta. siz de bu akan suyun içinden yürüyerek ilerliyorsunuz. bize tur görevlileri iki opsiyon sundu: ya kanyonun 3 km' lik bölümünü görebilecektik ya da sadece 1,5 km' sini yürüyüp arta kalan zamanla gizlikent şelalesini görebilecektik. biz de 2. seçeneği tercih ettik. iyi ki de böyle bir karar almışız çünkü gizlikent şelalesi görülmeye değer. yine bir kanyonun içinde akan dereden yukarıya doğru yaklaşık 1 km ilerleyerek sonunda şelaleye ulaşabiliyorsunuz. hem şelale hem de geçtiğiniz yol tam bir doğa harikası. kaş' a geldiyseniz burayı da görmeden geçmeyin.

    kaş' ta başka neler yapılır diye sorarsanız dalış yapabilirsiniz, yapmalısınız da. kaş bu konuda su altı zenginliği ile de ünlü. ilk dalışınız deneme dalışı olarak adlandırılıyor ve yaklaşık 5 metre derinliğe kadar bir hoca eşliğinde dalabiliyorsunuz. ben suda çok sakin olduğumdan dolayı 7 metreye kadar indim. ama daha fzlasını istiyorsunuz her seferinde. fiyatı 60-65 tl. denizin altında bambaşka bir dünya olduğunun tanığı olabilirsiniz. ben daldım ve çok keyifliydi. hatta şu an ciddi anlamda bir hobi olarak yapmayı bile düşünüyorum.

    eğer yükseklik korkunuz yoksa yamaç paraşütü de kesinlikle deneyimlenmeli. ben bu tatilimde buna zaman ayıramadım ancak önümüzdeki sene yapmayı düşünüyorum. fiyatı biraz pahalı ve 230 tl. onun haricinde günü birlik turlarla meis adasına gidebilirsniz. bu turlar sizi saat 10' da kaş' tan alıp meis adasına götürüyor. orada saat 16' ya kadar zaman geçirebiliyorsunuz. saat 16' da ise dönüş var. yeşil pasaport ve schengen vizesine sahip pasaportlarla sadece yurt dışı çıkış harç pulu masrafını ödeyerek gidebilirsiniz. eğer vizeniz yoksa kapıda 160 tl' ye vize almak mümkünmüş.

    kaşta merkezde bir çok pansiyon bulunmakta. ben merkeze yakın olmak istiyorum diyorsanız bu pansiyonlarda kalabilirsiniz. ancak ben beton yığının içinde kalmaktansa can mocampta kalmayı tercih ettim. iyi ki de burda kalmışım. evet belki kaş merkeze yaklaşık 1,5-2 km uzakta ancak kafa dinlemek için birebir. ayrıca bu mesafe hiç bir sorun teşkil etmiyor. hemen önünden geçen merkeze giden minibüslerle veya yoldan geçen arabalara otostop çekerek merkeze gidebilirsiniz. acil bir işiniz olması durumunda zaten kamp sahibi güzel yürekli can' da size yardımcı olabilir. bu kampta öncelikle bu işin para için yapılmadığını, işletmenin tamamen müşteri memnuniyeti odaklı olduğunu daha ilk günden fark edebilirsiniz. ben bu kampta 1 gece taş evde ve 5 gece çadırda kaldım ve herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmadım. hatta kamp ortamından dolayı çok güzel arkadaşlıklar edindim.tuvalet ve banyolar gayet temiz. yemekler de hijyenik. sabah kahvaltısı ve akşam yemeği verilmekte. akşam yemeğinden sonra ise canlı müzik yapılmakta. kendinizi gitar ve flütün o güzel ritmine kaptırmak istiyorsanız burayı denemenizi öneririm.

    son olarak kaş' ın mekanlarından da bahsetmek gerekirse her bütçeye uygun mekanlar bulunmakta. dilerseniz pahalı bir balık lokantasında masayı donatıp aşağı yukarı 300 liralık bir hesap da ödeyebilirsiniz ya da tantuni veya pizza sipariş ederek 20-30 liraya öğününüzü tamamlayabilirsiniz. ben bu tatile tek başıma gittiğim için daha çok salaş yerleri tercih ettim. her şey bütçe ve tercih meselesi. bu tatile kafa dinlemek adına gittiğim için barlara pek uğramadım. içkimi ya duvarın üstünde ya da iskelenin kayalıklarında yudumladım. red point' e sadece bir kere girdim. onda da girmem ile çıkmam bir oldu. içerisi çok gürültülüydü.

    bayram tatilini kaş' ta geçiren biri olarak kaş' la ilgili deneyimlediğim en önemli şeylerden bir tanesi bayram tatillerinde ve temmuz ayında kaş' a gelinmemesi yönünde. hem çok kalabalık olmakta hem de nemli ve sıcak. daha çok eylül ayında tadı çıkmakta. hatta aralık ayında bile denizin sıcaklığı 24 derece olmakta imiş.

    son olarak yukarıdaki entrylere göz attığımda kimileri buraya gelinmemesi için kaş hakkında imalı bir şekilde kötü bir yer olduğundan bahsetmiş. ben bu düşüncede değilim. kaş' a gelin, doğanın insanoğluna sunmuş olduğu güzelliklerin tadını çıkarın. ama bunu yaparken kaş' a vefalı olun. eğer ki bir gün kaş' ın üzerine tokiler, yığma binalar yapıldığını, o güzelim arazilerin birilerine peşkeş çekildiğini duyarsanız buna bir kaşlı gibi yine sizin karşı çıkmanız gerektiğinin bilincinde olun.
1463 entry daha
hesabın var mı? giriş yap