2 entry daha
  • şimdi burada çok da detay vermek istemiyorum ama zincirlikuyudan metrobüse bindiğim birgün, kapının önümde açılması üzerine metrobüse ilk ben binmiştim. evet buraya kadar her şey güzeldi, ta ki sağ ayağımdaki ayakkabının, artık ayağımda olmadığını fark edene kadar. peki ayakkabı neredeydi? bir arkamdan gelen, gelmek ne kelime, akın eden gözü dönmüş kalabalığa baktım, bir de ayakkabısız kalan mahsun ayağıma. çabucak karar vermeliydim. söğütlüçeşmeden eve tek ayakkabı ile yürümek mi, yoksa hayatımı tehlikeye atarak, akıntıya karşı yürümek mi? ha metobüsten niye iniyorsun, ara işte ayakkabıyı içerde, diyenleriniz olacak tabi; ama birincisi, ayakkabının dışarı uçtuğuna dair şüphelerim var. ikincisi istanbulun yarısı arkamda lan, o sırada mantıklı düşünmem mümkün mü! tabi ki saçma olanı seçtim ve ayakkabımı kaybettiiiim, diye bağırarak arka kapıdan kendimi dışarı attım. ben bir yandan gülme krizine girmiş, diğer yandan metrobüsün altına bakarken, ne olduğuna anlam veremeyen metobüs insanları da şaşkın gözlerle beni izliyor tabi. neyse, insanlık ölmemiş de adamın biri o kalabalıkta içerden ayakkabımı bulup verdi. aksi gibi metrobüs de çakıldı kaldı, gitmiyor. öyle bir süre ben dışarıda, metrobüs insanları içerde karşılıklı güldük. sonra ben bir sonraki metrobüse binip gittim. anı da burada bitti. güya detay vermeyecektim. yine aldınız lafı ağzımdan hınzırlar.
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap