10 entry daha
  • türkiye'de türkçenin konuşulması ve doğru kullanılması için çaba gösteren bir grup. çabaları takdire şayan. türkiye'de sokaklarda, işyerlerinde ve kamuya açık alanlarda, türkçe doğru bir biçimde kullanılmalı. sadece, "şekli var." diye fransızca ve ingilizce terimler tercih edilmemeli. bunun rahatsızlığını iki gün önce; kodaman abilerin ve büyük şirket yöneticilerinin olduğu bir toplantıya katıldığımda hissettim. change etmek lazım, focuslanmamız lazım, higlight değerler... havada uçuştu. bu abiler türkiye'nin en güzel üniversitelerinde okumuş, en iyi şirketlerde üstdüzey yönetici. kendilerini gayet iyi ifade ediyorlar. fakat kullandıkları yabancı terimler onları bilgili göstermekten çok, kendini kanıtlamaya muhtaç ve biz bir şey biliyoruz havasında göstermekten öteye gitmiyor. benzeri durumlar entellektüel çevrelerde, söyleşilerde de bolca görülüyor. fransızca terimler kulağa hoş geliyor ve sizi bilgili gösteriyor zannederken siz, biz rahatsız oluyoruz, bilesiniz. "biz iki dili de çok kullanıyoruz o nedenle böyle durumlar yaşanıyor." diyorsanız; "dikkat edelim abiler ablalar." demekten başka bir şey yapamam.

    neyse sadede geleyim. grubun şöyle bir sıkıntısı var: grup kurucuları ve bazı üyeleri aşırı milliyetçi duygular barındırıyor. bu duygular zaman zaman faşizme kaçıyor. "burası türkiye, burada bizim dediğimiz, kanunun dediği olur, başka diller kamu binalarına giremez." şeklinde düşünceleri var. türkçenin konuşulduğu bölgelerde, türkçeyi doğru kullanmak önemli. fakat kürt halkının ağırlıklı olarak yaşadığı doğu illerinde, kürtçenin kamu binasına girmesinin hiçbir sıkıntısı yok. bu ülkeyi bölücü bir adım değil, tam tersi birleştirici bir adımdır. insanların devlete olan bağlılığını ve güvenini arttırır. efendim grup üyeleri ısrarla: "türkiye'nin tek resmi dili vardır, o da türkçedir." şeklinde ifadeler kullanıyor. daha sonra ise: "avrupa ülkelerinde böyle bir şey yok. hepsinin tek resmi dili var." şeklinde yalan yanlış ifadelerle bu savlarını desteklemeye çalışıyorlar. cevaban bir şeyler yazdım. burada tekrar yazayım. avrupa'da bulunan ülkelerin hepsinde tek resmi dil yoktur. bazı ülkelerde farklı kantonlar, haliyle farklı diller mevcuttur. farklı milletler ve farklı dili konuşan insanlar iyi kötü birlikte yaşamakta, bizden daha medeni bir şekilde, şu tarihlerde varlıklarını sürdürmektedir. öncesinde ne yaşamışlar, kim kimle iç çatışmalar, savaşlar yaşamış tam olarak bilmiyorum. fakat örnek almamız gereken modelin bu ülkelerde bulunan model olduğunu düşünüyorum. günümüz koşullarında bir dili yaymak, geçmiş ve gelecekle bağ kurmak: o dili zorunlu kılarak, diğer dilleri yasaklayarak olmaz. dünyaya açılarak, sanat ve bilim alanında çığır açarak, yeni bir şeyler üreterek olur. bunları görmek için alim olmaya gerek yok. aklı selim her insan bunun farkındadır. o yüzden, arkadaşların türkiye'de konuşulan diğer dilleri yasaklayarak türkçeyi yüceltme şeklindeki çabası bence faşist bir tutumdur.

    üstte bahsettiğim ve tek resmi dili olmayan ülkelerden bazıları ise şöyle: "avrupa birliği'nin başkenti olan brüksel'inde bulunduğu belçika. bu ülkede yerli halk flemendir, nüfusun %20'si kadarını oluşturmaktadır. ve ülkenin üç resmi dili vardır. bunlar flemenkçe, fransızca ve almanca. başkent brüksel'de flemenkçe ve fransızca eşit kabul edilir. resmi kurumlara ait tabelalarda her iki dilin bulunması zorunludur.", "kantonlardan oluşan dünyanın en gelişmiş ülkelerinden oluşan isviçre'de de 4 resmi dil vardır. bunlar: almanca, fransızca, italyanca ve romanş.", "kanada'da ise fransızca ve ingilizce resmi dildir."
32 entry daha
hesabın var mı? giriş yap