6 entry daha
  • yaşınızı ve stresinizi aşağı çeken, yalnızlığın en tatlı hallerinden.

    düzenli yaptığımı duyan herkes "ayyy ne güzel.. ayyy beni de çağır giderken" der ama daha başlayanına rastlamadım. gerçi yalnızlığım elimden alınmasın diye ikna etmeye de çalışmıyorum onları doğrusu. nasıl olsa uzaktasınız. bir gaza ihtiyacınız varsa yardımcı olurum belki.

    yaklaşık yedi yıldır haftanın üç dört gecesi yürürüm. okulu bitirip işe girer girmez başlamıştım hangi duyguyla tam hatırlayamıyorum. zamanı hızlandırma isteğiydi sanki... bi dakika ya evet, o zamanları düşününce zamanı kesin hızlandırmak istemişimdir diye düşündüm şimdi. ;)

    başlangıcı zayıflama kaygısına dayanmıyordu. zaten durağan günlük aktivitelere eklenen yürüyüş zayıflatmaz. günlük eksik aktivitenizi tamamlar ve kilonuzu korursunuz. ama dediğim gibi niyetim fit kalmak falan değildi başta. yalnız yaşarken bile yalnız kalma duygusuyla yürüyordum. yürüken müzik dinlemek, şarkıya sessiz bir ağızla içinizden haykırarak eşlik etmek, şarkının temposuna göre yürümek, tenha yerlerde seke seke yürümek çok zevklidir. bir süre sonra koşabilir hâle de geliyorsunuz. pek tercih etmiyorum. zaman zaman kendimi denemek için koşuyorum. mesela son zamanlarda arada bir yedinci caddeyi kesen yokuşları bir aşağı bir yukarı koşarak interval yapıyorum. o yokuşları bilen bilir...

    her şey hem önemli, hem önemsiz hale geliyor bu yürüyüşlerin ardından. sivri düşünceler optimuma ulaşıyor. bakışım değişiyor. renkler değişiyor. kafam değişiyor. kızdığım şeylere daha çok kızmış ama karar vermiş olarak, mutlu olduğum şeylere daha da sarılarak dönüyorum yürüyüşlerden. yani mesela beni üzen bir şey varsa, kendimden başka bir şeye odaklanma salaklığına düşecek gibi olursam, çünkü başkalarını önemseme takıntısı geçmişim var, yürüyüş kurtarıyor. kendime dönüyorum. beni ve beni üzen şeyin dışındaki dünyayı bana hatırlatıyor yürüyüş.

    ya böyle anlatınca da, yeni bir din bulmuşum gibi oldu. gerçi neden olmasın?
    yeryüzüitme dini mesela. (yürümek bir yeryüzü itme aktivitesi değil midir sonuçta?) yürüyerek kendimizi buluyoruz bu dinde. kendimize yürüyoruz evet. orada bir ben var uzakta... hah hah hah haaaaa...

    çalışıyor ve yoruluyor olmayı bahane edenlere, yürüdüğüm bu yedi yılın üç küsur senesinde türkiye'nin en vahşi pazarlama ilkelerine sahip büyük bir bankada eşşekler gibi çalıştığımı, işten en erken yedibuçuk'ta çıktığımı, saat kaç olursa olsun eve gidip çıkmak çok zor olacaksa en kötü ankaray'dan erken inip topukluyla bile yürüdüğümü belirtir, shame on you derim.

    bu kadar senede kendimi yapmaya zorladığım yürüyüş gecesi ya ikidir ya üç. hayatımın en önemli kararlarını hep yürürken aldım. sevdiğim adamı düşünüp kendi kendime sırıttığım ya da yine aynı hayvanı düşünüp ağladığım zamanlar hep yürüyüşlerim oldu. iş kabul etmeye, istifa etmeye, ev taşımaya, evlenmeye, boşanmaya, arkadaşımı silmeye veya şansını zorlayan arkadaşımı kazanmaya yürürken karar verdim. yine olsa yine aynı kararları veririm. aklıma yazacak çok güzel şeyler de geliyor yürüken ama ağırlık yapmasın diye telefon, defter falan almıyorum yanıma, o yüzden not alamıyorum. unutmamak için kendi kendime konuşuyorum bir süre ama önünde sonunda unutuyorum. heh heh... "kökü bende amaan" diyip omuz silkiyorum sonra. ne yapabilirim? yalnız kulaklık sayesinde o ağız oynamalarını şarkıya yediriyorum ama kendi kendime konuştuğumu farkedip "deli var" diyenler oluyordur kesin.

    bir de zaten hep gittiğiniz mekanlar parkurunuzda olunca daha da eğlenceli oluyor. mesela hüngür sümük ağlayıp şunu dinleyerek yürüdüğüm bir gün her zaman gittiğim kebapçıya atmıştım kendimi. kebapçı lan..! adana kokuları arasında romantizm. neyse... ağladığımı görünce çay getirdiler. kebapçıyı işleten arkadaşım da gelip bir sigara uzatıp gitti. ben ağladım çay içtim, onlar yenisini getirdi...ben içtim ağladım, yenisini getirdiler. sonra kalktım gittim. çok komik aslında lan! her zaman dram(!) yaşanmıyor tabii... mekanların önünden geçerken tanıdığım kişilere laf atıp dalaşıyorum falan bazen. yine tabii "ayy ne güzel ben de yürüsem.." e kalk yürü... bari içkini bitirince hiç olmadı evine yürü. ulan "ille şu pastahaneden alacağım çok canım çekti ama şimdi bi milyon kalori olacak" diyerek beşevlerden dikimevine poğaça almaya yürüdüğümü bilirim. misler gibi müzik. yediğini peşinen yakmışsın zaten.. oh. yürürken kafandan geçenler, hayallerin ise bonus.

    birkaç kere sarhoş oldum hayatımda. herhangi bir iptilası olanlara söyleyeyim, yürüyüşün kafası gibi kafa hiçbir şeyde yok. tabii yanınıza birini alırsanız kafa değil muhabbet güzel olur. bir arkadaş ilerleyen günlerde haftada bir olsun katılacak bana. daha fazla olmaz, birbirimize hafta dört katlanamayız onunla.

    şimdi durduk yere bu başlığa niye coştum da yazdım? ankara'da bir yağmur yağdı! hava bir soğudu! kış olsa kabanın, şuyun buyun alışkınsın. daha pastırma yazını yaşamadan kalın kalın giyinip, şemsiyeli falan çıkamam dışarı. dışarısı öyle yağmurda yürünecek gibi değil. velhasıl, evde kaldım bu akşam. dilim şişti.

    çıkarım illa ama. şu sokaklardaki su bir çekilsin...

    yürüyüşü alışkanlık haline getirmekte zorlananlara yürüyüş yollarına gidip bir dairenin çevresini dönüp durmayı değil bir yere gidiyormuş gibi yürümelerini ve mutlaka şu versiyonunu öneririm (bkz: yürürken müzik dinlemek)
321 entry daha
hesabın var mı? giriş yap