7 entry daha
  • birçok devam filmi gibi şablon olarak ilk filmi birebir alan, sadece birkaç sos ekleyip öyle sunan bir film. bu da filmi, doğal olarak vasat seviyesine getiriyor. aslında ilk cümleyi terminator 2 için de kurmak mümkün. fakat o film, ilk filmin felsefesini, plastik teknolojiden mekaniğe aktarıp, hikayeye de ayrı bir azamet getirince eşi benzeri olmayan bir devam filmine dönüşmüştü. oysa lost world, son 15 dakikasına kadar ilk jurassic park'ın kötü bir kopyası. hatta ilk yarım saatte tüm karakterlere "adaya gitsek mi gitmesek mi" muhabbeti yaptırıp bir türlü vaat ettiği aksiyonu sunamayınca izleyiciyi daha baştan kaybediyor. öte yandan aksiyon sahnelerinin yüzde 95'i gece geçiyor ve doğal olarak blue box her sahneye boca ediliyor. bir müddet sonra dinozorlar bile mavi görünmeye başlıyor. oysa blue box denilen teknik ancak terminator 2 ve heat gibi filmlerdeki kullanılış şekliyle kalite getirir. arabın yağı bol bulması gibi bir örnekle değil.

    öte yandan filmin "san diego'da t-rex" kısmı şaşırtıcı derecede başarılı. yahudi ailenin çocuğunun camda dinozor görüp sakince anne-babasını uyandırması ama ebeveyninin dinozoru ve yarattığı vahşeti kendi gözleriyle görene dek ona inanmaması direkt olarak '30'lu yıllarda avrupa'da yaşayan yahudi'lerin hitler gerçeğini görememesine bir gönderme. yine t-rex'in abd'nin ne kadar evrensel unsuru varsa hepsini yıkıp parçalaması ve en son kendisini yaratan kapitalizm unsuru işadamıyla beraber hapsedilmesi de spielberg usulü bir soft kritik ve bence gayet de yerinde.

    filmin girişinde metroda ayakta duran eli roth'un figüratif rolü ve ss venture gemisiyle king kong'a yapılan gönderme (ki film baştan sona king kong'un başarısız bir kopyasıdır) de dikkatlerden kaçmadı.
13 entry daha
hesabın var mı? giriş yap