3 entry daha
  • -seninle aynı türküyü dinlemiş, aynı hikayelerle büyümüş, aynı yemekleri sevip kardeş çocuklarına aşık olmuş insanların sanki gökten bu topraklara bir gecede bırakılmışlar gibi saldırganca ve nefretle yabancılaşmaları.

    -insanların günden güne sanatı yitirmeleri. ihtiyaç duyuyor olabileceklerine ihtimal bile verememeleri ve hatta sanatı kendilerine yakıştıramamaları. sırf bu ihtiyacı ileten sinirlerin körelmesi nedeniyle yaşanılan topraklarda sanatın günden güne solması.

    -kadın ve erkek cinsinin günden güne iletişimi yitiriyor olması. ancak bir bütün halde insan olarak kalabileceğimizin anlaşılamaması. bu gibi elzem noktalar vurgulandığında edebiyat, felsefe veya atom fiziği gibi algılanması. yetmezmiş gibi insanların günden güne yalnızlaşmaları...

    -bir bardak çayın içinden bile toplumun tümüne bakmak mümkünken ve bu kadar birbirine yatkın bu kadar birbirine aşık bu kadar birbiri ile girişik insanlar olmamıza rağmen üç kuruşluk soytarıların iki kelamda bizi farklı kümelerle bölebiliyor olması.

    -okumanın ve bir alanda uzmanlaşmanın tutku ve fedakarlık gerektiren bir iş olduğunu, okumuş ve gençliğini bu uğurda feda etmiş, edebilecek kimselerin toplumun değerli parçaları olduğunu insanların büyük çoğunluğunun unutması ve her bireyin sadece kazanabildiği para ile ölçütlenmeye çalışması.

    -aşkı konuşan, sabah akşam aşk şarkıları söyleyip vıcık vıcık aşk dizileri izleyen milyonlarca insanın arasında yine milyonlarca kişinin sararıp solan yapraklar gibi aşktan vaz geçtiğine, günlük hayatından sevgiyi çıkarıp yüksek duygular için emek ve enerji harcamaktan vaz geçtiklerine şahit olmak.

    -çoğu zaman yaşadığımız topraklarda sadece bir gün daha hayatta kalabilmek.
9061 entry daha
hesabın var mı? giriş yap