43 entry daha
  • ingilizce’de köpekbalığı anlamına gelen “shark” kelimesi, 1569’da sir john hawkins tarafından karaipler’den getirilmiş bir kelimedir. maya dilinde “xoc” kelimesinden türemiştir. bu kelime ”şak” olarak okunur ve maya dilinde “hiddet” anlamındadır.

    dünyada 395 köpekbalığı türü yaşamaktadır ve bu canlılar 400 milyon yıldır yaşamını sürdürmektedir. bu özelliğiyle kemirgenler ve hamamböcekleriyle birlikte, yeryüzüne gelmiş ve bu kadar uzun süredir yaşamayı başarabilmiş en başarılı canlılardandır. 12 milyon yıl önce yaşayan ve 35 metrelik boyuyla balina avlayan “megalodon”’dan, 15 santimetrelik eridacnis radcliffei’ye (cüce köpekbalığı), kusursuz algı yeteneği ve etkileyici fiziksel özellikleriyle, katil imajının çok ötesinde bir canlıdır. diğer tüm harika özellikleri görmezden gelinip sadece “denizlerin katili” olarak nitelenen bu hayvanların bir çok hayret verici özelliğ vardır.

    açık denizlerde yaşayan köpekbalıkları durmadan, uyurken bile yüzmek zorundadırlar, yoksa boğulurlar. solungaçlarının üstünü örten operkulum kapakçıkları olmadığından,oksijenli deniz suyunun solungaçlarından geçmesi için ve yüzme keseleri olmadığından devamlı hareket etmeleri gerekir.

    köpekbalıklarının çenesi kafataslarına tam olarak bağlı değildir. çenesini ileri iterek burnunun altındaki dişleri dışarı çıkarabilir, böylece de avını yemek için kafasını oynatmasına gerek kalmaz.

    bazı türler, mide sıcaklıklarını bullundukları sudan daha yüksek tutarak yediklerini daha kolay sindirirler ve bu sayede kısa sürede tekrar avlanmaya hazır olurlar.

    çoğu köpekbalığının her iki tarafında da beşer solungaç yarığı vardır. açık denizdekilerin ise altı ya da yedi yarığı bulunur. bu solungaçlarla suda çözülmüş oksijeni emerler.

    köpekbalığının iki algılama sistemi vardır ve bunlar köpekbalığının burnunda yer alır. burun delikleri sudaki en ufak koku değişimine karşı duyarlıdır. aynı zamanda bu deliklerde elektrik akımlarını hisseden algılayıcılar bulunur. belgesellerde gördüğümüz, kafes içinde su altına inip köpekbalığını görüntüleyen dalgıçların kafeslerine saldıran köpekbalıkları, aslında o sırada kafes içindeki dalgıça değil, dalgıcın bulunduğu kafese saldırmaktadırlar. bunun nedeni de, burunlarındaki algılayıcıların suyun içindeki metal kafesin yarattığı elektrik alanını hissetmesi ve metali canlı sanarak bu nedenle kafesi ısırmasıdır.

    köpekbalıkları, sırt üstü çevrildiğinde bir buçuk dakika kadar “tonic immobility” adı verilen bir trans haline geçerler ve böylece kalırlar. ağlara ya da oltalara yakalanan köpekbalıkları dalgıçlar tarafından bu şekilde ters çevrilerek kolayca kurtarılır. tabi suda bir köpekbalığıyla karşılaşıldığında bu akla gelir mi, ya da denemeye cesaret edilebilir mi, yaşamadan bilinmez.

    aynı zamanda, aşırı gelişmiş algı organları nedeniyle, köpekbalığıyla karşılaşıldığında su içinde yüksek sesle bağırıldığında, ses dalgaları balık tarafından algılanabilmekte ve bazen bu dalgalar hayvanı korkutup kaçırabilmektedir. yine bu önlem de, yaşanmadan bilinemeyecek ve işe yarama garantisi tartışmalı bir korunma yoludur.

    hayvanın tüm gövdesini kaplayan alt deriye ait ve dişe benzer çıkıntılar köpekbalığı ile su arasındaki sınır katmanını ayırıp su direncini azaltır ve suyu gövdenin çevresine yönelterek, hayvanın suda hiç çaba harcamadan yüzmesine, avlanırken de çok az enerji harcayıp su içinde kolayca kayıp gitmesine neden olur. kimi yüzücüler, bu yolu benimseyerek yapay köpekbalığı derisinden giysiler giyip şampiyon olmuşlardır.

    duyu yeteneği kusursuz olan balık, askeri teknolojilerin gelişimine dahi yardımcı olmuştur. bir kilometre ötede duran ve kendini tehlikede hisseden korkmuş bir balığın yaydığı düşük frekanslı seslerin peşine düşebilir, yarı olimpik bir havuzun bir köşesine damlatılan on damla kanın kokusunu alabilir, yüz metre derinlikte yüzerken manyetik alanları ve küçük basınç değişimlerini algılayarak hareket eden cisimleri tarayabilir.

    köpekbalığının belki de en inanılmaz ve hayret uyandıran özelliği ise, diğer canlılardan gelen elektrik sinyallerini algılayabilmesidir. bunu da burnunun ucundaki jölemsi maddeyle kaplı delikler sayesinde yapar. bir köpekbalığı; bir santimetre içindeki yüz milyonda bir voltluk değişimi algılayabilir. bu da, bir elektrik feneri pilinin, birbirinden bin altı yüz kilometre uzaklıktaki iki elektrot arasında oluşturduğu manyetik alana eşdeğerdir. böylece kumun 25 santimetre altında saklanan bir kalkan balığının atan kalp kaslarının yaydığı elektrik akımını algılayarak, balığı saklandığı yerden çıkarıp yiyebilir.

    ancak tüm bu özelliklerine rağmen bu hayvanlar oldukça fazla (yılda yüz milyon adet) avlandığından, 400 milyon yıldır süren soyları, insanın yeryüzüne gelmesiyle tükenme tehlikesiyle karşı karşıya. pek çok farklı amaç için anlamsızca avlanan bu hayvan; az sayıda çiftleşmesi, gelişimi geç tamamlaması ve az sayıda doğum yapması nedeniyle, gelecek açısından çok da parlak bir görüntü sergilemiyor.

    denizaltılardan torpidolara, teknelerden sonar cihazlara pek çok alanda insanlığın ilham aldığı bu canlı, insanın bitmeyen ve giderek artan cehaleti, bencilliği ve dar görüşlülüğü ile yavaş yavaş da olsa karanlık bir sona doğru ilerliyor.
209 entry daha
hesabın var mı? giriş yap