136 entry daha
  • üniversitenin ilk yılında bölümümüzle ilgili büyük beklentiler sahibiyken, kendimizle ilgili de kuşkusuz hayata miyop baktığımız günlerdi. bir gün atölye toplantısında bizden sorumlu öğretim üyemiz "aranızda kim ağır kitap okuyabilir" diye soruyor. yeni yetme ben de 'ben okurum' diyorum, lan okuduğun en ağır kitap silmarillion o zamana dek. bana hoca öneriyor virginia woolf - saatler. bu kitabı oku, diyor. lan böyle bi kitap yok bakıyorum. meğerse micheal cunningham'ın yazmış olduğu kitap olduğunu öğreniyorum. hocamız şaşırmış. virginia woolf ismine aşina oluşum bu şekilde gerçekleşiyor. neyse edebiyat alanındaki cehalet günlerine atıfta bulunduk ancak o toplantı benim edebiyatla aramda bir kaç duvarı kırmamı sağlamıştır. fantastik edebiyat dışında edebiyat toprağına asıl tohumları serpen yazarlarla bu şekilde, bir kaç ismin ardından genişleyip duran bir dünya trafiğinde hala bekliyor görünüyorum. çevrimdışı olmak da pek zor.

    tabi virginia woolf için edebiyat dünyasındaki en kaliteli desenlerden biri diyebiliriz. ürettiği eserlerin ağırlığı altında tükenip dururken ben, bir de insan iradesini alt üst edebilecek bir macerayla yaşam defterini kapatması bu kadın için, bir kadından fazlası olduğuna yönelik bir sav geliştirmemize olanak sağlıyor. ancak ele alacağım asıl mesele onun metinleri, beni düşündüren ve yoran metinlerin kalitesi.

    bilinç akışı tekniğinin en yetkin örneklerini sunan virginia woolf edebiyat tarihinin en hassas cümlelerini
    yazmıştır. bu cümlelerin hassaslığı canlı olanlarla birlikte; canlılarla anlam kazanan nesnelerin kırılganlığını kusursuz bir biçimde ifade etmesi olabilir. virginia woolf bir 'serüven' aktarmaz okurlarına. monoton bir zincire sürüklenmiş insanların bir cam parçası kadar keskinleşen duygularını aktarırken bu konuda kusursuz bir disiplinle işler kelimeleri. ışık oyunları ve neticesiyle gölgenin hareketleri onun sık kullandığı motiflerdir. ancak bu motifleri geliştiren asıl sebep woolf'un zamana yönelik hissiyatıdır. zaman, woolf'un kitaplarında insanlar üzerinde etkin olduğunu düşündüğü en somut gerçektir. zaman geçer, geçer ve son yaklaşır. karakterin yaşlandıklarını gösterir bize virginia woolf. ve onlardan ikisi;

    to the lighthouse ve the waves isimli iki şahane eserini bunun üzerine kurmuştur woolf. tam bir bilinç akışı düellosuna davet eder iki yapıtında da okuru.

    --- spoiler ---

    to the lighthouse : okuyalı 2 seneyi geçen bu kitabın özellikle metnin yoğunluğu düşünüldüğünde zorlanacağım. yine de zihnimde canlı kaldığı kadarıyla; woolf'un bu eserinde asıl mühim dokunuş ramsay ailesinin yabancılaşma meselesidir. aynı evin içinde mr. ramsay'ın çocuklarına karşı kurduğu tahakküm ve narin mrs. ramsay'ın sevdiği eşine rağmen çocuklarına yapılanlardan dolayı kendini iyice geri plana ittiğini görürüz. deniz feneri diğer taraftan yılları eskitir, ramsay ailesinin küçük üyesi james ramsay'ın hiç gidemediği deniz fenerine gidişi aktarılır. ve o yolculuk esnasında geçmiş yılları düşünür, babasına karşı olan hislerini düşünür ve annesi mrs. ramsay'ın düşüşünü. ve annesi mrs. ramsay'ın yokluğunda asıl ızdırap veren karşısında duran babasının varlığıdır.
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    the waves : dalgalar ise benim hislerimde kelimenin tek anlamıyla 'aşmış' bir eser olarak gökyüzünde bayrak gibi dalgalanıyor. hiç bir olay örgüsüne dayanmayan bu kitap da, altı arkadaşın çocukluktan yaşlılığına olan olaylar sadece kişilerin iç dünyasının kavradıkları, algıladıkları kadarı ile kondurulur. çocukluktan son ana kadar özetlersek, shakespeare hayranı neville okul arkadaşı percival'e da hayrandır aynı şekilde. ve onu yitirdiğinde kabuğu kırılır. louis zeki ancak aksanı nedeniyle kendini dışlanmış hisseder. bir yalnızlık sevici daha rhoda'dır. o da tutkundur yalnızlığıa louis kadar, ancak o daha fazla soyutlar kendini. kötülük hazırlayıcıları onlardır, sadece her şeyi irdeledikleri için midir, orası bilinmez. ikiside farkındadır. belki de bunun nedeni her şeyi derinden hisseden bu ikisidir. soluk almanın acı verici yanını, bu zorunlu ihtiyaç sırasında hisseder dururlar sanki. suzan belki jinny kadar gösterişli değildir ancak çoğu kişi onu sevmiştir. yine de kendine yetecek kadar bir gölgede uzanırken o, jinny'nin sahip olduğu gölgeyi elinden yitirmiş gibi hisseder. ikisinin aksine rhoda gölge oyuklarından uzanan güneş ışığı çatlaklarından bile rahatsız olur. bu üç kadının birbirleriyle olan ilişkisini başka şekilde açıklayamazdım herhalde. belki de en iyi kitapta söylendiği gibi aktarmalıyım, 'çalıların ardından bakmayı isterdim onlara, beni görmesinler' buna yakın bir şeydi, rhoda öylesine soyutlar kendini. jinny, en çalımlıları, kontrol sahibi olandır. çocukluktan itibaren ve öyle de devam eder bu durum. o talep eder saygıyı, zira o kadar şıktır ve düzenlidir ki hak eder bunu. son olarak bernard. öykücü, tümcelere aşık olan. nitekim kitabın son bölümünde öyküyü, hepsinin öyküsünü ve hepsinin dışında kalanların da öyküsünü anlatan o olur. aralarında en normal (?) belki de bernard'dır.

    dalgalar bilinç akışının kusursuzluğa tahammülsüz olan tek eseri olabilir belki. baştan sona bilinç akışı ile geçip giden bu eserde percival adındaki çocukluk arkadaşlarının ölümünün hissettirdikleri, hindistan'a gitmeden önce onu yolcu edişleri özellikle önemlidir. percival güçlü karakteriyle hepsinden bir adım öndedir ve percival hepsini birleştirmektedir. masadaki altı arkadaşı tek çiçek haline getirir; ancak o çiçeğin bir parçası değildir. sadece çiçeklere su verir. percival'ın düşüncelerine erişemeyiz neticede biz de. o sadece etkide bulunan kişidir. hepsinin iç dünyasına ayna tutandır percival. karakterler yaşlandıkça korkuları artar durur. ancak bu kitapta eksik gördüğüm tek şey çocukken dahi altı karakterin de yetkinlikle davranması olmuştur.
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    eh tabi, unutmadan bir de klasiği mrs. dalloway var. bana göre septimus karakteri ile edebiyat dünyasının en önemli kurgu karakterini yaratmıştır virginia woolf. bana acı verir. bir parti için hazırlık veren mrs. dalloway mutluluğun kahkahalarla sürmesi için özen gösterdiği gün de, hayatın bir de diğer yanındaki insanlar vardır. herkes kahkaha atamaz, kiminin sonucunun kahkaha olmasını umduğu tepkisi çığlıkla sona erebilir.

    en iyisidir hala gönlümdeki woolf kitaplarının.
    --- spoiler ---

    inanılmaz biçimde hareketlidir woolf'un insanları. caddede yürürler, başkasının sigara içişini izlerler, kapıyı kapadıklarında çıkan sese önem verirler. kırmızı, yeşil, sarı ve mavi... sürekli kullanırken renkleri woolf'un yaşamı ilginçtir ki gridir. ve gri tonlarda akan bir nehirde yaşamına son vermiştir.

    düzeltme: imla ve ek.
311 entry daha
hesabın var mı? giriş yap