21 entry daha
  • en sevdiğim eserlerden biri. belki de en sevdiğim bilemedim. bi' kitaptan çok daha fazlası;

    - 'kanunlar doğru oldukları için değil, kanun oldukları için yürürlükte kalırlar. kendilerini dinletmeleri akıl dışı bir güçten gelir, başka bir şeyden değil. mistik olmak işlerine gelir .... kanunlardan daha çok, daha ağır, daha geniş haksızlıklara yol açan ne vardır?'

    - 'bedenin varlığımızdaki payı ve değeri büyüktür. bu bakımdan onun yapısına ve düzenine verilen önem pek yerindedir.'

    - 'insanın doğuşunu görmekten herkes kaçar, ama ölümünü görmeye hep koşa koşa gideriz. insanı öldürmek için gün ışığında, geniş meydanlar ararız, ama onu yaratmak için karanlık köşelere gizleniriz. insanı yaparken gizlenip utanmak bir ödev, onu öldürmesini bilmekse birçok erdemleri içine alan bir şereftir. biri günah, öteki sevaptır.'

    - 'mahalle papazının sana emrettiği gündelik işlere sıkı sıkıya bağlanırsın; tanrının, tabiatın emirleri umurunda değildir. bak, bir düşün bunlar üzerinde: bütün yaşamın böyle geçiyor.'

    - 'her işte onun yarısı, ikinci yarısı olmaya o kadar alışmıştım ki şimdi artık yarım bir varlık gibiyim.'

    - 'ülke değiştirmekle kıskançlık, cimrilik, kararsızlık, korku, tutku bizi bırakmaz. onlar manastırlarda, medreselerde bile peşimizi bırakmazlar. bizi onlardan ne çöller kurtarabilir, ne mağaralar, ne de bedenimize ettiğimiz işkenceler. sokrates'e birisi için, seyahat onu hiç değiştirmedi, demişler. o da: çok doğal, çünkü kendisini de beraber götürmüştür, demiş. insan önce içindeki sıkıntıyı dağıtmazsa yer değiştirmek daha fazla bunaltır onu: nasıl ki yerine oturmuş yükler daha az engel olur geminin gidişine. bir hastaya iyilikten çok kötülük edersiniz yerini değiştirmekle. hastalığı azdırırsınız kımıldatmakla, nasıl ki kazıklar daha derine gidip sağlamlaşır sarsıp sallamakla. onun için kalabalıktan kaçmak yetmez, bir yerden başka bir yere gitmekle iş bitmez: içimizdeki kalabalık hallerimizden kurtulmamız, kendimizi kendimizden koparmamız gerek.'

    - 'kırdım diyorsun zincirlerini; evet, köpek de çeker koparır zincirini, kaçar o da, ama halkaları boynunda taşıyarak.'

    - 'insanın, mümkünse karısı, çocuğu, parası ve hele sağlığı olmalı, ama mutluluğunu yalnız bunlara bağlamamalı. kendimize dükkanın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü, kendi sultanlığımızı kurmalıyız. orada, yabancı hiçbir konuğa yer vermeksizin kendi kendimizle her gün baş başa verip dertleşmeliyiz; karımız, çocuğumuz, servetimiz, adamlarımız yokmuş gibi konuşup gülmeliyiz. öyle ki, hepsini yitirmek felaketine uğrayınca onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın. kendi içine çevrilebilen bir ruhumuz var; kendi kendine yoldaş olabilir; kendi kendisiyle, çekiş dövüş, alışveriş edebilir. yalnız kalınca sıkılır, ne yapacağımızı bilmez oluruz diye korkmamalıyız.'

    - 'eski bir yunan atasözü şöyle der; tanrıların bize verdiği bütün nimetlerin hiçbiri katıksız ve kusursuz değildir, onları bir dert pahasına satın alırız.'

    - 'bana öyle geliyor ki insan kendini hüzne bile bile, isteye isteye, seve seve bırakır. insan mahsus da kederli görünebilir, onu demek istemiyorum. üzgün zamanımızda bile gülümseyen, hoşumuza giden, ince ve tatlı bir şeyler duyar gibi oluruz. acaba bazı ruhlar için hüzün bir zevk, bir gıda değil midir?'

    - 'doğada şöyle bir karışma da görülür: ressamlardan öğreniyoruz ki ağlarken ve gülerken yüzümüzde beliren çizgiler ve hareketler aynıymış. gerçekten, resim henüz bitmeden bakacak olursanız çehre ağlayacak mı, gülecek mi bilemezsiniz. daha garibi var: gülme son sınırına varınca gözyaşlarıyla karışır.'

    - 'biz pek şaşkın varlıklarız: filanca hayatını işsiz güçsüz geçirdi, deriz; bugün hiçbir şey yapmadım, deriz -bir şey yapmadım ne demek? yaşadınız ya! bu sizin yalnız başlıca işiniz değil, en parlak, en onurlu işinizdir: bana büyük işler çevirmek olanağını verselerdi, neler yapmaya gücüm olduğunu gösterirdim, deriz. önce siz kendi hayatınızı düşünmeyi, çevirmeyi bildiniz mi? bildinizse bütün işlerin en büyüğünü görmek için büyük fırsatlara ihtiyaç yoktur; hangi mevkide olursa olsun, perde arkasında da, perde önünde de insan kendini gösterir. bizim işimiz kitap doldurmak değil, ahlakımızı yapmaktır; savaşmak ülke kazanmak değil, yaşayışımıza dirlik düzenlik getirmektir. en büyük en şerefli eserimiz doğru dürüst yaşamaktır. geri kalan her şey, başa geçmek, para yapmak, binalar kurmak, nihayet ufak tefek eklentiler, yollardır.'

    fark ettim ki etkilendiğim cümleleri yazmaya devam edersem bütün kitabı yazmam gerekecek. o yüzden en önemli kısma atlıyorum. ölüm üzerine yazdıkları belki de en etkilendiğim cümleler;

    - 'bütün dertlerin bittiği yere gideceğiz diye dertlenmek ne budalalık! ... nasıl doğuşumuz bizim için her şeyin doğuşu olduysa, ölümümüz de her şeyin ölümü olacaktır. öyle ise, yüz sene daha yaşamayacağız diye ağlamak, yüz sene evvel yaşamadığımıza ağlamak kadar deliliktir.'

    - 'başımıza bir defa gelen şey, büyük bir dert sayılmaz. bir anda olup biten bir şey için bu kadar zaman korku çekmek akıl karı mıdır? ölüm, uzun ömürle kısa ömür arasındaki farkı kaldırır; çünkü yaşamayanlar için zamanın uzunu kısası yoktur. aristo, hypanis ırmağının suları üstünde bir tek gün yaşayan küçük hayvanlar bulunduğunu söyler. bu hayvanlardan, sabahın saat sekizinde ölen genç, akşamın saat beşinde ölen ihtiyar sayılır. bu kadarcık bir ömrün bahtlısını, bahtsızını hesaplamak hangimizi gülünç etmez? ama sonsuzluğun yanında, dağların, şehirlerin, yıldızların, ağaçların, hatta bazı hayvanların ömrü yanında bizim hayatımızın uzunu, kısası da o kadar gülünçtür.'

    - 'tabiat bunu böyle istiyor. bize diyor ki: “bu dünyaya nasıl geldiyseniz, öylece çıkıp gidin. ölümden hayata geçerken duymadığımız kaygıyı ve korkuyu, hayattan ölüme geçerken de duymayın. ölümünüz varlık düzeninin, dünya hayatının, şartlarının biridir.'

    - 'insanlar birbirini yaşatarak yaşarlar ve hayat meşalesini, koşucular gibi, birbirlerine devrederler.' (lucretius)

    - 'dünyaya geldiğiniz gün bir yandan yaşamaya, bir yandan ölmeye başlarsınız.'

    - 'bize verdiği hayatı kemirmeye başlar ilk saatimiz.' (seneka)

    - 'doğumla ölüm başlar; son günümüz ilkinin sonucudur.' (manllius)

    - 'yaşadığımız her an, hayattan eksilmiş, harcanmış bir andır ömrünüzün her günkü işi, ölüm evini kurmaktır. hayatın içinde iken ölümün de içindesiniz; çünkü hayattan çıkınca ölümden de çıkmış oluyorsunuz. yahut şöyle diyelim, isterseniz: hayattan sonra ölümdesiniz; ama hayatta iken ölmektesiniz. ölümün, ölmekte olana ettiği ise, ölmüş olana ettiğinden daha acı, daha derin, daha can yakıcıdır. hayattan edeceğiniz karı ettiyseniz, doya doya yaşadıysanız, güle güle gidin.'

    - 'niçin hayat sofrasında, karnı doymuş bir çağrılı gibi kalkıp gidemiyorsun? niçin günlerine, yine sefalet içinde yaşanacak; yine boşuna geçip gidecek başka günler katmak istiyorsun?' (lucretius)

    - 'dört mevsiminin nasıl geçtiğine bir bakarsanız, dünyanın çocukluğunu, gençliğini, olgunluğunu ve yaşlılığını onlarda görürsünüz. dünyanın oyunu bu kadardır. mevsimler bitti mi, yeniden başlamaktan başka bir marifet gösteremez. bu hep böyle gelmiş, böyle gidecek.'

    - 'ölüm size ne sağken kötülük eder, ne ölüyken; sağken etmez, çünkü hayattasınız; ölüyken etmez, çünkü hayatta değilsiniz. hiç kimse yaşamından önce ölmüş sayılmaz; çünkü sizden arta kalan zaman da, sizden önceki zaman gibi sizin değildir: ondan da bir şey yitirmiş olmuyorsunuz.'

    ya siz iyisi mi kitabı alın baştan sona hatmedin. hayatınız eskisi gibi olmayacak emin olun. ha bu arada evet, galiba benim için 1 numara (bkz: denemeler).
89 entry daha
hesabın var mı? giriş yap