61 entry daha
  • insanların çoğunlukla kanserin tersine, veremi tek bir organın (akciğer) hastalanması olarak görmelerinin tek nedeni, akciğer vereminin bu hastalığın en yaygın biçimi olması değildir. bunun temelinde yer alan neden, vereme ilişkin söylencelerin, bu hastalığın yuvalanabildiği beyin, gırtlak, böbrekler, kemikler ve diğer vücut bölümlerini kapsamına almaması, bunun yerine söylencelerin akciğere ilişkin geleneksel imgelemle (nefes, yaşam) sıkı bir ilişki içinde olmasıdır.

    verem, akciğerin en üst, en çok tinsellikle yüklü vücut parçası olarak tasarlandığı bir dizge içinde özellik kazanır.
    .
    .
    .
    bir akciğer hastalığı metaforik anlamda ruhun hastalığıdır. vücudun her köşesine yayılabilen kanser bedenin hastalığıdır. ruhsal olanı soyup ortaya çıkarmanın tam tersine, kanser trajik bir biçimde gövdenin yalnızca gövde olduğunu gözler önüne sermektedir.

    susan sontag - illness as metaphor (bir metafor olarak hastalık, bfs yayınları, 1988, sf. 22)

    ***

    romantikler ölüme ahlaki yönden yeni bir bakış açısı getirmişlerdir: veremden ölümü, vücudun maddi kabalığını eriten, kişiliğe tinsellik katan, bilincini genişleten bir süreç olarak algılamaktaydılar.
    .
    .
    .
    kanserde hiç kimse -eskiden veremde olduğu üzere- süslü, çoğunlukla lirik bir ölümü aklına getirmiyor. kanser, şiirde pek rastlanmayan ve şimdi de iticiliğini koruyan bir konu ve bu hastalığın estetize edilebileceğini düşünmek bile zor.

    sf. 24

    ***

    verem ve kansere ilişkin söylenceler arasındaki en belirgin benzerlik, her ikisinin de tutkulara bağlı birer hastalık olarak düşünülmesidir.

    veremlinin yüksek ateşi, hastanın içinden yükselen bir alevin, içsel yanmanın bir göstergesidir: veremli, kendi aleviyle için için yanan korlaşmış bir vücuda sahiptir ve bu alev, vücudu ergitir. 'hastalıklı' bir aşkı, 'yakıp kül eden' bir tutkuyu betimlemek amacıyla veremin sırtına yüklenen metaforların kullanımı, romantik akımdan daha öncelere dayanır. romantiklerle birlikte bu imge, "tersyüz edilmiş", verem aşk hastalığının bir varyantı olarak yorumlanmıştır.
    .
    .
    .
    veremin aşırı tutkudan ileri geldiği, hassas ve duygulu kişilere musallat olduğu düşünülmüşse, bugün de çoğu insan kanserin tutkuların yetersizliğinden kaynaklandığını, cinsel yönden bastırılmış, engellenmiş, içe dönük ve tepkilerini yeterince dışa vuramayan kişileri seçtiği inancındadır.
    .
    .
    .
    verem söylencesine göre, genellikle veremi davet eden tutkulu bir duygu olmalıdır. ne var ki bu tutku boşa çıkmalı, umutlar mahvolmalıdır. ve söz konusu tutku genelde aşka dair bir tutku olmakla birlikte, politik veya ahlaki bir tutku da kişiyi vereme götürebilir.

    sf.27

    ***

    her şeyden önce verem metaforu, veremlinin daha bilinçli ve ruhsal yönden daha karmaşık bir yapıya sahip olduğunu ve bu durumun değerini kanıtlamanın bir yoludur. sağlık, banal ve hatta amiyane bir şeydir.

    sf. 30

    ***

    veremin romantikleştirilmesi, kişinin kendisinden bir imaj yaratması gibi, tam anlamıyla modern bir etkinliğin dünya çapında uygulanan ilk örneğiydi. veremli bir dış görünüm çekicilik, seçkinlik ve soyluluk belirtisiydi.
    .
    .
    .
    yirminci yüzyılın kadın modaları (incelik kültüyle birlikte) veremin onsekizinci yüzyıl sonu ve ondokuzuncu yüzyıl başında romantize edilmesiyle bağlantılı metaforların son mevzisidir.

    sf. 34

    ***

    sıska genç kadınlar ve solgun, raşitik genç erkekler o zamanların çaresi bulunmayan hastalığına aday olmak için birbirleriyle yarışmaktaydılar. theophile gautier: "gençliğimde 99 paund'dan ağır çeken birisini lirik şair kabul etmezdim."

    [sonra diyor ki sontag, elbette bu yazınsal bir eğretileme. yoksa insanlar, şimdi kanserden korkulduğu gibi korkuyorlar veremden.]

    sf. 34

    ***

    ölümün romantik yönden ele alınışı, insanların hastalıkları sayesinde tek ve ilginç oldukları iddiasını taşır.

    sf. 36

    ***
83 entry daha
hesabın var mı? giriş yap