9 entry daha
  • geçen hafta yağmurluydu. akşam metro istasyonundan eve yürürken sümüklüböcekleri sayıyor ve kaç adet bulacağımı düşünerek totem yapıyordum. böylece carl gustav jung'un haklı çıkmasını sağlıyordum. (kendisi bu meselelere fena halde takık, bilirsiniz, biraz, tırlatmış işte) üzerime doğru gelen arabanın farlarını gördüğümde yere eğilmiş ve irice bir sümüklüböceği kurtarıyordum. gözlerim otobanda üzerine hızla gelen bir kamyonu gören sincap gibi görünmeme neden oldu. araba durdu. içinden bir kadın indi.
    - ne yapıyorsun?
    -hayat kurtarıyorum, görmüyor musun?
    -git başka yerde kurtar hayatını.
    -kendi hayatımı kurtarmıyorum, al, bunu kurtarıyorum (kaputun üzerine koyduğum sümüklü, şaşkın biçimde yetişkinlerin konuşmasını izliyordu, yağmur şiddetlendi)
    - özür dilerim (afallamıştı) bırakayım mı?
    - hayır, kendi gidebilir. (göz göze geldik) espri anlayışın iyi değil, değil mi?
    - berbattır.
    bu sırada pencereden bizi gören ailesi arabanın aniden yolunun kesilmesinden endişelenmiş, savaş giysilerini kuşanmış, çevreye okçularını yerleştirmiş üzerime doğru koştular. sakallı ve günün onaltı saatini body salonunda geçiren erkek kardeş üzerime hızla atılırken kız onu durdurdu.
    - bi'şey yok. arkadaşım o benim.

    adını sormadım, böylece akılda kalacağımı sanıyordum ama plakayı hafızama kazıdım. tekrar rastlaşacağız. cumaları geç geliyor öteki günler aynı saatte ve eğer ben olmasam, sümüklü böceği ezecekti.
    böceğin adı de-vi-ruğ. öyle söyledi. bu benim için aileye girmek demek. artık tüm böcekler beni tanıyor.
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap