6 entry daha
  • trakya düzlüklerinin bitiminde meşe ve çamın başladığı yerde başlıyor, yükseldikçe, kuzeyledikçe meşesi artıyor. sonra daha başka bi sürü ağaçlar vardır ama adlarını bilmediğim için...

    bu ormanlar başlarken arabamı kenara parkedip iniyorum. hava soğuk temiz, oksijen bol, şehrin içinde hiç bilemediğimiz kokular hep burnumda. kulaklığımı takıp yürümeye, ısınınca da koşmaya başlıyorum. ana yollardan uzaklaşmıyorum ki çok çamurlara girmiyim daha da önemlisi kaybolmayayım. kulağımda iskandinav ormanlı black metal, peşimde ecinni varmış gibi koşuyorum. sanki taygalarda trollerden, orman ruhlarından kaçıyormuşum gibi ama yok değil. esasında koşmasam kovalamazlar belki, köpeklerde olur ya koşunca kovalar oyun oynar onunki gibi biraz. yani esasında zor bir şey yapmıyorum. orada elinde kılıcıyla kafasında boynuzlu miğferiyle bir tanrıya rastlayamam en fazla dağ köylerinden bir çoban ya da piizlenmeye gelmiş agalar görürüm. onlar da bakarlar deli zannedip laf atabilirler bira içiyor olacakları için bira verebilirler. bir şey olduğu yok yani. ama koştum diye bu bünyeme yararıyorsa madem... öyle ecinniler kötü ruhlar troller transilvanya'dan sarkma vampir falan barınmaz bence orada yoktur onlar. var mıdır yoktur yahu. gece olunca bilemeyiz ama. olduğunu bilsem koşmam yavaş yürürüm hep saygılı saygılı merhaba bugün nasılsınız derim.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap