pir sultan abdal
-
aleviler arasında yedi ulu ozanlar olarak bilinen ozanlardan birisidir. abdaldır aynı zamanda. asıl ismi haydar'dır.
osmanlı devleti'ne karşı başkaldırması ile bilinir. halk ozanıdır. yaşadığı dönem osmanlı devleti'ne karşı gelmiştir, sürgüne gönderilmiş ve türlü işkenceler görmüştür ama asla yılmamıştır.
kendisi tarafından yetiştirilen ve pir sultan abdal'ın dergahına katılmadan önce osmanlı'dan nasibini almış olan hızır tarafından asılmıştır.
hızır bir gün pir sultan'a gelir ve şöyle der;
"pirim varın beni azad edin, gideyim buralardan, okuyayım. devletime yararlı biri olayım."
pir sultan şaşırır ve ardından;
" git tabi hızır. sen gidersin, okur; büyük adam olursun. sonra da gelir asarsın bizi. " der ve güler. hızır şaşırır ve şöyle der;
" aman pirim haşa, olur mu öyle şey! "
bir süre sonra hızır "paşa" olur ve sivas'a tayin edilir. zulüm yine devam eder; vergiler, insanlara yapılan baskı, göz korkutma. pir sultan abdal karşı çıkar ve insanları dimdik ayakta durun diye örgütler. pir sultan abdal'ın dergahına mensup insanlar yapılan baskılara karşı yılmazlar ve bu durum hızır paşa'nın canını sıkar. derhal emir verir. pir sultan abdal'ı sürgüne gönderin diye. ve sürgüne gönderilir. yıllarca anadolu'yu karış karış gezer haydar.
döndüğünde ailesi katledilmiş, dergahına mensup insanlar kılıçtan geçirilmiş, katliama uğramış. ailesinin o halini gören haydar soluğu hızır paşa'nın yanında alır. gücü elinden bulunduran hızır paşa'ya göre pir sultan abdal sürgüne gönderilmesine rağmen akıllanmamıştır.
"derhal zindana atın bu asiyi! " diye emir verir. pir sultan abdal zindana atılır. günlerce işkence görür ve ne ekmek ne de su verilir. günler sonra hızır paşa pir sultan'ı çağırır ve şöyle der; " bana içinde şah kelimesi geçmeyen bir şiir okursan seni affederim. " der. ve pir sultan'ın ağzından şu kelimeler dökülür;
hızır paşa bizi berdar etmeden
açılın kapılar şaha gidelim
siyaset günleri gelip yetmeden
açılın kapılar şaha gidelim
gönül çıkmak ister, şahın köşküne
can boyanmak ister, ali müşküne
pirim ali on ik'imam aşkına
açılın kapılar şaha gidelim
her nereye gitsem, yolum dumandır
bizi böyle kılan, ahd-ü amandır
zincir boynum sıktı hayli zamandır
açılın kapılar şaha gidelim
yaz selleri gibi akar çağlarım
hançer aldım, ciğerciğim dağlarım
garip kaldım, şu arada ağlarım
açılın kapılar şaha gidelim
ılgın ılgın eser seher yelleri
yare selam eylen urum erleri
bize peyik geldi, şah bülbülleri
açılın kapılar şaha gidelim
pir sultan'ım eydür mürvetli şah'ım
yaram baş verdi, sızlar ciğergahım
arşa direk direk olmuştur ahım
açılın kapılar şaha gidelim
hızır paşa bunları duyduktan sonra delirir ve asın bu asiyi der. pir sultan için infaz kararı verilmiştir. yolun sonuna gelinmiştir. asılması gerekir bu asinin. idam edileceği gün pir sultan ayaklarında ve ellerinde zincirlerle kollarında muhafızlarla dar ağacına götürülür. hızır paşa durduğu yerden emiri verir "taşlayın bu asiyi. eğer ki taşlamazsanız hepinizi astırırım!" der. toplanmış olan insanlar biz pir sultan'a nasıl taş atalım diye düşünüyorken hızır tekrar hiddetlenir ve insanlar istemeye istemeye taşlamaya başlar.
pir sultan abdal hiç aldırmaz atılan taşlara, kanayan yüzüne, yarılan alnına. tebessüm eder sadece zincirlerin şakırdaması eşliğinde. kalabalığın arasında pir sultan abdal'ın müsayibi de vardır. (bkz: müsayip)
ali baba pir sultan'a taş atamaz. elindeki gül'ü pir sultan abdal'a doğru fırlatır ve şu mısralar dökülür pir sultan'ın ağzından;
şu kanlı zalımın ettiği işler
garip bülbül gibi zaralar beni
yağmur gibi yağar başıma taşlar
ille dostun bir fiskesi yaralar beni
dar günümde dost düşmanım belli olur
bir derdim varsa şimdi elli oldu
ecel fermanı boynuma takıldı
gerek asa gerek vuralar beni
pir sultan abdalım can göğe almaz
haktan emr'olmazsa rahmet yağmaz
şu ellerin taşı bana hiç değmez
ille dostun bir tek gülü yaralar beni
darağacına getirilir ve ip boynuna geçirilir. hızır paşa elinde bulundurduğu gücü sonuna kadar kullanmıştır ve bundan haz almaktadır. ip haydar'ın boynuna geçirilir ve o anda rivayete göre bir fırtına çıkar. kara bulutlar birden etrafa toplanır ve göz gözü görmez. o sırada ip pir sultan'ın boynundadır. fırtına dindikten sonra bir bakarlar pir sultan abdal olması gereken yerde değildir; elleri ve ayakları zincirle bağlanmış olmasına rağmen. nasıl olur bu iş?
yıllar geçer ve rivayete göre insanlar pir sultan abdal'ı kah erzurum'da kah malatya'da kah nevşehir'de gördüklerini söylerler. ve pir sultan abdal öylece sır olur gider.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap