• 2004 senesiydi. sevgilimle üniversitede tanışmıştık. ben istanbul'dan gelmiştim o ise ankara'dan ailesini bırakıp uludağ üniversitesi'nde okumaya gelmişti. üniversitede tanıştığım ilk kişiydi. gerçek aşkı tattığım ilk kişiydi. ilk kez seviştiğim kişi değildi belki ama hissederek sevişmeyi yaşadığım ilk kadındı. birçok ilki ve en güzelini onunla yaşamıştım. fakültenin önündeki meydanda otururken amfide yanıma gelmişti. sigara istemişti. sigara içip içmediğini sorduğumda kullanmadığını söylemişti. ben de başlatmamak için vermeyeceğimi söylemiştim ve böyle başlamıştı tanışmamız.

    4 sene hep beraberdik. ilk sene ben kyk'de o ise özel bir yurtta idi. ikinci sene ise ortak eve çıkmıştık. sanki seçme şansımız olsa milyarlarca insan arasından birbirimizi seçerdik. o derece uyumluyduk ve birbirimizi seviyorduk. arkadaşlarımız arasında sonsuza dek ayrılmayacakmışız gibi bakılırdı bize. bizi örnek gösterirlerdi. herkesin alex ölçü birimi bizdik adeta. arkadaşlarımız hep bizim kadar mutlu olmak isterdi, birisine mutluluk dileyecek olsa bizim kadar mutlu olmasını dilerdi. hep bizim gibi sevgililer dilenirdi. ve bu durumdan hep mutlu olmuştuk.

    3. senemizde bölümün birincisi olan arkadaşımız ailesi iflas edince maddi imkansızlığa düştü. okulu bırakma noktasında iken sevgilimle destek olma kararı aldık. daha büyük bir eve taşındık. onu da yanımıza aldık. kira almadık. ev masraflarına katkı beklemedik. hatta elden geldikçe yardımcı da olduk maddi manevi. 2 sevgili için evde arkadaş da olsa bir arkadaşın olması rahatlığımızı etkilese de ona yardım etme arzumuz, bu rahatlığımızı dizginlememize ağır basmıştı. birlikte olmak için daha çok zamanımız var diye düşünmüştük. ve hiçbir sorun da yaşamıyorduk. arkadaşımız bize hem minnet duyuyordu hem de uyumlu idi.

    hayatımızın kırılma noktası 3. sınıfa denk gelmişti. aileler sevgili olduğumuzu biliyordu birbirinden habersiz. sevgilim beni ben sevgilimi anlatmıştım. olumsuz bir bakış yoktu. birbirimizle ilerisi için evlenmeyi de kararlaştırmıştık. sadece zamanını bekliyorduk. ama tüm bu rahatlığa rağmen asla korunmasız ilişkiye girmemiştik. korunmasız sevişmememize rağmen doğum günümde sevgilim normal bir hediye almak yerine hediye paketine garip bir şey koymuştu. paketi açtığımda koca paketten ufacık bir şey çıkmıştı. ne olduğunu anlamasam da bozuntuya vermeyerek teşekkür etmiştim. sözde bozuntuya vermedim sanırken cehaletimden sevgilim kahkahayı basmıştı. "anlamadın dimi salak" deyişi gün gibi aklımda. utanmıştım. ne olduğunu sormuştum. "gülerek hamileyim küçük aptal" demişti. şaka sanmıştım. ne diyeceğimi bilememiştim. sonra garip duygularla içimi bir korku kaplamıştı. baba olma duygusunu bir an hissetmiştim. kendimi daha büyük hissediyordum ama bir yandan da daha aciz. çünkü baba parası olmadan hiçtim. üstelik ailelere bunu nasıl açıklayacaktık.

    sevgilime sarıldım. yüzümdeki korkudan korkup umutsuzluğa kapılmaması için
    gözlerimdeki mutluluğa aldanıp olası bir kötü durumdan önce hayale kapılmaması için
    kızaran gözlerimin her an kopabilecek yağmurunu görüp beni öyle görmemesi için.
    sarıldım sevgilime...

    sonra aynı anda ağlamaya başladık ama üzüntü falan değildi. bunu birlikte yapabilmenin mutluluğu idi. birbirimize nasip olmasının mutluluğu ve sonu istediğimiz gibi gitse de, ailelerden korkup aldırmak zorunda kalsak bile seçim şansımız olsa bu an'ı sonsuza dek doyasıya yaşamayı seçebileceğimizi anlamanın mutluluğu idi. sonra bir an çekilip göz göze geldik. buruşmuş suratlarımızda birbirimizin gözüne bakarak kendimizde aynı anda cesaret bulduk. ve ailelerimizi çağırmaya karar verdik.

    aileler evlenmeye karar verdiğimizi düşünürken her şeyi bir bir anlattım. tüm samimiyetimle, içimden gelenleri kendime şaşırarak konuştum. ve o sırada sevgilimin elini öyle sıkı tuttum ki, artık çocuk değildim. o andan itibaren kendime güvenimin geldiğini hissetmiştim. ailelerimiz anlayışlı insanlardı ama bu çocuk mevzusu onlara da fazla gelmişti. yine de iki taraf da o toplulukta fevri davranmadı. "naptınız çocuklar" diye buruk bir soru sordu sevgilimin babası. "sevdik" dedim. babam araya girmişti. "olan oldu" diyerek sevgilimin ailesini teselli etmişti. bu saatten sonra destek olmaları gerektiğini, ileri gittiğimizi ama okulu aksatmayacağımıza söz verdirerek arkamızda olacağını söyledi. çok uzun sürmedi gerginlik ve burukluk. babam sayesinde ortam durulmuş yerini kaynaşmaya bırakmıştı. aileler birbirinden hoşlanmıştı. çok uzatmadan da evlendik.

    son senemiz hem çocuğumuzun doğumu hem de mezuniyet fırtınasıyla geçti. hemen de iş bulmuştuk. hayatımızı orta şeker devam ediyordu. ta ki 1 yıl öncesine kadar.

    sevgilim inanılmaz derecede solgun görünmeye başlamıştı. her şeye ağlıyordu. gözüme bakamıyordu. benden hep bir şeyler saklıyor ve bana acıyor gibiydi. aynı ortamda sık kalamıyordu benle. üstelik kadınım artık benle sevişmiyordu ve sebebini söylemiyordu. ben de geçecek ümidi ile üstelemiyordum. her geçen gün daha da kötüleşiyordu. işte sıkıntı olup olmadığını anlamak için çaktırmadan iş arkadaşları ile tanışıp ağızlarını bile aramıştım. ama onlar da sadece son zamanlarda durgun olduğunu, evde problem olduğunu sandıklarından sormadıklarını söylemişlerdi. kesin bir şey vardı ama çözemiyordu. ve konduramıyordum bir şey.

    üniversiteden ev arkadaşımız gelmişti birkaç kere bizi ziyarete. eski günleri yad etmek için onu bırakmıyordum. bekardı hala. o evde iken sevgilim bizi yalnız bırakıyordu ve daha kötü görünüyordu. eskisi gibi üçlü oturamıyorduk ve bu durum beni üzüyordu. ben de arkadaşıma açmıştım durumu. beni telkin ediyordu. sabahlıyorduk eskisi gibi. içiyorduk sızana kadar. o fazla içmiyordu. eskilerin aksine alkolü azaltmıştı. bazen böyle şeylerin olabileceğini, ona iyi davranmamı telkin ediyordu.

    bundan bir ay önce, her şeyin güzel gittiğini sandığım hayatım altüst oldu. salonda leptopta temizlik yapmak istiyordum. masaüstünü çok kirli kullanırım. hem kullanmadığımız şeyleri silmek, hem bilgisayarı ve arşivimi düzeltmek için bilgisayarı kurcalamaya başlamıştım. o sıra adetim olmasa da son izlenenler kısmında bir video vardı sevgilimin adıyla. bu video nedir diye tıkladığımda eski halimizi gösteren bir görüntü idi. öğrenci evimizde bir kamera odamıza yaklaşıyordu. biz yatakta uyuyorduk. çıplaktık. kamerayı kullanan kişi sprey sıkıyordu. sonra da bizi dürterek uyanıp uyanmadığımızı kontrol ediyordu. ardından kamera yatağı görecek şekilde çalışma masamıza konuyordu. ve yatağa gelen kişi arkadaşımızdı. beni iterek yorganı açıyordu. sevgilimin üstüne çıkıp ona tecavüz ediyordu. kanım donmuştu. nefes alamıyordum. titriyordum. o an biri silah verse, ve arkadaşım karşımda dursa, tetiği çekmeye derman bırakacak kadar kan kalmamıştı sanki vücudumda. içim çekilmişti. sessiz sessiz çıldırmak bu olsa gerekti.

    ve her şey film şeridi gibi gözlerimden geçiyordu. sevgilimin son 1 yıldır sebepsiz psikolojisinin bozulması, o varken kaçması, onun bize son zamanlardaki ziyaretleri. belki de bize geldiğinde de yapıyordu aynı şeyleri. delirmiştim. bilgisayarı kurcalamıştım. daha önce indirilen bir şey aramıştım. bir tane daha video bulmuştum. birkaç ay öncesine aitti. bize ziyareti ve bizde kaldığı bir güne aitti. içki masasının olduğu salonda koltuğa uzanmış uyuyorum. sızmışım. bana sprey sıkıyor ve kontrol ediyor. sonra yatak odamıza girmeye çalışıyor. kapı kilitli. "aç yoksa videoları izlettiririm" diyor. sevgilim küfrediyor ağlıyor ve sonunda açıyor. hayvan her yaptığını çekiyor. işkence ederek tecavüz ediyor sevgilime.

    bunları yollama şeklinin mail olabileceği aklıma gelince mailini kırmaya çalıştım. beceremedim. bilgi işlemci arkadaşımdan bir mail kırması için yardım istedim. hemen yanına gittim. çok sürmeden maili kırdı. teşekkür edip içine girmeden maillere bakmaya başladım. sürüyle mail vardı arkadaşımdan. ufak ufak videolar gönderip tehdit ediyordu. eşimi bir yerlere çağırıyordu hep. eski tarihlere gittikçe hıncım arıyordu. vücıdumda inanılmaz bir titreme vardı. beni ikiye bölseler kan akmayacak gibi hissediyordum. ilk maile kadar gitmiştim. evde izlediğim video idi. bunu gönderip uzunca yazmış. tehdit etmiş. hemen ondan sonra attıklarına bakınca buluşunca eşime yaptıklarını gizli çekimle kaydetmiş. onları izleterek tehdit etmiş. sonraki videolarda ise eşimden korkusu kalmamış olacak ki göstere göstere çekimler yapmış.

    öylesine hınç doluydum ki ne bütün videoları izlemeye ne de tüm yazıları okumaya takatim kalmamıştı. meğer bir detayı kaçırmışım. onu da acı şekilde öğrenecektim.

    direk eve gittim. napacağımı bilmiyordum. ben eve girdikten biraz sonra sevgilim geldi. yanıma gelmesini beklerken ve ne diyeceğimi düşünürken ses gelmedi. yanına gittim. yatağa yatmıştı. ağlıyordu. onu ağlarken görünce yine ona gitmiş olabileceğini düşündüm. kalbim fırlayacak gibiydi. "videoları gördüm" dedim. hemen irkilip bana baktı. hıçkırarak ağlamaya başladı. onu öyle görünce içimden bir parça koptu adeta. bir an öyle acıdım ki. ve bir an bana öyle yabancı geldi ki. asla eskisi gibi olamayacağımızı o an anladım. istemsizce dolabın üstündeki silahımı kutusundan çıkardım. şarjöre mermi doldururken oğlum yatağından uykulu geldi yanıma. eşim hemen çocuğun üzerine koşup çocukla arama girerek onu vurmamam için ellerini açtı. oysa öyle bir niyetim yoktu. benden niye böyle bir hareket bekledi şaşkınlığı ile beynimden bir kez daha vurulmuşa döndüm. bir baba çocuğunu öldüremez. o zaman çocuk benim değil miydi diye düşündüm. aptallaşmıştım. ve her şey bir anda film şeridi gibi geçti gözümden.

    3 sınıfta bizle taşınması. korunduğumuz halde hamilelik... çocuk benim değildi. yıllarca oğlum sandığım çocuk arkadaşımdandı. eşim "onun suçu yok" diye ağlayıp oğluma, çocuğa sarıldı. demek maillere kararmış gözlerle bakarken kaçırdığım buydu.

    bir anda yer ayaklarımın altından kaydı. düştüm. hareket edemiyordum ama olanları görüyordum. ama rüya gibi görüyordum. eşim başımda ağlıyordu. yanaklarıma vuruyordu. sonrasını hatırlamıyorum. kendime geldiğimde sevgilim yoktu. oğlum sandığım çocuk yoktu. silah yoktu. bilgisayar yoktu.

    eşimi o günden sonra görmedim. ailesi de öyle. arkadaşımınsa izini bulamadım. muhtemelen eşim beni korumak ve onu öldürmemem için haber verdi. ama utancından da ortadan kayboldu. içim içimi yiyor. hayat öylesine boş geliyor ki. sabah kalktığımda, akşam işten gelirken, naparsam yapayım onu yaparken sarhoş gibiyim. kendimi dışardan izliyor gibiyim. aptal gibiyim. sanki herkes bir şey saklıyor gibi.

    eşimi arıyorum. bulursam naparım nolur bilmiyorum. sağ olmasını diliyorum. acı çekmemesini diliyorum ama onu bulsam onu yeniden sevebilir miyim, unutabilir miyiz düşünmeden edemiyorum ve düşünmeye başladıkça da düşünmemeye çalışıyorum. eşim aklıma geldikçe o görüntüler geliyor aklıma. tiksiniyorum hayatımdan.

    sahipsiz bir anahtar gibiyim. kimsesiz, çaresiz ve umutsuz.
182 entry daha
hesabın var mı? giriş yap