9 entry daha
  • yelkenler ile hareket eden gemidir.

    günümüzde yelkenli denince yalnızca zenginlerin yatları ve güney sahillerimizdeki (çizmelerimin) yelkenlileri akla gelir. halbuki ortaçağın başlarından 19.yüzyılın 2.yarısına dek yelkenli gemiler denizlerin rakip tanımaz hükümdarlarıydılar. onlar başlıbaşına bir yaşam şeklini temsil ediyorlardı. bu öyle bir tarz-ı hayat idi ki, daha ana kucağından yeni çıkıldığı bir sırada katran kaplı güvertelerde başlar, 30-40 yıl sonra, sadece rüzgarı koklayarak kerterizlerini anlayabilen doğaüstü insanları üretirdi.

    yelkenlilerin dünyasında tembelliğe, hırsızlığa, yalancılığa ve saygısızlığa yer yoktu; çünkü tabiat ananın öfkesi ve tethysin kaprisleriyle her an burun buruna olan yelken insanları hayatlarının, birbirleriyle kurmaları gereken pürüzsüz uyuma bağlı olduğunu bilirlerdi. yağmur, kar, fırtına veya kızgın güneş; hiçbiri bu ahşap ve bezden kurulan katedrallerin demir iradeli keşişlerini yıldıramazdı. ne ölümden ne kaybolup gitmekten çekinen bu insanlar sayesindedir ki üzerinde güneş batmayan imparatorluklar kuruldu, ulusların kaderleri belirlendi. ancak zaman değişiyordu,hep değiştigi ve hep değişeceği gibi... insanlığın kum saati 150 yıl kadar önce döndüğünde yanında isiyle, dumanıyla ve gürültüsüyle makineleri getirdi.

    bu yeni düzenin iyiliği veya kötülüğü burada konumuzun dışındadır; ancak söylenmesi gereken çarkçıbaşılar ve makinistlerin yeni dünyasının gabyarlar ve reislere ait olan eski dünyanın ölüm çanını çaldığıdır. 1890'lı yıllara gelindiğinde denizlerin o nazlı albatrosları artik bir daha dönmemek üzere geçmişin anılarına doğru uçup gitmişlerdi.
68 entry daha
hesabın var mı? giriş yap