4 entry daha
  • öncelikle bir şekilde vicdanımı rahatlatmak için söylemem gerekirse moda sahnesi insanlarını çok seviyorum. çeşitli entrylerde de bahsettiğim gibi; yolda görsem sevindiğim, yaptıkları işlere büyük saygı duyduğum adamlar.
    bira fabrikası'nın çıktığını duyunca da aynı duygularla koştum. literally koştum, maslaktan ya yetişebilirsem diye. yetiştim.

    --- spoiler ---

    belki tercümeden, belki fazla türk işi yorum katmaktan bilmiyorum; ilk perdesi fazla sıkıcı olmuş oyun. anca melis birkan girdikten sonra hareketleniyor ve garip bir şekilde gecenin sonunda melis birkan en başarılı oyuncu olarak akılda kalıyor. garip olmasının sebebi şu ki, abi ben onur ünsal'ın parlamadığı oyuna hiç gitmemiştim. belki de melis birkan'ın textinin aşırı değiştirilmemesinden, en çok alman kadını anladım ve en çok alman kadına güldüm ben. melis birkan'ın geçişleri de fazla iyiydi bana göre. telefonu ay sürtme sürtme demeye geçişi mesela, fazla iyiydi.
    oyun sırasında moda sahnesi oyunlarını neden sevdiğimi düşündüm biraz. ve aklıma ilk gelen roberto zucco'da, yapılan göndermelerin tahtaya yazılması oldu. bayılmıştım bu harekete. bira fabrikasında ya ben anlamadım, ya gerçekten çok da tatmin etmeyen göndermeler vardı. "%50'yi zor tutuyorum"? seriously? ilk sahneye çıktıklarında "out damn spot, out" göndermesi falan bekledim ben ne bileyim o kadar kan görünce. diğer yandan, yüksek ihtimal benim kaçırdığım zibilyon gönderme vardır. yani anca ikinci perdede, aaa işçiler&azınlıklar gibi düşünmeye başlayabildim; ki ondan sonra keyifli hale geldi oyun.
    aslında sorun izleyici kitlesi benim kanaatimce. sadece küfüre, abartılı jest&mimiklere gülen seyirci oyunun tüm zevkini kaçırıyor. milletin bu tarz şeylerde yerlere yattıklarını gördükçe, devlet bahçeli'nin "gülmedim" capsindeki gibi buldum kendimi ilk perde boyunca. büyük penis geyikleri, popo sallama, küfüre gülen insanlar, olm gidin recep ivedik izleyin rahat rahat gülün niye geldiniz tiyatroya kadar. ikinci perdede ikinci biramı bitirmem ve arada kemal aydoğan'ın heyecanla sırıtan suratını görmem, belki benim de bahçelilikten uzaklaşmamda etkili olmuştur, bilmiyorum.
    yukarıda da bahsettiğim gibi, ikinci perde text anlamında çok daha tatmin edici olmuş. bu adamlar burda ne anlatmaya çalışıyor sorusunu sonunda sorduruyor. gürsu gür'u tanımak da kendi açımdan bir kazanım oldu. sinir edici bir sakinlikte, güzel yerlerde baya başarıyla araları tamamladı. bu ne demekse.
    bir de onur biraz vucut çalışmış sanırım, yazının geneline sıkıştıramadığım alakasız bir gözlem olarak kalsın bu da, doğru mu yanlış mı emin olamadığım.
    --- spoiler ---
    ayrı ayrı düşününce oyunculukların tabii ki de yardırdığı oyun olmuştur. farklı türlü olmasını beklemiyorduk.
    insanın çok sevdiği birilerine kötü yorum yapması ne zormuş.
    ayrıca müzikleri en bir süper olmuş oyundur.
46 entry daha
hesabın var mı? giriş yap