9 entry daha
  • iki kitap bir arada aslında. yoklar fısıltısı hasan ali toptaş' ın 2. öykü kitabı. ilkini bulmak biraz zor zaten. kitapla ilgili tek bir eleştirim var. yoklar fısıltısı ile değil de ölü zaman gezginleri ile başlıyor kitap, keşke yazılma tarihlerine göre sıralansaydı. evet tek eleştirim bu. onun dışında sayfalarca överim bu kitabı ve son cümlem de ''şimdi öykülerin içeriğine geçebilirim'' olur. deli-dahi bir yazar benim için hasan ali toptaş ve muazzam bir birikimi var. öyle çekmiş şarabı yazmış kitabı değil hasan ali toptaş kitapları. evet kurgular manyakça ve bu bir zekanın ürünü ama o cümleler; onlar birikim, onlar emek. 13 yaşında orhan kemal, yaşar kemal gibi isimleri çoktan yemiş yutmuş bir adamdan bahsediyoruz, salt yetenek deyip geçemeyiz yani.
    iki kitap da 8 öyküden oluşuyor. yoklar fısıltısı' nın öyküleri biraz daha kolay. hatta yakın bir arkadaşımın benden daha objektif olan yorumu üzerine biraz amatörce, tabii ki hasan ali toptaş kriterine göre. ölü zaman gezginleri ise hayli yorucu. sakin kafayla, sindire sindire ve neredeyse her cümleye hayranlık duya duya okunuyor ölü zaman gezginleri. hasan ali toptaş tek bir cümleyi bile öylesine yazmıyor. sanki boşluğu yazdığı cümlelerle özenle dolduruyor ve cümleler değil, boşluğu doldurduğu cümlelerden artakalan boşluk öykü oluyor bir bakıma. konunun etrafından dolaşan bir örnek olacak ama schumacher' i anmak istediğimden vereceğim yine de bu örneği; schumacher havaalanına yetişmek zorunda ve taksiye biniyor. taksiciden arabayı kendisinin kullanmasına izin vermesini istiyor. taksici de kabul ediyor. sonunda 100 dolar bahşiş veriyor hatta. bu olay haber oluyor ve haberin içinde taksicinin schumacher ile ilgili şu yorumu yer alıyor; ''o kadar yumuşak kullanıyor ki sanki hiçbir viraj yokmuş da düz yolda gidiyormuşuz gibi hissettim.'' işte hasan ali toptaş da tıpkı schumacher oluyor bu öykülerde, sizse onun yanında oturan adam. o kadar yumuşak dönüyor ki virajları siz daha nasıl olduğunu anlamadan bambaşka yollarda buluyorsunuz kendiniz. hayal-gerçek, gerçek-rüya, rüya-hayal kenarlarından oluşan bir üçgenin içinde dolanıp duruyorsunuz sanki ama bir kenardan diğer kenara geçerken o keskin virajları nasıl döndüğünüzü anlamıyorsunuz. hasan ali toptaş çok büyük bir yazar benim için. hatta bundan sonra yazmasın da mümkünse çünkü ben üzerine çıkabileceğini sanmıyorum. aksine, tekrara düşüp eleştiriler almaya başlayacağını düşünüyorum. çıtayı çok yukarılara çekmiş durumda çünkü. heba, gölgesizler' in yanında biraz zayıf duruyor mesela ya da yoklar fısıltısı enfes bir öykü kitabı ama ölü zamanın gezginleri ile kıyaslandığında o kadar da iyi görünmüyor. yani ben yoklar fısıltısı' nı yazsam hayatımın en güzel işini yaptım derim, hasan ali toptaş yazınca ise sıradan bir iş oluyor o kitap benim gözümde. bir efsaneyi daha anarak bitireyim. majesteleri der ki; ''herkes bir gün michael jordan olmak istiyor oysaki ben her gün michael jordan olmak zorundayım'' evet sayın toptaş, siz de her kitabınızda hasan ali toptaş olmak zorundasınız artık. saygılar.

    (yazanın kişisel notu) schumacher! eski günlerdeki gibi yine; her turda hep daha iyiye... bir tur daha şampiyon!

    --- spoiler ---

    ardından şarap kokusunun bilinçaltımdan sızdığını düşündüm. bilinçaltımdaki kavaklıdere-yakut şişesini de, virgülsüz konuşan arkadaşım devirmişti hiç kuşkusuz. (sf: 131 - iletişim yay. - 5. baskı)
    --- spoiler ---
22 entry daha
hesabın var mı? giriş yap