14270 entry daha
  • bu aralar, zaman ayırıp yazamadığım için bu kelimeden özür dilerim. çünkü hayatta her şey, zamanla değişiyor bilirsiniz; kelimelerin anlamları da buna mukabil. canlılar. o yüzden ben toparlayıp yazayım derken, çürüdü biraz. bu iyidir yine de, kelime silinebilirdi sözlüklerden, tdk'nın azizliğne uğrayabilirdi malum, müsaitti, ya da ne bileyim, ölebilirdim.

    on sene evvel. üniversite ikinci sınıfta, bir hazirandı. haziranın biri değildi, herhangi bir hazirandı. haziran değişiktir bence. tv'de şarkıların sözlerini bilmeden eşlik etmeye çalışan ünlüler gibi şaşkın. senkron tutmuyor. güneşi sıcak lakin yakmıyor. dört kızdık, babalar gününün hangi gün olduğu konusunda iddiaya tutuştuk. sonunda çareyi gidip, gazete alıp, bakmakta bulduk. internete mi uzaktık, artık o dönemler internet mi bize uzaktı, yoksa aramızdan birinin hayatını değiştirecek o gazeteyi mi almalıydık, bilmiyorum, aldık. o gün değilmiş, uzatmadık. birkaç gün sonra, tatilde köylerine dönmek istemeyince kızlar, part bir iş bulalım, böylece hem beraber oluruz, hem köye gitmezsiniz, hem de para verirler belki dedik. aynı gazeteyi aldık ortaya. başka gazete almaya mı üşendik, paramız mı yoktu, yoksa aramızdan birinin hayatını.. öeeh, tamam uzatmıyorum. oradan iş bulduk. aralarındaki tek istanbullu olarak ben o yaz rize'ye dedemin köyüne gittim. üçü de istanbul'da kalıp çalıştılar.

    beş sene evvel. iclerinden biri, o gazeteden bulunan işteki patronuyla evlenmiş, iki de kızı olmuştu. en büyüğümüz yirmi üçtü ve tüm bunlar hayatin henüz, baharda ihlamur kokan bir sokak oldugunu sandigimizdan olsa gerek, ne güzel tesadüftü. elbette okul bittikten sonra, hayatimizin askiyla karsilasacak, kocaman ellerle sarıp sarmalanacak, hiç otoyol kenarinda tek agactaki kuş yuvasi gibi mecbur ama anlamsiz, yeryüzünde iki milyon yıldır yağmur yağmayan antartika gibi kurak kalmayacaktik. gözümüzün kenarları düzleştirmeye çalıştığımız çokomel ambalajları gibi kırışmamış, rutin yakamıza yapışmamıştı. insan iyi şeyleri örnek göstermeye bayılır., bu hikayeyi de biz, aşkı arayan her arkadaşımıza tüm cafcafıyla anlattık. sanırım bu birine denizi gösterip, hayat güzeldir demek gibidir.

    geçen gün bitmiş. yıllarca arkadaşımın kapısında yatan adam, bir başka çalışanının yatağında yatmış, gelmemiş evine günlerce. seni seviyorum, dememiştir aylardır da bence, iki kızını bile gelip görmemiş. aşk sanırım, atamın öldüğü o odadaki sandalye gibi, kimsesiz kalmış. mahsun. ben aşk olsam, kalbim yangın yeridir.

    on yıl olmuş, dökülmüş yaldızları hikayenin. aramızdan birini okuldan sonra hiç görmedim. bir diğeri çok aşıktı mustafa'ya. adamın sessiz sedasız evlenmesi bile, buna engel değilmiş. birdenbire evlenmiş inanır mısınız mustafa? ayrılık sevdaya dahildi ya, gizli gizli görüşmek de aska dahil midir soralım attila ilhan'a toprağı bol olsun. çok kimsesizdi arkadasim eminim. şimdi, fransa kadar büyük yüzen buzullara inat, sıcacıkmış içi.kalabalikmis. aşk tüm yağmura, kışa rağmen çiçek açmakmış.

    aşk, iki ayrı evlilikte, iki zıt yerde duran yakınlarının hikayesine içlenmekmiş. aldatan, aldanan her kimse. biliyor musunuz, kelimeler canlı, ben otuz oldum, gittikçe şaşırmıyorum. her şey kerkese kadarmış, ne bol! kimse kimsenin yerine ölmezmiş, ne yasarsaniz torbanizda doluyor. bu dünya, her yazdığınızı yaşadıkça silermiş. yasayamam sanmistim, yedinci yili. on dört yazdır kiraz yedim ama o hikaye askılıkta duruyor. aksilik ya durmuyor dünya, dönüyor da dönüyor.olsun diktiğim bir fidana yağmurlar da yağdırmıştır baharlar, kim ne bilecek ki, buna içimden gülebilirim.

    bir numara büyük acı, aşk, seneye de üzülebilirim.
11488 entry daha
hesabın var mı? giriş yap