3 entry daha
  • nermin yıldırım'ın dördüncü ve en taze romanı. bir yazarın kalemi, dili güçlüyse sonuç hep iyi oluyor vesselam.

    aşk bir hastalıktır evet. ondan kurtulmanın iki şekli vardır; ya aşık olduğun kişiyle birlik olup zaman içinde onunla birlikte öldürürsün aşkı, ya da tek başına kalıp o illetten bir başına kurtulmanın yollarını ararsın.

    feribe, mecburen ikinci yolu seçerek, düşe tökezleye unutma işine girişirken, bir yandan da vaziyetiyle dalga geçen," sen bu hallere düşecek kadın mıydın feribe" diye söylenip duran iç sesiyle baş etmeye çalışıyor. tabii bunu yaparken mazi imha merkezinden medet umuyor. karşısına bir surpriz gibi çıkan geçmiş yaraları ve şimdideki sorunlar da cabası…

    altı çizilesi cümlesi bol olan kitaplardan.

    - insanın kendine kaçacak pay bırakması; ille de bağlanacaksa bir yere, çürük ipler seçmesi gerektiğin bilecek kadar yaşamıştım

    - lakin aşk, insanın gözünü sadece sevdiğinin kusurlarına değil, sevebileceklerinin lütuflarına karşı da kör ediyor

    - yıllar evvelki halimle karşılaşsak, muhtemelen birbirimizi tanımazdık. ya da o, benim gibi birine dönüşmüş olmaktan utanç duyardı; ben de tek kaşımı kaldırıp onu küçümserdim. küçümsemek, sanıldığı gibi kibirle ilgili değildir; o da kadim bir ayakta kalma yöntemidir.

    - seninleyken kendimi gemisini sürpriz bir gezegene indirmiş astronot gibi hissediyordum. şimdiyse yuri gagarin gibiyim sevgilim. uzaya gittim geldim bir şey olmadı da, dünyada yaptığım uyuz bir deneme uçuşunda düşüverdim.

    - bazıları kalın zırhlarla gezmeyi sever. aşıksa umursamaz, zayıfsa güçlü, korkaksa cesur, merhametliyse acımasızmış gibi görünmek ister. sadece başkalarını değil, kendini de kandırmaya, dünyadan ve duygularından böyle korunmaya çalışır.

    ...
46 entry daha
hesabın var mı? giriş yap