7 entry daha
  • ölümü göğüslerken bile mertçe davranmış bir insan. ibret olsun diyerek alıntılıyorum:

    "idam hükümlerinin tasdikine dair karar, evvela zorlu'ya geçen cumartesi sabaha karşı saat 04'te tefhim edilmiştir. cezaevi binalarından birinin, yan yana 10 hücresinin bulunduğu, bir kesiminde idam mahkumu diğer 8 düşükle birlikte kalmaktaydılar. bir gardiyan zorlu'yu uyandırmış, uzun koridorun ucundaki diğer düşüklerin görmelerine imkan olmayan bir salona getirmiştir. yüksek adalet divanı azaları ile egesel ve yardımcıları, güryay ve yücel ile diğer ikinci sınıf vazifeliler oturmuş zorlu'yu beklemekteydiler. kararı egesel tefhim etmişve ölüm cezasının formalitelerin ikmalinden sonra infaz edileceğini bildirmiştir. egesel'i sükunetle dinleyen zorlu, başını öne eğerek hafif ve titrek bir sesle demiştir ki:
    - vazifemi yaptığımı zannediyordum. siz de vazifenizi yaptınız, zahmetler çektiniz. kader bu imiş.
    zorlu daha sonra abdest almak istediğini söylemiş ve tuvalete götürülmüştür. abdesti, bütün şartlarını yerine getirerek ve sendelemeden almıştır. arkasından da dini telkinatta bulunacak imamın karşısına oturmuştur. imam, arapça olarak okuduğu kelimeleri tekrarlattırarak zorlu'ya tövbe istiğfar ettirmiş ve neticede de kelime-i şahadet getirtmiştir. egesel, son arzusunu sorduğu zaman, zorlu bir mektup yazmak istediğini söylemiştir. mektubu yüksek adalet divanı başkatibine dikte ettirmiş ve bitince de daktilo ile hazırlanan metnin altını imzalıyarak annesine gönderilmek üzere egesel'e vermiştir. kısa bir vasiyetname havası taşıyan mektupta zorku, ailesi ve memlekete iyi temennilerini bildirmekte ve kızına derhal nişanlanarak evlenmesini ve mesut olmasını tavsiye etmektedir.
    üzerine beyaz gömlek geçirilen zorlu, soğukkanlılıkla darağacına gitmiştir. darağacı, imralı cezaevi binalarının arasında ve diğer mahkumların nazarlarından uzak bir kesimde kurulmuştu. denizi görmemekteydi, fakat etrafında akasya ve ardıç ağaçları vardı. ölüm cezası, saat 05 sularında infaz edilmiştir. celladın boğazına ilmiği geçirmek için yaklaşırken telaş ve heyecandan bocalaması üzerine, gene hafif ve titrek bir sesle "acele etme" demiş ve ameliye tamamlanınca da altındaki sandalyeyi kendisi itmiştir.
    zorlu da menderes ve polatkan gibi kısa bir zamanda hayata veda etmiştir. her üçü de ipte birer saat asılı bırakılmıştır. müteakiben indirilip yıkanmışlar, imralı cezaevinin mescidinde cenaze namazları kılındıktan sonra kefenlenmişlerdir."
    http://tr.wikipedia.org/wiki/fatin_rüştü_zorlu

    yassıada komutanı tarık güryay'ın anılarında bu olaya şu şekilde yer vermiştir :
    zorlu, ölüme gerçekten zorlu bir metanetle gitti. o kadar ki, hatta mahut gömleğin üzerine giydirilişinden sonra, kendisine dini telkinde bulunan hocanın, arapça kelimeleri telaffuzda düştüğü hataları düzeltti. kollarını arkadan bağlarken, başsavcıya son bir ricada bulundu. ellerinin önden bağlanmasını istedi. fakat bunun kanunen imkânsızlığı kendisine anlatıldı. beraberce sehpaya doğru yürüdük. ne masaya, ne de masa üzerindeki sandalyeye çıkarken yardım istedi. hatta heyecandan eli titreyen cellâda: "oğulum ne titreyip duruyorsun? ilmik senin değil, benim boynuma geçecek" dedi. sonra adetâ kendisini uçsuz bucaksız bir boşluğa atar gibi: "allah memleketi korusun, haydi allahısmarladık!" dedikten sonra, ayaklarının altındaki sandalyeyi itmek işini de kimseye bırakmadı. boyu uzun olduğu için, ayakları masaya basmıştı. cellât masayı itti. ona bu kadarcık da iş düşmüş bulunmasaydı, zorlu sanki asılmış değil, intihar etmiş olacaktı.

    (bu entryi kötüleyenler utanmalı insanlığından. en azıdan şunu düşündürmeye çalıştım ama size nafile:
    kaçımız idam sehpasında tekmeleyebilir kendi taburesini, üstelik vatana hizmet ettiğini düşünürken alınıp ihanetle yargılanıp idamına hükmedilmişken...)

    ayrıca (bkz: turkiye de en son menderes in asildigini sanmak/#11044944)
70 entry daha
hesabın var mı? giriş yap