9310 entry daha
  • öncelikle bu entry azıcık birazcık game of thrones bilgileri içerebilir. ona göre okumaya devam edin ya da etmeyin. game of thrones bilgileri derken öyle detaylı spoiler falan değil zaten diziye ilgi duyanların %99,9'unun bildiği şeyler.

    ortaçağ avrupası ile başlayacak olan bu entry hristiyanlık ile devam edip, türklere ve laikliğe gelerek son bulacak. ne alakasız şeyler bunlar demeyin hepsi alakalı çünkü. arada da gözümüzde daha rahat canlanabilmesi için biraz game of thrones serpiştirilmiştir tabi.

    günümüzde orta çağ denilince kafada oluşan imaj pek doğru değil. bambaşka bir dünya ve bambaşka dinamikler var.

    game of thrones seyredenler ejderhaları ve camgöz ölü arkadaşları diziden çıkartıp geride kalan krallıkları düşünürlerse işte o durum gerçek orta çağ gibi oluyor. tabi khaleesi’nin olduğu kısım ayrı tutulursa orayı karıştırmıyoruz, bizim dizideki krallık gerçekten orta çağ krallıklarına benziyor.

    devletler o zamanlar pek şimdiki bizim devlet anlayışımız şeklinde değil. toprak sahibi olan güce de sahip oluyor. bu güç yıllar yıllar boyu babadan oğula geçmiş ve derebeyi oralara hükmediyor. zaten öyle toprak sahibi falan da olamıyorsun. para verip toprak alayım senden falan ohooo kop 21. yüzyıldan 1.000 sene önce yahu.

    insanların özgürce seyahat etme hakları bile yok. aslında özgürlük diye birşey de yok. bir not olarak konudan bağımsız free mason(özgür mason) olayı zaten burdan çıkıyor. mason demek taş ustası demek ya işte o taş ustaları zamanının önemli zanaatkarlar olduğu için (şato, saray, katedral falan yapıyorlar sonuçta) özgürce seyahat etme hakkına sahipler. bu diğer halka göre oldukça büyük bir ayrıcalık. neyse derebeyinin toprağında çalışıyorsun ama hiçbirşey senin değil. başka derebeyine gideyim o daha iyi adam falan diyemiyorsun.
    bu derebeyleri birleşip bir kral seçiyorlar. ingiltere üzerinden gidersek bu londra bölgesinin derebeyi oluyor genellikle, çünkü en güçlü olan o. kral, birleşik derebeyliklerinin başı oluyor ama derebeyleri aslında birçok noktada da bağımsız ve kralla da hep araları iyi değil. game of thrones bu noktada anlamamıza yardım edebilir. lannister’lar, tyrell’ler, greyjoy’lar, stark’lar falan hep derebeyleri.

    kral vergi alıyor. savaş yapıyor ve krallığın parası bitebiliyor ama derebeyleri hala zengin kalabiliyor. kral zaten derebeylerinden vergi alıyor başkasından alamaz zaten dedim ya özgür insan yok. insanlar hangi derebeylikte yaşıyorsa onlar için çalışıp derebeyine vergi veriyor. krallık fakirleşip derebeyleri hala zengin kalabiliyor ki bunu da zaten game of thrones’ta gördük. krallığa destek veren aileler vardı hatırlarsanız.

    kral ve derebeyleri arasında sürekli bir çekişme var, kuyu kazma var birbirlerini sevmiyorlar çünkü. insanlığın ilk zamanlarından beri olan güç savaşı. en sonunda bundan tam 800 yıl önce yıllar 1215’i gösterdiğinde derebeyleri ayaklanıyor ve kral ile magna carta’yı imzalıyorlar. kral ile derebeyleri arasında kral’ın güçlerini kısıtlayan bir antlaşma.hukukun başlangıcı falan da denir çook farklı şey söylenir ama avrupa için çok önemlidir. hala da önemlidir. yanlış hatırlamıyorsam british library’de görülebilir ki zaten magna carta'dan sonra ohoo her kralda başka birşey imzalanmıştır. en son imzalanmasa da geçerli olsun bu kurallar genel olsun falan diye diye hukuka yelken açıldı.

    özgür hiç kimse kendi benzerleri tarafından ülke kanunlarına göre yasal bir şekilde muhakeme edilip hüküm giymeden tutuklanmayacak, hapsedilmeyecek, mal ve mülkünden yoksun bırakılmayacak, kanun dışı ilan edilmeyecek, sürgün edilmeyecek veya hangi şekilde olursa olsun zarara uğratılmayacaktır falan der magna carta. ooo ne kadar hak hukuk ya adamlar 1215 senesinde 800 sene önce yapmışlar vay be diyeceksiniz ama demeyin.

    çünkü bakın ne diyor özgür hiç kimse diyor. kendi benzerleri tarafından falan diyor. o dönemde kaç kişi özgür biliyor musunuz ingiltere’de 30 ! yani 30 derebeyi. zaten magna carta imzalanıyor ama asla uygulanmıyor o başka hikaye. ama orada yazanlar güzel şeyler.

    hatta ingiltere ve mesela fransa’da çok görebileceğiniz şatoların yapılma sebeplerinden biri de kral’ın derebeyleri ile yaptığı toplantılardan sonra onlar kendi bölgelerine gitmesin kendi etrafında kalsın isteği. çünkü gizli politik bir savaş var koltuk için. zaten game of thrones bunu çok güzel anlatıyor. o şatolarda kral her bir derebeyinin kardeşi, yiğeni vs. gibi insanları tutuyor. yani kendisine yakın düşman istiyor ki ani bir durumda o kişiler üzerinden politika üretebilsin. sadece politik güç için yapılan evlilikler de cabası.

    orta çağ’da bir zaman geliyor bir din avrupa’da çok fazla etki etmeye başlıyor bu din hristiyanlık. roma imparotorluğunun yıkılmasında da etkilidir derler hristiyanlık. roma imparatoru, imparatorluğuna oldukça ters olan hristiyanlığı seçince bölünmenin başlangıcı oldu diyenler vardır. o dönem roma imparatorluğu’nda hristiyandan çok pagan vardır falan derler ama tam bilmiyorum.

    neyse dönelim hristiyanlığın orta çağda yaptığı büyük etkiye. demin de dediğim gibi toprak demek güç demek ve belki yüzyıllardır o toprağın sahibi olan aileler, derebeyleri var. sonrasında bir din çıkıyor ve diyor ki herşey allah’ındır. bu tabi ki oldukça ilginç bir etki yaratıyor ve güç savaşları başlıyor. papalık gittikçe güç kazanıyor ve halk da onların tarafını tutuyor. halk, evet ben ve ailem yıllardır bu topraklarda çalışıyoruz, nereden senin toprağın oluyor bu diye sormaya başlıyor. dinin öğretileri de onlara güç vadediyor zaten. sonrasında hristiyanlık ile derebeyleri/krallıklar arası savaşlar çıkıyor. bu savaşlar güç üzerineydi. hatta öyle bir noktaya gitti ki din tarafı bölündü ve aynı dinin diğer kolları oluşturuldu. ortodoks mesela. düşünün krallar ve din arası bir savaş ama dinin içinde bir ayrım oluyor ve farklı kolları oluşuyor çünkü güç böyle birşey. ileride ne olacağını bilmiyorum ama game of thrones’ta da benzer şeyler işleniyordu bu sezonda. gözümüzde canlanması için yararlı olabilir.

    yüzyıllar süren savaşlar sonucunda avrupa bugünkü gibi bir şekil aldı. laiklik mantığı da bu anlattıklarımdan çıkmıştır. bu sebeple laik ülkeler oluşturulmuştur. siz dersiniz 250 ben derim 500 sene savaşılmıştır. kan dökülmüştür. çözüm laiklikte bulunmuştur.

    tüm bunlar olurken türk ırkı hiçbir zaman avrupadaki şekilde bir düzene sahip olmadığı için, bizde kişiler değil her zaman devlet toprağın ve gücün sahibi olduğu için (her ne kadar tek bir aile olsa da), çok başlılık olmadığı için ve müslümanlıkta hristiyanlık gibi normal düzene baş kaldırı olmadığı için biz avrupada orta çağ yaşanırken bunlardan etkilenmedik. hatta onlar güçsüzleşirken biz güçlendik.

    bugüne gelindiğinde ise, laiklik bizim için atatürk’ün din ve devlet işlerini birbirinden ayırması. sokaktaki insanlar hiçbirşey bilmiyorlar. 100 kişiye sorduk sadece 1 popüler cevap aldık çıkar sonucu. laiklik ile ilgili halkın genelinin tek bildiği o bir cümle.

    dolayısıyla bir siyasi lider, dini alet edip onun üzerinden hareket ettiği zaman bundan hoşlanmayanlar çıkıp ortaya bir done koyamıyor. sadece dediği bunun sonucunda o olur, bu olur gibi fikirler. öteki taraf da bence olmaz diyor. senin düşüncene karşı benim düşüncem. kazanan olmuyor. laikliğin ne kadar önemli olduğu görülmüyor.

    ama avrupada bunu yapmaya kalkarsan, adamlar geriye bakıp yüzyıllar boyunca süren savaşları gösterip, önüne done koyup. yaptığının sonuçlarını, akan kanı, zararlarını ispat edip. laiklik mantığını sana gösterebiliyor. itiraz da edemiyorsun.

    yani demem o ki. avrupa ve o ülkeler ile bizim farkımız çok ama çok fazla ve yüzyıllar önceye dayanıyor. karşılaştırma hep yapıyoruz ama veriler, değişkenler o kadar fazlayken yapılan karşılaştırma da doğru olmuyor ve biz 2015 senesinde malesef hala mustafa kemal atatürk'ün vizyonunda bir çoğunluğa sahip değiliz.
32316 entry daha
hesabın var mı? giriş yap