7 entry daha
  • çoğu zaman içimde durup duran burukluğun geçeceğini düşündüren bir vuslatı saklı tutuyor bilinmeyene duyduğum özlem.
    içimden akıp giden milyonlarca sözcüğün, gözlerim açıkken ve kapalıyken, çoğu zaman gözlerimin çok ama çok gerisinde betimlenen, bi rmekan veya belirsizlik, aitlik hissini iliklerime salgıladığında sadece tek bir kare fotoğraf beliriyor zihnimde; kırmızı eteklerinin ucunu tutmuş, başında kırmızı şapkası yıldızlı gökyüzüne bakıp kendi etrafında dönen bir kız çocuğu. bu benim biliyorum, başımı yaslamak istediğim gökyüzünde tebessüme beni kavuşturacak tek şey kokladığım yağmur bulutları. şekilsiz yağmur bulutları asla sivri masa köşeleri değil, sakarlığımın bedelini bedenime çürüklerle ödetecek. ve yağmur bulutu kokusu beni terk eden olmayacaktır bana sokaklarda amaçsızca yürürken*aradığım nefes olup beni tüketerek cezalandıran. zamansızlığın çaresiz şekilsizliğinde yayıldıkça şeffaflaşan renklerimle ben üzülen değil yüzünde tebessüm ile kendi etrafında ve aynı zamanda her şeyin ve aslında şekilsizliğin içinde şekilsizliğe nüfuz ederek, şekilsizlik anında daha çok şeffaflaşıp yok olana dek dönüyorum, dönüyoruz sonra özlem bir acı oluyor. kalbim gözümün önüne geliyor ve bölünen parçalara bölünen parlak kırmızı bir kadife giderek parçalanıyor hayat akan damarlarının olduğu yerden ve daha da incelerek bölünüp ve sanki hacmini eriyip kaybederek yok oluyor.

    ocean

    sanki hiç bir tını iyileştiremeyecek ve sanki aslında giderilmeyince başka güzel bir özlem. sanki ölüme veya yokoluşa özlem. hüzünle değil, nefretle değil, büyük bir neşe ile değil. yüzdeki hafif bir tebessüm ve kabulleniş ile gelen bir ölüm. yağmur kokusunun damakta bıraktığı tad gibi, aradığım nefese, soluğa hiç kalmış gibi..
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap