52083 entry daha
  • ilk defa bugün, değmeyeceği bariz belli birinin mutluluğu için olmak istediğim şehirden kalkıp gelip sonraki her otobüs yolculuğunda bunu hatırlayarak her seferinde de aynı şekilde pişman olma hissimi unuttuğumu fark ettim.

    hiçbir zaman arkanızda karşınızdakinin size hakkını asla helal etmeyeceği kadar kötü bir geçmiş bırakmayın.

    ne kadar çok anım vardı halbuki.
    kim olsa üzülmez miydi şehrin bittiği üstü çizili tabelayı görmek için kilometre saydıracak, geçince derin nefes aldıracak kadar kötü hissettirdiğini gördükçe?

    ama gördüm ki hiçbiri, hiçbir şey demek değilmiş.

    bir günde her şey değişir mi? diyorum ya, en güzel şeyler hep bir anda olur.

    ilk defa bugün, nerede olduğumu düşünmeden uyudum.
    başımı omzuna yasladığımda, az önce bacaklarımın ağrısından oturamadım diye ayağımın altına bavul koymuş, bu hiçbir işe yaramasa da o anın huzuruyla canımın acısını bile unutturmuş bir adam.

    anlatacak çok şeyim var.

    kim? kendi evim gibi sevdiğim, hiç gitmeyecekmiş gibi yerleştiğim bir odanın kapısında "al bunları, siktir git" diye bekleyen, dönerken ağlaya ağlaya taşıdığım ve bir dolap üstünde aylardır olduğu gibi duran üç koca poşet eşyayı kapıdan çıkardığım an elimden alıp gözünü bile kırpmadan çöpe atacak kadar güçlü bir adam.

    ben bazı şeylerden biraz fazla korkuyorum.

    ama düşünsene şimdi. seni okulda, arkadaşlarının yanında, insanların içinde, otobüste, vapurda, metroda, alışveriş merkezinde, sokak ortasında, telefonda, yani kısaca senin olmayı sevdiğin her yerde bağıra çağıra, itiş kakış, neredeyse tekme tokat defalarca kere rezil etmiş bir adam mı istersin yanında, yoksa sadece bir kere "bana bir daha bağırma, korkuyorum" dedikten sonra bir daha gerçekten de sesini bile yükseltmeyen bir adam mı?

    maksimum yarım saatlik bir mesafedeyken gecenin ikisinde tacize uğradığını söylemek için aradığında bırak kalkıp gelmeyi hırsından, nefretinden zaten telefonunu bile açmayacak bir adam mı istersin, "ben bütlere gitmeden önceki gece üzdüm seni, konuşmadın hiç. benimle niye konuşmadın?" diye ağlayan bir adam mı?

    ilaç alıyorum diye bu ara herkesin ilk lafı "bir şeyler yedin mi" olmaya başladı. basit bir poğaça diyorsun değil mi mesela, normal zamanda "mıy mıy ettin yine bok oldu, yiyeceksen ye şunu da kalkıp gidelim ya" diye zehir zıkkım edecek bir adam mı istersin, "yeme içme konusundaki başarılarının ardı arkası kesilmiyor valla, yine üstüne başına döküp yarısını da yerlere yedirdin, ben ne yapacağım senin gibi beceriksizle?" diye gülümseyen bir adam mı?

    ve ilk defa bugün, ben her zamanki gibi fil muhabbeti açtıktan sonra "boşver filleri ya ne yapacaksın, ben bunu beğendim" diye çıkarıp pat diye önüme koyduğu ve normalde yüz sene gözümün önünde dursa yine ilgimi çekmeyecek sıradan, melek kanatlı bir kolye en fazla ne kadar sevilebilirse o kadar sevileceğini gördüm.

    var ya resmen yoruldum bunları yazarken, çenem düştü yine!

    ama dedim ya, iyi ki bir şeyler böyle oluyor.

    çünkü bazen bazı şeyler, hep ilk düşündüğünüz anki gibi olur. ve öyle kalır. kalmalıdır da. çünkü bazı hisler sizi hiç yanıltmaz. en başından neyse, hala öyledir. çünkü böylesi en güzelidir.

    öyle ki, tekrar yazmaya bile başlayabileceğim kadar güzel.

    ve öyle ki yine ilk defa bugün, bütün bir yıl neredeyse her gün kullandığım 138 numaralı otobüste hepsini çok sevdiğim eski 45'liklerin art arda çalabileceğini de gördüm!

    bunun anlatılır başka türlü bir yolu var mı bilemiyorum ama, bu sefer farklı.

    "kediler güzel uyanır" demenin mutluluğu kadar güzel!

    bir de, böyle.
221927 entry daha
hesabın var mı? giriş yap