7 entry daha
  • pek sevdiğim the assassination of jesse james'de jesse james, robert ford'a şu soruyu yöneltir;
    "ben mi olmak istiyorsun benim gibi mi olmak istiyorsun"

    hikayenin sonunu bilenler bunu aklında tutsun.

    şimdi bir saniye, ama bir saniye geçerken o şimdi, geçmiş zamanda tükendi tabi. julio cortazar öykülerinden uzaklaşmak istemiyorum. yaşamıma katmak istediğim tek konfor bu belki de. tabi bir de yazmak. yazmak ne güzel, tek kelimeyle kotarılacak bir kılıfla anlam sağlanmış gibi gözükse de okuduğunuz yazar cortazar olduğu vakit bende bir dalgınlık yaratıyor. zira yazdığınız şeyler çok güdük kalıyor. julio ise kelimeleri oymak bir kenara, okur onun kelimelerle çıkardığı seslere bürünüyor.

    tabi ki sezgidir yolu cortazar'ın. öyle bir aktarır ki öykülerini sevgili cronopiomuz, neredeyse hiç bir öyküsünde açıktan açığa vermez öykünün anahtarını. bu yolla öyküler okurda da öyküleşir.

    kim derdi, nasıl bahsederdi tahmin edilmez, moebius döngüsü , okuru depresif hallere sokan o tecavüzü. bir öykü nasıl bu kadar sarsıcı ve roman hüviyetinde olabilir?

    ve klon öyküsünün tüm entelektüelliğiyle birlikte, ardında yatan kurmaca başarısı, hangi eleştirmen bu öyküyü ve/ya öykücüyü eleştirebilecek kadar yetkin olabilir?

    gazete kesikleri ve tutkularıyla yabancılaşanların öyküsü glenda'ya öyle tutkunuz ki aklıma diğer gelen öyküleri.

    hele 2. tekil şahıstan aktardığın öykülerle nasıl bir ızdırap veriyorsun be cortazar!!!!

    cortazar mı olmak istiyorum onun gibi mi? kendi anlamsızlığını irdeleyen bir insan yaratıyor bu sorunun yanıtı, düşünüyorum da kendisini okuduktan sonra başka hiç bir şans bırakmıyor. paris'teki bu sürgün, dev adam, sayfalar arasında yaşanan cenaze törenimde kelimelerle eşlik eder bana. ben de robert ford gibi davranarak korkuyu teneffüs ederdim!

    düzeltme: imla.
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap