499 entry daha
  • kürt sorununun cumhuriyet tarihi resmi ideolojisi izleğinde sebebinin kısa özeti:

    şuradan başlayıp;

    "efendiler, meselenin bir daha tekerrür etmemesi ricasıyla bir iki noktayı arz etmek isterim: burada maksud olan ve meclis-i âlinizi teşkil eden zevat yalnız türk değildir, yalnız çerkes değildir, yalnız kürd değildir, yalnız laz değildir. fakat hepsinden mürekkep anasır-ı islâmiyedir, samimi bir mecmuadır. binaenaleyh bu heyet-i âliyenin temsil ettiği; hukukunu, hayatını, şerefini kurtarmak için azmettiği emeller, yalnız bir unsur-ı islâm’a münhasır değildir. anasır-ı islâmiyeden mürekkep bir kitleye aittir. bunun böyle olduğunu hepimiz biliriz. hep kabul ettiğimiz esaslardan birisi ve belki birincisi olan hudut meselesi tayin ve tespit edilirken, hudud-ı millîmiz iskenderun’un cenubundan geçer, şarka doğru uzanarak musul’u, süleymaniye’yi, kerkük’ü ihtiva eder. işte hudud-ı millîmiz budur dedik! hâlbuki kerkük şimalinde türk olduğu gibi kürd de vardır. biz onları tefrik etmedik. binaenaleyh muhafaza ve müdafaası ile iştigal ettiğimiz millet bittabi bu unsurdan ibaret değildir. muhtelif anasır-ı islâmiyeden mürekkeptir. bu mecmuayı teşkil eden her bir unsur-ı islâm bizim kardeşimiz ve menâfii tamamıyla müşterek olan vatandaşımızdır. ve yine kabul ettiğimiz esâsatın ilk satırlarında bu muhtelif anasır-ı islâmiye ki, vatandaştırlar, yekdiğerine karşı hürmet-i mütekabile ile riayetkârdırlar ve yekdiğerinin her türlü hukukuna; ırkî, ictimaî, coğrafî hukukuna daima riayetkâr olduğunu tekrar te’yid ettik ve cümlemiz bugün samimiyetle kabul ettik. binaenaleyh menâfiimiz müşterektir. tahsiline azmettiğimiz vahdet, yalnız türk değil, yalnız çerkes değil hepsinden memzuc bir unsur-ı islâmdır. bunun böyle telâkkisini ve sui tefehhümata meydan verilmemesini rica ediyorum.” -mustafa kemal atatürk (1 mayıs 1920, bmm toplantısı)

    önce şuraya;

    "..ermenilerin bu feyizli ülkede hiçbir hakkı yoktur. memleketiniz sizindir, türklerindir. bu memleket tarihte türk’tü, o halde türk’tür ve sonsuza dek türk olarak yaşayacaktır. gerçi bu güzel memleket eski asırlardan beri çok kere yabancı istilâlarına uğramıştı. başlangıçta türk ve turanî olan bu ülkeleri iranîler zaptetmişlerdi. sonra bu iranileri mağlûp eden iskender’in eline düşmüştü. onun ölümüyle memleketler paylaştırıldığı zaman adana kıtası da silifkelilerde kalmıştı. bir aralık buraya mısırlılar yerleşmiş, sonra romalılar istilâ etmiş, sonra doğu roma yani bizanslılar eline geçmiş, daha sonra araplar gelip bizanslıları koymuşlar; en sonunda asya’nın göbeğinden tamamen kaynayan türkler soyundan ırkdaşlar buraya gelerek memleketi, geçmiş ve asli hayatına iade ettiler. memleket en sonunda yine gerçek sahiplerinin elinde karar kıldı. ermeniler ve diğerlerinin burada hiçbir hakkı yoktur. bu bereketli yerler koyu ve öz türk memleketidir. arkadaşlar, bu memleketin halkı üzerinde kimsenin hak ve yetkisi olmadığı gibi, bu memleketi dışarıya muhtaç ettirmemek de size ait olan bir görevdir.." -mustafa kemal atatürk (21 mart 1923, adana esnafıyla konuşma)

    sonra şuraya,

    "madde 88- türkiye’de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese “türk” denir."
    (1924 anayasası)

    sonra şuraya;

    http://imgur.com/kvw7yte -mahmut esat bozkurt (19 eylül 1930, milliyet)

    sonra na şuraya;

    “..kemalizm türkçülüğü, ziya gökalp türkçülüğünü reddetmez tamamlar. ziya gökalp için menşe birliği mevzubahs değildi, yabancı kaynaktan gelen fakat türk kültürüne temessül eden ve onunla kaynaşan her şey türktü. kemalizm türkçülüğüne göre ise “her türk asıllı olan türktür”; yabancılaşmağa yüz tutmuşsa, onu tekrar kültürüne döndürmeli, zira o türkün malıdır…
    …ethnide mümeyyiz vasıf olarak somatik, lengüistik veya kültürel vasıflardan her hangi biri hakim olabilir. somatik bir topluluk ise “ırk” (race) denilen ana esasa istinad eder… bütün reel topluluklarda somatik unsur esastır. t.c. sadece siyasi bir topluluk olmadığına göre, onun bünyesinde diğer iki topluluk şekillerini tetkik edelim. ziya gökalp türkçülüğünde… tam bir etni mefhumu yoktu, çünkü somatik amil nazarı itibara alınmamıştı… kemalist türkçülük ise, hem somatik hem ırk hem etni esaslarına istinad ediyor; kültür bahside dine büyük bir rol bırakmıyarak, onun oynıyacağı kültürel ve milli rol, başka amillerle telafi edilmiş bulunuyor. bu ekolü kuran ebedi şefimiz atatürk olmuştur…
    ….bugün hatay’da arapça konuşan halk aslen türk olup… kemalizm türkçülüğü bugün onlara kendi öz benliklerini, öz meşelerini bildirmiş ve onun içindir ki, ebedi şefimiz atatürk, yalnız ırk değil, etni ve kültür bakımından dahi türk olan hatay’ı türkiye cumhuriyetinin hudutları içine almayı tasarladı...” – agop dilaçar, 1940, alpin ırk, türk etnisi ve hatay halkı (akt. suavi aydın, 2003, 30'ların tezlerine geri dönüş: anadolu'da proto-türkler, toplum ve bilim, sayı 96, s.15)

    ardından bir şuraya uğrayıp;

    "madde 54- türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes türktür."
    (1961 anayasası)

    şuraya;

    "türk topraklarında yaşayan herkes türk’tür. türk, arap diye bir şey yoktur. türk olmayan varsa gidebilir" - cevdet sunay, cumhurbaşkanı (8 ocak 1967, cumhuriyet akt. nihal atsız, konuşmalar - 1, ötüken, 1967)

    ve haliyle şuraya;

    "..cevdet sunay’ın “türk topraklarında yaşayan herkes türk’tür” demesi türk milletinin asla kabul edemiyeceği bir düşüncedir. (...) anayasanın hükümleri ne olursa olsun, modern millet tarifi için ne uydurulursa uydurulsun, türk milletinin vicdanına çingenelerin türk olduğu inancı kabul ettirilemez. (...) demokrasi sayesinde şimdi bu çingeneler de birinci sınıf vatandaş olmuştur. gerçi onların memleketteki işi hırsızlık ve yankesicilikten ibarettir ama kanun karşısında vatandaşlarla eşittir ve devletimiz sosyal bir devlettir. bir değişiklik yapılmadığı takdirde, önümüzdeki yüzyılda çingenelerden en yüksek kademelere kadar yükselecek kimselerin çıkması elbette mümkündür.

    (...) bu çingeneler, toplum ahlâkını bozacak hangi işler varsa onda ustadırlar. istanbul polisinin başına bela olan hacı hüsrev mahallesi bunlarla doludur. bunların kadın ve kızları profesyonel yankesicilerden mürekkeptir. yedi yaşındaki kızların resimleri defalarca gazetelere geçmiştir. yedi yaşındaki çocuğa ceza verilemediği için küstahlıklarının sonu yoktur. ceza ehliyeti olan büyükleri ise bu işi daima gebe iken yaparlar. gebe kadın da tutuklanamaz. böylelikle istanbul’da bir çingene saltanatıdır gider.

    (...) şimdi türkiye’nin düzenini ve ahlakını bozan bu çingeneler için bir teklif yapsam da: “bunların hepsi anayurtları olan hindistan’a sürülsünler, hindistan kabul etmezse hakkarî vilayetine sürülüp yapabilecekleri işlerle uğraşmaya mecbur tutulsalar, yolları sayılı olan o dağlık bölgeden kaçmaları mümkün olmadığı için eğitim ve disiplinle adam edilseler” desem tabiî derhal kıyametler kopar ve “insan hakları”, “anayasa hukuku”, “özgürlük”, “demokrasi”, “cumhuriyet”, “vatandaşlık” gibi tekerlemelerle faşistliğimiz ve ırkçılığımız tekrar yüzümüze çarpılır, anayasa bilginleri olarak istanbul’da ali fuat başgil ve tarık zafer tunaya, ankara’da bülent esen bir hamaset heykeli gibi karşımıza dikilir.

    oysa ki ancak 50.000 geri kürdün yaşadığı ve barzanî’ye silah kaçakçılığı yaptığı o geniş bölgeye çingeneleri yerleştirip kaynaştırsak gelecek yüzyılda kimbilir ne insan güzeli vatandaşlar kazanırdık. ırkçılık düşmanları bu insan güzelleriyle evlenerek hilâli yükseltirlerdi.

    (...) fakat türkiye’deki azınlıklar yalnız araplarla çingeneler değildir. bir de kürt vatandaşlarımız vardır ki sayı bakımından hepsinden üstün ve dışardan desteklenmesi bakımından hepsinden talihli olduğu için üstünde durulmaya değer. (...) kürtler, türk veya turanlı değildir. buz gibi iranlıdır. konuştukları dil bozuk, ilkel bir farsçadır. tipleri de öyle. aralarına karışmış az sayıda türkler’in bulunması veya dillerindeki kelimelerin çoğunun türkçe olması bu gerçeği değiştirmez. (...) cevdet sunay’ın “türk topraklarında yaşayan herkes türk’tür” demesine göre bu dağlı vatandaşlarımızın da türk olması gerekir. değildir. ama, haydi kendimizi zorlayarak türk’tür diye kabul edelim. bir tarih öğretmeninin bıkıp usanmadan söylediği ve yazdığı uydurmaları kabullenerek dağlı vatandaşlarımız da türk’tür diyelim. diyelim ama neyleyelim ki onlar bunu kabul etmiyorlar.

    (...) şimdi, bu manzara karşısında türk devleti başkanının “türk topraklarında yaşayan herkes türk’tür” demesi boşuna bir iyimserlik olarak kalmıyor mu idi? orası öyle idi ama son cümlesi de çok güzel ve yerinde idi: “türk olmayan varsa gidebilir”.

    evet… kürt kalmakta direnir, dört beş bin kelimelik o iptidaî dilleriyle konuşmak, yayın yapmak, devlet kurmak istiyorlarsa gidebilirler. biz bu toprakları oluk gibi kan dökerek; gürcülerin, ermenilerin, rumların kökünü kazıyarak aldık, yine oluk gibi kan dökerek haçlıların savaşçı şövalyelerine karşı savunduk. kürtler 1839 yılına kadar askerlik bile yapmadılar. viyana’dan yemen’e kadar her yerde türk ırkının kanı sebil gibi akarken onlar yaşadıkları dağlarda ve köylerde keçilerini güttüler ve fırsat buldukça hırsızlık ve yağmacılık ederek yaşadılar. iran’la yaptığımız savaşlara yardımcı diye geldikleri zaman da daima fırsat kolladılar ve türk ordusunun yenildiği çarpışmalarda bu sefer iran’la birleşip onu vurmaktan geri kalmadılar. birinci cihan savaşı’nda bize topyekûn ihanet eden ermeniler, yerleşik türk halkını vahşi bir kırgınla bitirmeseydi ve dağlarda, sarp köylerde yaşayan kürtler bu kırgından kurtulmuş olmasaydı bugün çoğunlukta oldukları illerde de azınlık olarak kalmakta devam edeceklerdi. fakat yüzde yüz çoğunlukta olsalar bile türkiye’nin herhangi bir bölgesinde devlet kurmak hayalleri, hayal olarak kalacaktır. yunanlıların bizans, ermenilerin büyük ermenistan kurmak hayalleri gibi… onun için türk milletinin başını belaya sokmadan, kendileri de yok olmadan çekip gitsinler. nereye mi? gözleri nereyi görür, gönülleri nereyi çekerse oraya gitsinler. iran’a, pakistan’a, hindistan’a, barzani’ye gitsinler. birleşmiş milletlere başvurup afrika’da yurtluk istesinler. türk ırkının aşırı sabırlı olduğunu, fakat ayranı kabardığı zaman kağan arslan gibi önüne durulmadığını, ırkdaşları ermenilere sorarak öğrensinler de akılları başlarına gelsin..." (nihal atsız, agy)

    o günden bugüne değişen pek bir şey yok. kozmetik bazı düzenlemeler mevcut olsa da ekşi sözlük'ün halinden anlaşılacağı gibi mesele, nihal atsız'ın 1967'de yazdıklarından bir adım ileri gitmiş değildir. ve atsız bir sebeple önemlidir: her türk milliyetçisinin içindeki, kendine bile itiraf edemediği gizli fantazmayı hiç üstünü örtmeden dile getirmiştir.
472 entry daha
hesabın var mı? giriş yap