83 entry daha
  • liberaller ve gomanisler birbirlerine girmiş, an itibariyle

    "bu hakimler veremez hükmünü bu celsenin
    hazır olun bozkurtlar hüküm sırası sizin."

    dizelerinden hareketle sanırım ipleri ele almam gerekecek.

    öncelikle kürt sorunun ne olduğunu tam olarak anlamamız elzem, bunun için de ilk etapta az biraz tarih ve coğrafya bilelim. mesela maarri başgan nasname sitesinden link vermiş, orada yer alan yazınlardan birisinin ilk paragrafı açılış için iyi.

    "kürdler bir millet. kürdistan, kürdlerin ülkesi. kürdistan, 1639 yılında kasr-ı şirin anlaşması sonucu ikiye bölündü. osmanlı ve pers imparatorluğu’nun egemenlikleri altında yaşamaya başladı."

    peki kürdistan neresidir?

    daha önce de bu başlığı görmüştüm, lakin zamanım olmadığı için yazamadım. şimdi şu linke tıklayın bir zahmet. link roma ile pers devletleri arasında gerçekleşen savaşları gösteriyor. oturup savaşları anlatacak değilim, rahat olun, birkaç harita vereceğim oradan.

    büyük iskender'in ölümünden sonra
    mö. ii.yy
    ms i.yy
    ms iv.yy
    ms. vi.yy
    xiii yy.
    xvi. yy

    vs vs. haritalar çoğaltılabilir. üşenmeyip haritaları açacak olan birisinin göreceğim şey gayet basit. anadolu'da bulunan devlet ile iran'da bulunan devlet arasındaki dağlık bölge tam olarak birisinin kontrolünde değil, el değiştirmeye müsait; klasik imparatorluk yapıları için.

    yani ikinci sorumuza geçiyoruz, imparatorluk nedir?

    klasik imparatorluk yapısını kısaca daha fazla toprak-->daha fazla vergi-->daha fazla asker-->daha fazla toprak şeklinde özetlenebilir, bir çeşit kısır döngü. bu anlayış xvii.yy'dan itibaren değişmeye yüz tutmuştu, en azından batı avrupa'da. coğrafi keşifler, ticaretin artması güç tanımını da coğrafya bazında değiştirdi. ufacık hollanda'nın ispanya'ya kafa tutması veya denizlere hakim olması örnek olabilir.

    klasik imparatorluklara baktığımızda ise onların merkezden uzak yerlerde kendilerine tehdit oluşturmayacak grupları desteklediğini görürüz, karşılıklı win-win durumu. ilk örneği bizans'tan vereyim. bizans tarihini yüzeysel olarak okuduğunuzda dahi göreceğiniz şey devlet güçlü iken askeri kliklerin darbe yapıp yönetimi ele geçirdiği iken devlet çökmeye başladığında tekfurların, despotların vs. gibi daha alt kademede yer alan insanların isminin daha sık geçmesi. osmanlı'dan örnek verelim.

    ilk kürt isyanı babanzade abdurrahman paşa isyanı 1806'da başlamış, 1808'de de sonlanmış. 1806'da tahtta olan isim iii.selim reform hareketlerine girişen bir padişah, olayın perde arkası kısaca jews under beds:( iii.selim'i yeniden tahta çıkarmaya hazırlanan, fakat başarısız olan birisi vardı; alemdar mustafa paşa. peki kimdir bu adam?

    rusçuk ayanı. rusçuk bulgaristan'ın kuzeyinde bir kasaba. demek istediğim şey basit, devlet kendi görevlendirdiği ayanların eline düşmüştü, onlarla zaman zaman anlaşmaya gitmek zorundaydı. bu kötü gidiş devam etmiştir, imparatorluğun son yüzyılına baktığınızda kabadayının paşa yapıldığını da görürsünüz isyan eden paşa'nın yolladığı ordunun kütahya'ya kadar gelişini de. kısaca söylemek gerekirse devlet otoriter bir devlet değildi, en azından l'etat c'est moi diyebilen birisini çıkaramamıştı.

    klasik sol söylem emperyalizmin nasıl ortaya çıktığı ile adında imparatorluk geçen devletleri aynı kılıfa koyuyor, anladığım kadarıyla. üstteki yazdıklarımı goygoy yapmak için yazmadım, sadece klasik imparatorluklar çökerken devletin otoritesini tam olarak gerçekleştiremediğini ve vasfını kaybettiğini göstermeye çalışıp günümüze geçmeye hazırladım.

    şimdi elimizde şöyle bir entry var, en azından verdiği nesnel bilgiler açısından kayda değer (bkz: #8073382). bu mevcut sorunu sadece aşiretlere bağlamak değildir, sadece bölgenin yapısını anlamamıza birazcık yardımcı olacaktır. tüm bölgeyi aşiretlerden oluşan ve aşiret reisinin sözünden çıkmamakla suçlamak da açıkçası yetersiz kalacaktır. kaldı ki devletin aşiret yapılarına göz yumması burada bahsedilen ve zaman zaman leviathan olarak da tabir edilen devletin kendi güvenliğini sağlamadaki acziyetini de göstermektedir.

    başka bir deyişle şu anda batı benzeri toplumsal değişimleri yaşamamış olan bir coğrafyadan bahsediyoruz. bundan kastım sadece kürtlerin etnik olarak baskın oldukları yerler değil, osmanlı/bizans hinterlandı olan bölge. kendi feodalitesini ve burjuvazisini yaratamamış bir coğrafya için çok daha farklı dönüşümleri yaşamış olan coğrafyaları örnek vermek, bunlarla analoji kurup argüman desteklemek biraz absürt; bence.

    eldeki sorun ne tam anlamıyla etnik/kimlik sorunu ne de ekonomik bir sorun. bunları içeren zaman zaman birinin diğerine baskın geldiği ve bunlara istinaden farklı şeyleri de içeren -kürt feodalizmi, dini değerler vs- bir sorun.

    yanılmıyorsam brecht'in güzel bir sözü vardır, ekmek olmadan adalet olmaz der. öte yandan işe tamamen ekonomik yaklaşmak bir sonraki kısımda sorundur. yok eğer bölgeyi komple ver kurtul, gevşek bir konfederatif sistem kur vs dersen bunun ekonomik yükümlülüklerinin yanında eldeki ırak, balkanlar, lübnan vs örnekleri var; pek hoş şeyler değil(bahsettiğim hinterland olduğu için örnek vermekte beis görmedim).

    bu da bize şunu gösteriyor, kürt sorunu tam olarak nedir?

    maarri'nin verdiği sitedeki yazı biraz anlatmaya çalışmış, ama en önemli kısımları yüzeysel geçmiş. meselenin temeli gayet basit, kürtler millet olmaya çalışıyorlar.

    ***

    şimdilik girizgah olsun, üşenmediğim bir zamanda* biraz daha karalarım. siz aralara afilli olsun diye locke, marx, althusser vs koyarsınız.

    ps: "allahın ülkücüleri bile kalkmış insan haklarından bahsedebiliyor."

    bu ülkeye avrupai hukuku senin faşist diye yaftaladığın insanlar getirdi q3q3. sorry but that is da fact so stfu:(
240 entry daha
hesabın var mı? giriş yap