ismet özel
-
yıllar önce lisedeyken bir gün din hocamız: “sözlü yapıyorum, biriniz amentüyü okusun. bilene sözlüden 100 vereceğim.” dedi. kimseden ses çıkmayınca da hoca başladı kendi okumaya:
“insan eşref-i mahlukattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir anlamı vardı
fakat bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı”
zihnimizden geçen “bu nasıl amentüymüş yahu? neler okuyor bu adam?” uğultularının arasında ismet özel’le tanıştım ben. en az 15 sene önce duyduğum dizeler adeta kazındı zihnime. böyle böyle aralandı bana bambaşka bir dünyanın kapısı. o zamanlar internet falan böyle yaygın değil tabi. ilk fırsatta fatih’te gittim bir kitapçıya. cebimdeki para erbain’i almaya yetmeyince “ismet özel’in amentüsü” gibi bir inceleme kitabı aldım. sonra değil şiiri; şiirin dizelerinin açıklamalarını bile ezberledim. lise yıllarımın baş ucu kitabıydı o benim. “insan eşref-ı mahlukattır.” diyen naif bir baba vardı benim de karşımda. ama aynı adamla ilk gençliğimin en ateşli çatışmalarını yaşıyordum. yaşımın çok ufak; ama kalbimin en kanamalı olduğu o travmatik yıllarda, amentü'nün her dizesinde kendimi buluyordum hesapta. çok sonra öğrendim kendisinin şu sözlerini: “ben babamla öldükten sonra yakınlık kurabilmiş biriyim.” bir süre de tıpkı kendi seslendirdiği münacaat’ın başındaki “annem’in anısına” sözcükleri gibi bu sözler yaktı ciğerimi.
sonra para kazanmaya başlayınca elim varıp satın alamadım erbain’i. kendi sesinden şiirlerini dinlemekse hep sığındığım limanım oldu. ne zaman tükensem münacaat’a sığındım. derken sıcak bir haziran günü evdeki pılımı pırtımı toplayıp gitmeye karar verdim. kendi hayatımın “bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman”ıydı bu benim için. üç beş parça kıyafet, sevdiğim üç beş kitapla gittim evin biraz ötesindeki parka, bir bankta saatlerce oturdum. kararlıydım, bir daha ağlamayacaktım, bir daha o eve dönmeyecektim. açtım kendi sesinden bir münacaat dinledim; biraz yatıştım, biraz keskinleştim. defalarca, defalarca dinledim.
“şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?”
dönmedim bir daha o eve. kendime kendimce yeni bir hayat kurdum. ismet özel benim mihenk taşım oldu çeşitli dönemlerimde. bu yaşa erdirdi bizi erdiren, almadı canımızı, ölmedik genç olarak vesselam. ölmedik; ölmediğimiz gibi hayata da onun sözcükleriyle tutunduk. “ne fark eder?” deyip geçmemeyi öğrenebilenlere, kanayan yarasını şiirle örtebilenlere, tekrar tekrar yıkılıp baştan başlayabilenlere selam olsun.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap