6808 entry daha
  • wesley dün oynadıkları konya maçının ardından, takımla birlikte istanbul’a dönmüştü. yolculuk boyunca da kimseyle konuşmamıştı.

    atatürk havalimanı’na gelen takım otobüsünün en arka sırasında cam kenarına oturmuş, aracın bir an önce florya’ya ulaşmasını beklemişti. florya’ya gelir gelmez tüm ekibe iyi geceler dileğini aktarıp, özel aracıyla evinin yolunu tutmuş ve hemen uykuya dalmıştı. kafası doluydu. uyku da kafasındaki düşüncelerden kaçmak için en iyi araçtı.

    sabah hem yorgunluğun hem de geç yatmış olmanın etkisiyle gözlerini açmakta zorlanıyordu. dubleks rezidansının üst katında bulunan yatak odasında muhteşem bir boğaz manzarası eşliğinde yatağından doğrulmaya çalıştı. sol yanında güzeller güzel eşi pamuk prenses gibi uyuyordu. ona bakıp ne kadar da şanslı bir adam olduğunu düşündü. eşine rahatsızlık vermemeye özen göstererek yataktan kalktı. karşısındaki istanbul boğazı’nın muazzam görüntüsü kendini daha iyi hissetmesini sağlamıştı.
    dubleks rezidans, 360 derecelik bir ıstanbul manzarasına sahipti. üst katta yatak odası, dinlenme odası olarak kullanılan bir oda, banyo ve teras vardı. yavaş adımlarla yatak odasından çıktı ve lüks evinin üst katında bulunan dinlenme odasına geçti. güne 25x4 adet mekik ve 15x2 şınav ile başlama alışkanlığı vardı. ilk iş olarak onları aradan çıkardı.

    evin şeffaf merdivenlerini inerek mutfağa doğru ilerledi. spor sonrası bir diğer ritüeli olan dolaptan bir litrelik portakal suyundan kafaya dikme eylemini gerçekleştirecekti. amerikan mimariye sahip mutfağın tezgahında ekranı açık kalmış laptopu gördü. yanından geçerken space tuşuna basıp ekranın aydınlanmasını sağladı. açılan ingilizce sayfada kendi resmini ve galatasaray’ın galibiyet haberini gördü. “yolenthe yatmadan önce son bir haberlere bakmış olmalı” diye düşündü.

    laptopun yanındaki uzaktan kumandaya gözü ilişti. buzdolabına doğru ilerleyişini duraklatmadan kumandayı eline aldı ve televizyona dahi bakmadan kumandayı televizyon yönünde tutup power tuşuna bastı. televizyon açıldı. hafif ve dinlendirici bir müzik çalmaya başladı. “portakal suyu içerken bir insan başka ne ister ki?” diyerek gülümsedi.

    portakal suyunu kafasına dikerken komidindeki cep telefonun çaldığını duydu. teknik direktörü hamza hamzaoğlu saat 11’e yenilenme antrenmanı koymuştu. çalan da bu antrenmanın alarmıydı. wesley bunu görünce, kafasını keyifsiz bir şekilde sallamaya başladı. yine o düşünceler kafasında belirmeye başlamıştı. “dün maçı kurtardım, benim sözleşmemi yenilemek için daha ne bekliyorlar ki?” bir alarm ile tüm sabah pozitifliği bitmişti. geleceğine ilişkin kaygıları tekrar gün yüzüne çıkmıştı. olan bitene anlam veremiyordu. menajeri ile detaylı konuşmak için erken olduğunu düşünüyordu ama içi içini yemeye başlamıştı bile. türkiye’de ve galatasaray’da çok mutluydu. başka bir yere transfer olmayı düşünmüyordu. buna rağmen kulüpten yeni sözleşme teklifi gelmemesi iyice rahatsız edici olmaya başlamıştı. bundan dolayı da hollanda milli takımı’nda yer alacak olmasını bir fırsat olarak görüyordu. artık yeni ufuklara yelken açmak zorunda kalacağına kendini inandırmaya başlamıştı.

    bu düşünceler eşliğinde salondaki oturma grubuna geçti. üç kişilik koltuğa iyice yayılıp ayaklarını uzattı ve televizyon kanalları arasında zapping yapmaya başladı.

    kısa bir süre sonra telefonu bu sefer bir arama olduğunu kendisine iletiyordu. telefonunu eline aldı ve arayan kişinin kim olduğuna baktı. arayan hollanda milli takımı’ndan arkadaşı robin van persie’ydi. robin’in aramasına sevinmişti. hemen telefonu açtı.

    -rob! günaydın dostum, nasılsın?

    +günaydın wes. bomba gibiyim. sen nasılsın?

    -dünkü maçın yorgunluğu var. antrenman öncesi evde dinleniyorum. senden naber?

    +iyilik benden de . kulüpteyim. maç öncesi kampa girdik. akşamki maça hazırlanıyoruz.

    -şimdiden başarılar. yenersiniz sanırım. ilk 11 mi başlayacaksın?

    +evet öyle görünüyor. kendimi iyi hissediyorum. bugün şanslı günüm olabilir. (karşılıklı kıkırdamalar) dün çok iyi oynadın. bunu neye borçluyuz?

    -yok ya. o kadar da iyi değildim. son anlarda iyi fırsatlar geldi ben de değerlendirdim. pek keyfim yok aslında.

    +hayırdır ne oldu? sözleşme konusu mu?

    -aslında evet. hala yeni sözleşme önermediler. aldığım duyumlar da iyi değil. biraz ona kafam bozuk. ayrılmayı düşünmüyorum ama hem kendimi hem de ailemin geleceği herşeyden önemli.

    +haklısın. yapabileceğim birşey olursa haber ver lütfen.

    -tamam teşekkürler. hey, güzel bir lokanta keşfettim. bir akşam ailecek gidelim mi?

    +seve seve wes. sonuçta benim buraya gelme nedenlerimden birisi sensin. diğer neden sanırım ikimiz için de geçerli.

    karşılıklı gülüşmeler…

    -tamam rob. kendine iyi bak. seninle konuşmak iyi geldi.

    +sağol wes. kendine iyi bak. takma kafanı, herşey olacağına varır.

    -görüşürüz rob.

    -bye bye

    wesley telefonu kapattı ve sabah pozitifliğinin bir kısmının geri geldiğini hissetti. yavaş yavaş antrenman için hazırlanması gerekiyordu. televizyonu kapattı ve duşunu aldı. giyinmek için yatak odasında ayrı bir alan olarak eklenmiş giyinme bölümüne doğru ilerledi. kısa süre içerisinde antrenmana gitmek için hazırdı. güzeller güzeli eşinin yanağına bir buse kondurdu ve florya’ya doğru yola koyuldu.

    robin, wesley ile konuştuktan sonra telefonu kapattı ve tüm konuşma boyunca karşısında oturan terrano’ya baktı. “eeee, ne diyor?” diye sordu terrano kulüpteki odasında.

    “galatasaray henüz sözleşme önermemiş. kafası karışık,”diye cevap verdi robin.

    terrano bunu duyar duymaz koltuğundan ayağa kalktı. “hadi sen arkadaşlarının yanına geç. ben de birazdan katılırım aranıza,” dedi.

    robin de ayağa kalktı ve kapıya doğru ilerledi. robin kapıyı açmış tam çıkacakken terrano’nun telefon ahizesini eline aldığını gördü.

    “günaydın. başkan odasında mı?” diye sordu karşısındakine. robin terrano’nun aradığını kişinin aziz yıldırım’ın sekreteri olduğunu anlamıştı.

    terrano karşı taraftan istediği cevabı almış olmalı ki telefonu kapatmadan önce son sözleri şunlar olmuştu;

    “çok güzel. ona bir haberim olduğunu ve hemen teke tek görüşmek istediğimi söyle.”

    robin kapıyı kapatıp arkadaşlarına katılmak üzere salona doğru ilerledi. güzel gelişmeler olacağını düşünüyordu.

    -------

    acaba bağlantılı mı? (bkz: #54365907)

    edit: imla
3440 entry daha
hesabın var mı? giriş yap