17 entry daha
  • an itibariyle 4 haftası geride kalmıştır. hazır uluslararası ara da girmişken 4 hafta sonunda takımları şöyle kısaca bir değerlendirelim.

    manchester city kelimenin tam anlamıyla muhteşem bir başlangıç yaptı. geçen sezonki chelsea gibi oynuyorlar ve hiç yenilmeyecekmiş gibi duruyorlar. 4 maç sonunda kalelerinde gol dahi görmediler. 4 haftalık fikstürlerinde chelsea ile içerde ve everton ile dışarda oynadıklarını düşünürsek hiç de kolay olmayan bir dönemde bu başarıyı gösterdiklerini söyleyebiliriz. kolarov ve navas kariyerlerinin en iyi performanslarını gösteriyorlar. kompany de geçen seneki formsuzluğu üzerinden atmış görünüyor. yaya toure her zamanki gibi devam ediyor. sterling her maç üstüne koyuyor ki 4. hafta maçında city kariyerindeki ilk golünü watford ağlarına gönderdi. gol yemeyen savunma rotasyonuna otamendi'yi ileri uca ise kevin de bruyne'i eklediler. daha ne kadar böylesine kusursuz devam edecekleri muamma ama diğer rakiplerinin iki adım önnüde gibi duruyorlar. en azından şimdilik.

    manchester united ise oyun içinden çok oyun dışı faktörlerle uğraşıyor gibi görünüyor. kadroyu 2 yılda acayip dağıttılar ve takımda halen giderilemeyen bir uyum problemi söz konusu. üretkenlikeri çok düşük ki 4 hafta sonunda sadece 3 gol atabildiler. o 3 golden birini ilk hafta kyle walker kendi ağlarına göndermişti, diğerini dortmund'a kiralanan janujaz aston villa'ya karşı atmıştı. yeni transferlerden schweinsteiger ve darmian istenen katkıyı şu ana dek yapamıdılar. depay ara ara etkili olmasına karşın istikrarsız bir görüntü çiziyor. rooney ingiliz basını tarafından etkisizliği ile eleştiriliyor. mata halen bekleneni verebilmiş değil. dakikalarla real madrid'e olan transferi güme giden de gea'nın nasıl bir geri dönüş yapacağı büyük muamma. romero geride kalan 4 haftada sadece 2 gol yemiş olsa da kesinlikle güven vermiş değil. forvet rotasyonunda rooney'e partner olacak bir oyuncu yok. robin van persie neden satıldı bilmiyorum. onun satışının üstüne bir de hernandez'in elden çıkarılmasına da anlam verbilmiş değilim ve ben hala carrick'in neden ilk 11'de başlamadığını da anlamıyorum. manchester united'in şu sıralar yaptığı hiçbir şeyi ben anlamıyorum.

    sezon başında ligin favorisi olarak gördüğüm arsenal de bazı sorunlarla lige başladı. arsene hoca bekleri ileri salıp kanat oyuncularını içeriye kat ettirip bu şekilde orta sahayı kalabalıklaştırmaya çalışıyor. bu iyi de işledi aslında baktığımızda. arsenal üçüncü bölgede çılgınlar gibi top yapıyor. maçın neredeyse tamamı rakip ceza alanı çevresinde geçiyor, lakin o kadar. sürekli yatay paslar var, sonuç yok. o kilit dikine pası yapamıyorlar. mesut yapar diye bekliyorsunuz o da olmuyor. attıkları gol sayısı sadece 3 ve onlardan biri de rakip oyuncunun kendi kalesine attığı bir gol. manchester united'in yaşadığı üretkenlik probleminin değişik bir versiyonunu onlar da yaşıyor. ayrıca o savunma hattı inanılacak gibi değil ya. liverpool ile oynanan maçta mertesacker ve koscielny sakatlıkları nedeniyle oynayamayınca gabriel ve chambers savunma hattını oluşturdu... gerisi korku filmi, hiç yazmayayım ben. üretkenlik problemine çözüm bulup mertesacker-koscielny ikilisi ulusal güvenlik önlemleriyle korunduğu takdirde arsenal'in halen favorilerden biri olduğunu düşünüyorum. ha bir de ramsey kanatta olmuyor be, olmadı da zaten. kahveci ağzıyla konuşursak; ''çek ramsey'i ortaya, koy cazorla'yı kanada tamamdır.''

    anlı şanli liverpool'umuz sezona iyi bir giriş yapıp umutlandırsa da west ham maçında defosunu gösterdi. sterling'in gidişiyle birlikte takımın yıldız statüsündeki konumuna coutinho geçti ki bu ağırlığı kaldırabileceğini düşünüyorum. verilen para kadar edecek mi bilinmez ama benteke'nin geçen sezonun tüm forvetlerinden daha verimli olacağı kesin gibi. ilerde çok iyi top tutup pas dağıtıyor. aston villa'da bıraktığı yerden devam ediyor anlayacağınız. sorun şu ki takım benteke'ye yeterince top getiremiyor. benteke'nin topa daha fazla temas etmesi lazım. firminho henüz tam hazır gözükmüyor, zaman lazım. milner takıma direk bir şekilde oturdu ve çok iyi katkı verdiğini söyleyebiliriz. henderson takımın her şeyi olmaya devam ediyor. onsuz çıktıkları west ham maçı anlamsız bir şekilde 3-0 kaybedildi. her ne kadar yenen gol sayısı sadece 3 olsa da savunma inanılmaz problemli. bi kere şunu kabul edelim ki lovren olmadı. olmayacak da yani birinin bunu rodgers'ın kulağına fısıldaması şart. adam tam bir saatli bomba. sol bekte genç joe gomez var, niye var bilmiyorum. bu jose enrique size ne etti de oynamıyor onu da bilmiyorum. bu sezon da ilk 4'ü zorlamaya çalışıp 5. olacak gibi bir izlenim verdi takım. bakalım, kısfmet.

    chelsea ise şüphesiz en büyük sürprizi yapan takım oldu. son şampiyon 4 maçta 4 puan toplayarak büyük hayal kırıklığı yaşattı. işin ilgici her zaman kontrollü bir kaos yaratan mourinho da bu sefer kontrolden çıkmışa benziyor. swansea city ile oynanan ilk maçta alınan beraberliğin sebebi olarak komik bir şekilde sağlık ekibini gösterdi ve eva carnero'yu bir daha saha kenarında görmek istemediğini söyledi. ingiltere'de de baya tartışıldı bu olay, kimileri ''vay efendim sağlık ekibi de oyunu bilecek biraz, takım gol bulmak için yüklenirken sahaya mı girilir, hazard'ın önemli bi şeyi yoktu, jose haklı'' derken büyük bir kesim ise jose'nin yaptıkları için ''ridicoulus amk'' dedi. he sağlık ekibi kenardan ihraç edildi de her şey güllük gülistanlık mı oldu, cıghs olmadı. ben takımı sadece manchester city maçında izleme fırsatı buldum ve aşırı derece silik olduklarını gördüm. oyun olarak ne durumdalar bilmiyorum ancak cty vs chelsea özelinde bakacak olursak oldukça geride gibiler. ivanovic'in çok aşırı formsuz olduğundan bahsediliyor ve fabregas'ın da geçen seneki iyi durumunda olmadığı söyleniyor. tüm bu olumsuzluklara karşın ben chelsea'nin ilerleyen günlerde toparlanacağını ve rekabetin içine kendini atacağını düşünüyorum.

    tottenham sezonun diğer hayal kırıklıklarından birisiydi. geçen sezonun flaş golcüsü harry kane bu sezon resmen tanınmayacak halde. kafasının rahat olmadığı çok belli. gerek geçen seneki yüksek performansının ardından üzerindeki baskının artması gerekse transfer döneminde adının büyük kulüplerle anılması kendisini çok etkilemiş. 4 maç sonunda gol atamadığı gibi sahada herhangi bir varlık da gösteremedi. erik lamela da kaldığı yerden devam ediyor, varla yok arasında resmen arafta kalmış vaziyette. roma'dan tottenham'a geçtiği andan itibaren sadece geçen sezonun ilk haftalarında kendini gösterebilmişti, bu sezon o başlangıcı dahi yapamadı. tüm bunların yanı sıra orta saha rotasyonunun da çok kısır kaldığını söyleyebiliriz. bentaleb ''ben bu takımın oyuncusu değilim'' diye bas bas bağırırken mason-dembele ikilisine bentaleb'in dışında alternatif olabilecek neredeyse tek oyuncu genç dele alli. tottenham için olumlu sayılabilecek tek aksiyon kyle walker'ın sezona iyi başlaması oldu diyebiliriz. avrupa ligi maçlarının da başlamasıyla birlikte rotasyon anlamıyla yetersiz kadrosuyla tottenham'ın geçen yıllardaki rekabet gücüne erişebileceğini düşünmüyorum.

    everton ise sezona stones ve coleman'ın takımda kalıp kalmayacağı belirsizliğiyle başladı. nitekim her iki oyuncu da takımda tutuldu ve bu gergin bekleyiş en azından şu andan itibaren sezonun sonuna kadar son buldu. takımın geri 4'lüsü coleman-stones-jagielka-baines şeklinde ki bu savunma hattının arsenal-manu-liverpool üçlüsünün savunma hattından çok daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. tabi baines'in devam eden sakatlığı sezona başlayamamasına neden oldu lakin ilerleyen haftalarda onun da takıma katılmasıyla everton gol atmanın oldukça zorlaşacağı bir takım haline gelecektir. bunun dışında takımın kadrosu oldukça dengeli ve üst sıradaki rakiplerle rekabet edebilecek güçte. manchester city ile yaptıkları maçta rakiplerine chelsea'ninkinden çok daha fazla direnç gösterdiklerini söyleyebiliriz. ross barkley, lukaku ve kone de sezona oldukça dinamik ve hareketli başladılar. çok kolay olmayan bir fikstürden 5 puan çıkarmayı başardılar ve ilerleyen haftalarda daha iyi olacaklarının sinyallerini verdiler.

    pardew'in crystal palace'ı geçen sezon yakaladığı formu bu sezon da sürdürüyor. takım stamford bridge'ten galibiyet çıkarmayı başarırken arsenal'e kendi kalelerine attıkları golle mağlup oldu. sezonun sürprizlerinden biri olacaklar gibi gözüküyor. en azından düşme korkusunun yaşandığı bölgeden daha yukarıda olmalarını bekleyebiliriz.

    leicester city ise yeni hocası ranieri ve formda golcüsü mahrez ile 4 haftanın sonunda ligin üst sıralarında yer almayı başardı ve bu süreçte takımın bileğini bükebilen olmadı. ranieri ilk hafta oynadıkları sunderland maçının ardından ''takımıma maça çıkmadan önce kasabian'ın fire şarkısını dinletiyorum ve bu da onlara büyük bir motivasyon kaynağı oluyor'' açıklamasını yapmıştı. leicester 12. adamı kasabian ile birlikte ilerleyen haftalarda formunu korumaya çalışacak. mümkün mü bu, ivmeli bir düşüş gösterirler gibi duruyor ancak takımın başında kurt hoca ranieri varsa hiçbir şey kesin değildir.

    ligin bana göre en dengeli ve göze hoş gelen oyununu oynayan swansea city istikrarından bir şey kaybetmemişe benziyor. geçici(!) menajer gery monk 3. senesinde de rakipleri için kolay lokma olmayan bir yapı oluşturmayı başarmış. orta sahada harikalar yaratan kel dostumuz shelvey ve bony'nin eksikliğini bir an olsun hissettirmeyen gomis'in iyi başlangıcının üstüne bir de yeni transfer ayewler'den andre'nin formayı yadırgamaması galler'i çıkılması zor bir deplasman yapmaya devam ediyor. bu sezon ligi tottenham'ın üzerinde bitireceklerini düşünüyorum.

    west ham united, arsenal ve liverpool deplasmanlarından 6 puan çıkarıp evindeki diğer 2 maçını kaybederek ne kadar dengesiz bir takım olduğunu gösterdi. biliç'in ekibi takım savunmasını ve alan paylaşımını çok iyi yapmasına rağmen ceza sahası içini savunmayı pek beceremiyor. top ceza sahasına indiği anda savunmada öyle bir panik ve kaos meydana geliyor ki anlatmaya kelimeler yetmez. her ne kadar lige flaş galibiyetlerle başlasalar da ilerleyen haftalarda takımın ligin alt sıralarına doğru serbest düşüşe geçeceğini düşünüyorum. bi de unutmadan, payet bu takıma çok fazla, noble ligin en underrated oyuncusu.

    southampton geçen seneki coşkusunun çok uzağında. geçmiş dönemlerde kadrosu inanılmaz bir şekilde dağılan takımdan bu yıl da clyne ve schneiderlin ayrıldı. bu kan kayıpları beraberinde kalite düşüşünü de getirdi doğal olarak. tempo yapmakta çok zorlanıyorlar ve oyunu rakiplerine kabul ettiremiyorlar. dünya'nın ''kalas'' sınıfındaki en estetik oyuncusu pelle ile birlikte tadiç ve mane ikilisi fazlasıyla ürkütücü gözükse de ne yazık ki istenilen tempolu oyun ortaya konulamayınca bu üçlünün etkinliği azalıyor. yeni bir oyun planı çizip tekrar yüksek tempoyu yakalamaları gerekiyor.

    ligin en yeni ekibi bournemouth zayıf gibi gözüken kadrosuna karşın çok karakterli bir oyun sergiliyor. istikrarı devam ettirmeleri halinde bu sezon ligde kalacaklarını düşünüyorum.

    4 hafta sonunda aldığı 4 puana karşın norwich city ligin açık ara en zayıf takımı gibi gözüküyor. birinci düşme adayım kendileridir. takım tepeden tırnağa ''ben championship takımıyım'' görüntüsü veriyor.

    tony pullis ile birlikte çirkinlik ötesi bir futbol anlayışına bürünen west bromwich, salamon rondon gibi kalburüstü bir forveti kadrosuna kattı ve kendisinden ilk gol katkısını da aldı. takım can sıkıcılık abidesi oyununa rağmen pullis fact. ile ligde kalacaktır, kimsenin şüphesi olmasın. adam biliyor bu işi.

    newcastle lige beklentilerden uzak bir giriş yapmış olsa da kadro kalitesi çok üst düzeyde. thauvin, wijnaldum ve mitroviç gibi büyük potansiyelli oyuncular aldılar ve bu üçlünün uyum sürecini atlattıktan sonra neler yapabileceğini tahmin etmek hiç de zor değil. he amın oğlu mitroviç aynalı tahir moda bağlayıp çatır çatır kart görüyor ama mclaren hoca iyice bi sürter onun burnunu.

    afellay'lı şakiri'li, bir nevi ''kanatalar uçacak be abi'' tarzıdaki stoke city için sezon çok parlak geçecek gibi durmuyor. aşırı dengesizler ve yere sağlam basmaları için kat etmeleri gereken çok yol var. hughes hocaya çok kolay gelsin diyorum burdan. okuduğunu biliyorum sir. ha bir de son maçta afellay rakibine tokat attı, charlie adam da yerdeki adamı basmak suretiyle ezdi. evet, bunlar oldu.

    watford, aston villa ve sunderland'i izlemediğim için çok yorum yapamıyorum ancak geçen yılların da etkisiyle sunderland'i artık alt lige uğurlarız gibime geliyor. watford hakkında değerlendirme yapmak için ise kike sanches flores'in ne yapacağını bekleyip görmek lazım, erken konuşmak yersiz olur zira.

    kısacık yazıp bitirmeyi düşünüyordum lakin rapunzel saçı gibi uzadıkça uzadı. saatlerdir yazıyorum resmen çılgınlar gibi ölümüne yazıyorum aman allahım. tamam, sakinim, bitti, evet. umarız international brake'in ardından 2011/2012 sezounudaki gibi çılgınca bir yarışa tanıklık olacağımız bir lig olur.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap